Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Kendi canımızı bile koruyamayacağız...

14 Mayıs 1950 seçimlerinde DP’nin 400’den fazla milletvekiliyle iktidara gelişi üzerine...

DP’ye oy veren bir yurttaş...

Komşusunun karısına sarkınca...

Suçüstü (Cürmü meşhut) mahkemesine çıkarılmıştı...

Komşusunun karısına sarkmaya hakkı olduğunu şöyle savundu:

“Hani demokrasi gelmişti... Canım çektiğinde bir kadına sarılamayacaksam, ne yapayım ben böyle demokrasiyi?..”.

 



O gün kendini böyle savunanların torunları da bugün...

Benzeri savunmaları:

Başka ahlak ve yasa dışı konularda sürdürüyorlar...





AK Parti Aydın Gençlik Kolları Başkanlığı Ekonomi ve Mali İdari İşler Başkanı Cemal Başaran’ın bir videosu yayınlanıyor sosyal medyada...



Sol elinde tabanca...

Sağ eli direksiyonda...

Otomobilin penceresi açık...

Rastgele ateş ediyor...

Hem de...

Defalarca...



Ya arkadaş...

Ben ve benim gibiler...

İktidarı eleştirdiğimiz için...

En temel hak ve özgürlüklerimizi kullanamazken...

İktidar partisi yetkilisi bir yurttaşın...

Rastgele ateş edişini görüntülemesi...

Ve...

Bunu da şahsi hesabında paylaşması...

Hak ve özgürlük oluyorsa eğer...

Bırakın demokrasiyi korumayı...

Kendi canımızı bile koruyamayacağız...

CANIM ÇOK SIKKIN, KENDİMİ FELSEFEYE VURDUM BUGÜN...


İki tür doğru vardır...

Herkesin kabul ettiği doğrular...

Sadece kendimizin kabul ettiği doğrular...



İki kere iki dört eder...

Doğru mu?..

Evet...

Hem de herkes için doğru...



Peki...

Tanrı var mı?..



Cevap 1: Var...

Cevap 2: Var da diyemem, yok da diyemem...

Cevap 3: Yok...



Herkesin kabul ettiği doğrular, nesnel doğrulardır...

Tıpkı iki kere ikinin dört etmesi...

Ölüm gerçekliği ve benzeri gibi...



Öznel doğru ise...

Tanrının varlığı veya yokluğu gibi...



Yine örnek:

Ölüm ne kadar nesnel bir doğru ise...

Ölümden sonraki yaşam ise o kadar öznel bir doğrudur...

SİYASET MEYDANI KIZIŞIRKEN ŞU YAPTIĞIMA BAKIN...


Dindar insanla dine mesafeli duran ya da tanrının varlığına inanmayan birey arasındaki fark nedir?..

Söyleyeyim:



Dindar birey:

Öznel doğrulara, nesnel doğrulardan daha çok inanırken...

Tanrı inancı olmayan birey ise sadece nesnel doğrulara inanır...



Nesnel doğrulara inananlar:

Ölümle ilgili sorulara tıp biliminin verdiği sorular dışında cevaplar veremezler...

Öznel doğruları olanlar için ise:

Ölümle ilgili verilemeyecek cevap yoktur...



Sınav için olağanüstü hazırlık yapan birinin sınav sabahı kaza geçirmesini...

Nesnel doğrulara inanan biri ne kadar net anlatabilir ki?..



Ama...

Öznel doğrulara inanan biri...

Sınava katılamayan kişinin başarısızlığına:

Kaderden başlayarak:

Bin bir sebep bulabilir...



Şimdi diyeceksiniz ki?..

Ne alaka?..



Siyaset meydanı kızışıyor...

Sen tutmuşsun burada bize; tekerleme yapar gibi “nesnel, öznel deyip duruyorsun...”.



El hak haklısınız...

O halde anlatayım...

BU MÜCADELEDEN VAZGEÇECEĞİM...


Videolarımdan birinde...

Yoksul ve eğitimsiz insanları...

Ortağı oldukları bu devletin servetini:

Namuslarıyla yönetmeleri için seçtikleri politikacılara karşı korudum...



Demokrasinin ne demek olduğunu bilmeyen...

Asil olduğunun bile farkında olmadığı için...

Vekilinin karşısında:

“El pençe divan duran” bu seçmenlerin tercihlerinin...

Ben ve benim gibi milyonlarca insanın geleceğini çaldığını yüksek sesle haykırdım...

Ve...



Kendilerine gelmelerini...

Bir yurttaşın, “namusu” kadar değerli olan oylarını satmamalarını istedim...

Satanlar için ise:

“Sefil” dedim...



Yargılandım...

İlk süreçte 5 ay hapis cezası aldım...

İtiraz ettim...

Duruşma 5 Ekim 2021’de...



Ve canlarım soruyorum:

Bu kadar çok inandığım...

Ve...

Koruyabilmek için geleceğimi tehlikeye attığım demokrasi:

Öznel doğrum mu?..

Nesnel doğrum mu?..



Lütfen birileriniz bu konuda bana akıl verin...

Aksi halde...

“Demokrasiyi savunuyorum” derken...

Hayatı bana zehredenleri koruduğuma inanıp...

“Ne halleri, varsa görsünler” diyecek...

Bu mücadeleden vazgeçeceğim...

İNCİLİ ÇAVUŞ’UN PADİŞAH’TAN RİCASI...


Padişah, İncili Çavuş’tan, vezirlerinden birinin taklidini yapmasını istedi...

İncili Çavuş, Padişah’ın emrini derhal yerine getirdi...

Padişah çok güldü...

Çok eğlendi...

Ancak...



Diğer yanda, taklidinin ve hem de komik bir şekilde yapıldığını duyan Vezir çok öfkelendi...

“Şu İncili’yi geberteyim de aleme ibret olsun” dedi...



Vezir’in bu tehdidi İncili’nin de kulağına gidince panik yaptı...

Padişah’a gidip durumu anlattı...

Padişah kükredi:

“Hele bir öldürsün seni de de göreyim” dedi... “O zaman ben de onu asar mıyım asmam mı cümle alem görür?..”

“Aman hünkârım” dedi İncili, “beni öldürmeden önce onu assanız olmaz mı?..”.



Yok valla...

Kıssadan hisse olsun diye anlatmadım...



Zaten...

Hiçbir konuya da uymuyor...