Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Keser döner sap döner gün gelir hesap döner...

“Köroğlu” denilince akla:

İntikam...

Özgürlük...

Ve

Kavga,

Gelir...



İntikam sebep:

Özgürlük ve kavga neticedir...



Neden, İntikam netice değil de...

Özgürlük ve kavga sebep?..





Çünkü...

Köroğlu veya diğer benzer halk kahramanlarında kişiye:

Cesareti...

Özgürlük sevdasını...

Ve...

Kavga gücünü veren:

İntikam duygusudur...



Ası adı Ruşen Ali olan Köroğlu lakaplı halk ozanı ve kahramanının 16. yüzyılda yaşadığı biliniyor...



Neden “Köroğlu...”?

Kısaca anlatayım...



Babası seyis Yusuf, Bolu Beyi’nin ahırlarında çalışıyor.

Bir gün Bolu Beyi, Yusuf’tan kendisine muhteşem bir at seçip getirmesini istiyor.



Yusuf arayıp sorduktan sonra, çelimsiz bir kır tay bulup geliyor...

Bolu Beyi böyle çelimsiz bir at getirdiği için seyis Yusuf’a çok kızıyor...

Getirdiği bu zayıf ve güçsüz tayın kendisine hakaret olduğunu söylüyor...

Ve...

Seyisinin gözlerine mil çektiriyor...



Gözlerine mil çekilen Yusuf, yanına oğlu Ruşen Ali’yi ve çelimsiz tayı da alıp Bolu’dan çıkıyor...

Ruşen Ali, babasının tarif ettiği tarzda, tayı karanlık bir ahırda besliyor...

Tay, belli bir zaman sonra kanatlanıp, eşsiz bir küheylan oluyor...



Bu arada Yusuf’un yüreği, Bolu Bey’inden alacağı intikam ateşiyle yanıp tutuşuyor...

Ancak...

Hem gözleri görmüyor...

Hem de mücadele edecek gücü yok...

Bu sırada o bölgeden geldiğini söyleyen kimi seyyahlar...

Aras ırmağından akan gelen suyun Bingöl’e vardığı yere üç sihirli köpük ineceğinden söz ederler...

Bu üç köpüğü içebilenler:

Ebedi hayata kavuşacak...

Yiğitlikle donanacak...

Ve çok başarılı bir şairlik yeteneği kazanacak...



Ruşen Ali babasını ve küheylanı alır Bingöl’e gider...

Nihayet sihirli üç köpük gelir...

Köpük gelince de kendisi içer...

Babasına köpüksüz su verir...



Neden?..

Babasına kazık atmak için mi?

Hayır.

O yaşında bir adamın Bolu Beyiyle başa çıkamayacağını...

Bu defa:

Canından da olacağını hesap eder de ondan...



Üç sihirli köpükten içen Köroğlu’na muazzam bir cesaret ve güç gelir...

Her konuşması adet bir şiire dönüşür...



Babası öldükten sonra Ruşen Ali kır-atıyla birlikte dağa çıkar. ..

“Köroğlu” diye ün alır...

Bir derebeyi gibi yaşamaya başlar...

Her savaşta üstün gelir;

Bezirganlardan, beylerden, paşalardan aldıklarını yoksullara dağıtır...

Delikli demir (tüfek) icat olunup da eski yiğitlik gelenekleri bozulunca, arkadaşlarına dağılmalarını tavsiye eder, “sır olur”, kırklara karışır.



Şimdi bu Köroğlu ne alaka?..

Söyleyeyim...





Dünkü SÖZCÜ’de birinci sayfa manşet haber şöyle idi:

“Bunlar tersine Robin Hood...”.



Hemen her milletin bir Robin Hood’u vardı...

Türklerin Robin Hood’u da Köroğlu idi...

Zalim zenginden alıyor...

Fukaraya dağıtıyordu...





SÖZCÜ haberi yaparken, Robin Hood’un bu yönüne dikkat çekiyordu...

“Bunlar” diyerek de iktidarları kastediyordu...

Zira...

İktidarlar...

Fukaradan topladıklarını...

Az sayıda yandaş ve zalim zenginle pay ediyorlardı...



Yani canlarım...

Bütün bu zulümlerin hesabının sorulmayacağını zannedenler varsa yanılıyorlar...

Hem de çok yanılıyorlar...

Rahmetli Süleyman Demirel’in dediği gibi:

“Keser döner sap döner,

Gün gelir hesap döner...”.

İZLİYOM BE YAAA...


Cem Yılmaz’ı sahnede izlerken:

Hiçbir şey düşünmem...

Çünkü...

Düşünürsem dinleyemem...



Demek istemem o ki:

Cem Yılmaz’ı sahnede dinliyor...

Sinemada (Ya da TV’de) izliyorum...



Bazı dostlar ise belli ki Cem’i filmde dinliyor sahnede izliyor...



Yani canlarım:

Erşan Kuneri’yi izliyorum...





Efendim, çok küfür varmış...

E olacak tabii...

Çünkü...

Cem Yılmaz “ailenizin komedyeni” değil...

“Ben asla küfretmem” dediğini de duymadım...



Türk toplumunda her 100 erkekten 99’u küfreder...

Hem de en kallavisinden küfreder...

Ama...

Demokrasi konusunda:

“Ben demokrasiyi severim, bizim parti kazanırsa” kafasındaki Türk erkeği...

Küfrü de...

Kendisi ederse sever...

Başkası ederse:

“Tuuu kaka...”.



Sözümün özü...

Sadece Cem Yılmaz’ı değil...

Tüm kadroyu:

Severek...

Gülerek...

Ve...

Süverek (Küfrederek) izliyom be yaaa...

YAŞASIN KARDEŞLİK...


Aynur Doğan’ın olağanüstü güzel yorumladığı...

Mükemmel türkü “Dar Hejirokeyasaklandı...



Bir İncir ağacının insanla iletişimini anlatan...

Bir gelini...

Bir damadı anlatan bir türkü neden yasaklanır anlatabilen var mı?..



Anlaşılır gibi değil...

Kimileri “bölücü” suçlaması yapıyor bu güzel halk türküsü için...

Neyi bölüyor?..

Bölse bölse inciri böler...

Ama o da mümkün değil...



Aslına bakarsanız türkü “bölücü” değil:

Bütünleştirici...

Nasıl mı?..

“Gelin, damadın yüreğidir...” diyerek.



Daha ne desin şair?..

Daha ne desin?..

Bu birleştirici şiir...

Bölücü ise eğer...

Ben böyle bölünmeye:

Can veririm can...



Yaşasın Alevi Sünni...

Yaşasın Kürt Türk kardeşliği...

AJDA NE KUŞAĞI?..


Çocukluk yıllarımın (71 yaşındayım) ünlü solistlerinden Ajda Pekkan:

“Z kuşağı diye bir kuşak çıktı” dedikten sonra sormuş:

“Ben ne kuşağıyım acaba?..”.





Soru ortaya sorulduğuna göre...

Ben de cevap verebilirim herhalde...

O halde cevap veriyorum:

“Kara kuşak değilse kesin A kuşağıdır...”.



Nereden mi biliyorum?..

Ben “Ö” kuşağıyım da ondan...