Korkusuz
Ümit Zileli

Katliam ve soykırımla anılan bahtsız bölge: Dağlık Karabağ!..

Her şey Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile başladı...

Aslına bakarsanız, “başladı” sözcüğü yanlış, “patladı” demek çok daha yerinde olacak! Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki “Dağlık Karabağ” sorunu her iki ülke de “Sovyet Cumhuriyeti” olarak adlandırılırken de içten içe yanmayı sürdürüyordu...

Toprak olarak büyük bölümü Azerbaycan sınırları içinde kalan Karabağ’da önemli sayıda Ermeni asıllı nüfus yaşıyordu...

Sovyetler Birliği yıllar süren karışıklıklar ve Gorbaçov’un “Glasnost-Perestroyka” yani “Açıklık-Yeniden yapılanma” politikaları ardından çökünce Sovyet Cumhuriyetleri’nde de büyük iç çalkantılar başgösterdi. Bu durumu fırsat bilen Karabağ yönetimi (ki Ermenistan tarafından yönlendiriliyordu) bağımsızlık için referandum düzenledi; çoğunluk “bağımsızlık” için oy verdi ancak Azeri kökenli nüfus yapılan oylamanın meşru olmadığını savunarak sandığa gitmedi. Bakü yönetimi de referandumu yasa dışı ilan ederek Karabağ’ın özerklik statüsünü sonlandırdı...

-İşte iplerin koptuğu, savaşın başladığı nokta da buydu!

Ancak, 3 yıl süren savaşın, en trajik, en alçakça noktası Dağlık Karabağ’ın en önemli tepelerinden biri olan Hocalı Kasabası katliamıydı! Azeriler bu trajediyi dünyaya fotoğrafları, görüntüleriyle şu şekilde duyuracaktı:

-Hocalı Soykırımı!..

Bebeklere bile kıydılar!


Tarih 25-26 Şubat 1992...

Geceyarısı, bölgedeki Ermeni 366’ncı Alayı’nın desteği ile Hocalı’nın tüm giriş çıkışları kapatıldı... Ardından Ermeni ordusunun askerleri ile Hocalı’da yüzyıllardır Azeri nüfus ile birlikte yaşayan Ermeniler, silahsız, masum insanların üzerine saldırdılar...

Sonuç tam bir karabasandı; Azeri resmi kaynakları yaşanan katliam/soykırım listesini tüm dünyaya şöyle haber verdi:

-83’ü çocuk, 106’sı kadın, 70’ten fazlası yaşlı olmak üzere 613 insan katledilmiş, toplam 487 kişi ağır yaralanmıştı. Bin 275 kişi rehin alınmıştı, 150 kişi ise kayıptı!..

Daha sonra yapılan incelemelerde ölen insanların birçoğunun cesetlerinin yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başlarının kesildiği görülecekti! Bu vahşete hamile kadınlar ve çocukların da maruz kaldığı tespit edilecekti!

O pek duyarlı Batı yönetimleri ve medyası bu katliama duyarlılık göstermedi ne yazık ki! 1994’te iki ülke arasında ateşkes ilan edildi. 3 yılda yaklaşık 30 bin kişi can vermiş, 1 milyon kişi ise evini barkını terk etmek zorunda kalmıştı. O insanların hiçbiri aradan yaklaşık 30 yıl geçmesine karşın evlerine dönemedi!

-Ateşkes ağlanmıştı ancak iki ülke arasında asla bir barış antlaşması imzalanmadı!

Dağlık Karabağ ile çevresinde bulunan Azeri toprakları Ermenistan’ın işgali altında kaldı. Ermenistan destekli fiili yönetim devam etti ancak hiçbir ülke ve uluslararası kurum tarafından tanınmadı.

Üstelik; finansal ve askeri olarak destek veren Ermenistan dahi Karabağ’ı tanımak için adım atmadı. Karabağ sorunu çözümsüz ve donmuş olarak kalması Erivan’ın çok daha fazla işine geliyordu!

30 yıl sonra neden şimdi?


Ermenistan’ın önceki gün sivillere yönelik saldırısıyla Azerbaycan “savaş hali” ilan etti ve karşı saldırıya geçti...

Tüm dünya bu durumu endişeyle izliyor. Tabii en endişeli olanlar ise Batı ülkeleri ve  onların petrol şirketleri! Rusya ise Ermenistan’a daha yakın durmasına karşın, yakın geçmişte Azerbaycan’a silah satışıyla ön plana çıkmıştı!

Bölge, dünyanın en önemli petrol ve doğal gaz yataklarını barındırmasıyla biliniyor. Emperyal devletlerin bu zenginliklerden pay aldığını da unutmayalım. Peki, o halde bu anlamsız saldırı ne için yapıldı?

ABD’nin, Azerbaycan-Ermenistan kapıması üzerinden Türkiye’yi yeni bir cephe açmaya zorladığı yolunda görüşler olduğu gibi, daha birkaç ay önce Rusya ve Sırbistan’dan Ermenistan’a silah sevkiyatına dikkat çeken strateji uzmanları da var!

Her ne olursa olsun Türkiye’nin her ahval ve şerait altında dahi Azerbaycan’ın yanında olacağını, her türlü desteği vereceğini tüm taraflarca gayet iyi biliniyor!

Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var: Doğu Akdeniz’de adeta bir varolma savaşı veren, Libya’da, Suriye’de sahada olan, Ege’de haklarımız için Fransa ve Yunanistan’la haftalarca gerginlik yaşayan Türkiye, bir cephe daha açarsa bu zaten büyük bir yalnızlık içinde olduğumuz bölgede nasıl bir sonuç oluşturacak? Daha da yaşamsal olanı:

-Azerbaycan’ı hiçbir koşulda yalnız bırakmamız mümkün değil. O halde, diğer alanlarda nasıl bir “politika-strateji” uygulanacak?

İşte, askeri ve siyasi uzmanların önündeki en büyük soru!..