Korkusuz

Kritik mektuba CHP cephesinden gelen yanıtlar...

Kritik mektuba CHP cephesinden gelen yanıtlar...
En başta söyleyeyim:

Tarafım yok!..

Kendi kafamdan, Millet İttifakı’nın ve/veya altılı masanın ortak Cumhurbaşkanı adayı için bir isim falan da önermiyorum...Hiiç işim olmaz!.. Mesleğim gereği, siyasi kulislerde konuşulan, tartışılan adayların isimlerini ve nabzı yansıtmaya çalışıyorum. Çıkarılacak adayın, Türkiye’nin geleceği için hayırlı olacağına inanırsam seçim günü gider oyumu kullanırım.

Çok kritik bir süreçten geçiyoruz. Vatanını çok seven bir Türk evladı olarak “Ekmek için Ekmeleddin”i veya farklı bir versiyonunu bir daha yaşamak istemiyorum. Aksi halde, vatanım ve devletim için dönüşü, telafisi asla olmayacak!..

Bu köşede okuduğunuz (geçtiğimiz Salı günü) “3 Temmuz öncesi kritik mektup...” başlıklı yazımıza tahminimden daha fazla okur tepkisi aldım. Kimi aleyhte kimi lehte.. Hepsi çok kıymetli... Bazılarına cevap yazdım bazılarına yazamadım. Yazamadıklarım beni affetsinler çünkü zaman fukarasıyım...

★★★

Elektronik postama gelen yüzlerce mektuptan ikisini seçtim. (Doğal olarak isim vermeyeceğim) Öncelik, benim gibi bir sade vatandaşa:

-Önceki yazınızda, “Kılıçdaroğlu o koltukta kaç yıl oturur?” diye sormuştunuz. Bugünkü yazınızda da İYİ partili bir ismin mektubunu yayınlayarak, aslında K. Kılıçdaroğlu’nun aday olmaması gerektiğini söylüyor ve savunuyorsunuz. Bu fikrinize saygı duyuyorum ancak özellikle İYİ Partili yetkilinin ifadelerini yersiz ve haksız buldum. CHP yönetiminde bulunan o ‘lümpen tuzu kuru laikçiler’ olmasaydı İYİ Parti seçime ve doğal olarak da Meclis’e giremezdi değil mi? Peki bir an düşünelim, Meclis’e girememiş bir İYİ Parti şu an yüzde beş oy alabilir miydi?

Ayrıca 2018’den beri oyun kurup, istikrarlı bir şekilde bugüne getiren K. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda bence siz de o yetkili de yanılıyor olabilir. Bence en ideali, Kemal beyin Cumhurbaşkanı adayı, Meral hanımım da, Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak birlikte ilan edilmesidir. Aynı zamanda geçiş ya da restorasyon hükümetinin programı da birlikte açıklanırsa, seçmen konsolidasyonu sorunu ortadan kalkar. İki yıl ya da üç yıldan önce parlamenter sisteme dönülmemelidir. Çünkü, yurttaş ne sık sık seçimi ne de belirsizliği sever. Bence bu süreçte genel başkanlar kesinlikle sorumluluk almalı ve süreci riske atmamalıdır. Bir üçüncü kişiyle kumar oynanmamalıdır. Meral hanım Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak, eski sistemdeki Başbakan gibi görev alarak da bu süreci götürebilir.

Bence gerçeklerden uzaklaşmak, bizleri bakan Nebati’nin durumuna düşürür.

★★★

Yer vereceğim ikinci mektup, en yüksek düzeyde akademik unvana sahip bir okurumdan:

-Genel olarak Kılıçdaroğlu’nun CB adayı olmasına seküler, milliyetçi, mütedeyyin sağ seçmenin sıcak bakmayacağına yönelik fikirleriniz ve bu konuda fikir beyan eden söz sahiplerinin düşüncelerini paylaşımlarınız dikkatimi çekiyor.

Ana fikir olarak sağ seçmenin Kılıçdaroğlu’na gönül rahatlığı ile oy vermeyeceğini, kazanmanın riske gireceğini ifade ediyorsunuz. Bunun sizin nihai düşünceniz olup olmadığını tam bilemiyorum ama kendini siyasetçi olarak gören, ülkenin geleceğinde söz sahibi olduğunu düşünen siyaset erbabına bir kaç sözüm olacak. İtiraz etmiyor görünüp itiraz edenler çoğalınca;

Ben de bugüne kadar (20 senedir) bir araya gelememiş, bu despot yönetimin döşediği taşlara itiraz edememiş, darbelerle tırpanlanıp büyümesi engellenmiş sola rağmen (bana göre CHP nin oyunun artmamasının temel nedenlerinden biri) doğru dürüst memlekete sahip çıkamamış sayıları görece çok olsa bile bir aksiyon ortaya koymamış sağ seçmen bugün gösterdiğini zannettiği hassasiyetleri (ki bunu o siyasetçiler onların ağzına koyarak ifade ediyor) daha önce neden hiç seslendirmeyip mevcut yönetimin değirmenine su taşımıştır diye sorma hakkını kendimde bulurum.

Gönül rahatlığı ile oy veremeyeceğiz dedikleri Kılıçdaroğlu olmasaydı bugün belki bir partileri bile olamayacak, Meclis’te temsil edilemeyeceklerdi. Bunu asla unutmasınlar.

Hiç kimsenin o aday bana uygun öbürü değil diyecek lüksünün olmadığı bir dönemden geçiyoruz. Gösterilen, seçilen kim olursa olsun o makama oturduğunda yeni bir RTE olmayacağının da hiçbir garantisi yok. Özellikle daha önceki yönetim deneyimleri yetersiz, görece genç, potansiyel adaylarda bu olasılığın yüksek olduğunu söylemek de abes olmaz. Şimdiye kadar muhalefeti bir araya getirmedeki başarısı, otokrasinin karşısında “beş benzemezlerden” bir demokrat cephe oluşturmasındaki gayreti ve çabası göz ardı edilerek sadece bilinçaltlarındaki “Alevi allerjisi” nasırının verdiği rahatsızlıkla karşı çıkıp mızırdanmak, içinden geçtiğimiz bu zorlu süreçte kime yarar sağlayacaktır? Rahatsızlığını her ortamda dile getiren o parti üst yöneticileri ve gazeteciler lütfen biraz gayret sarf edip kendi tabanlarını bu otoriter yöntemden kurtulmak için “Kürt” oylarına da son derece ihtiyaç olduğuna, ayrıca birleştirici ve kapsayıcı, akil bir CB seçebilmenin gerekliliğine ikna etsinler. Yoksa o siyaset makamlarında oturmanın ne kendilerine ne de bizlere bir faydası olacak. Eğer bu olağanüstü koşulların ayırdına varamayacak, kısır ezberlerle suyu bulandırmaktan başka bir şey yapamayacaklar ve geniş tabanlarını her koşulda birlik ve beraberlik için ikna edemeyeceklerse siyaseti bıraksınlar bizler de ya seçime gitmeyelim veya paşa paşa bugünkü iktidara oy verelim. Olağanüstü koşullardan ülkeyi çıkarabilecek vizyon sahibi siyasetçilere had safhada gereksinim varken kısır çekişmelerle siyaseti kilitleyecek olanlar sahneden çekilip ortalığı bulandırmasalar memlekete daha hayırları dokunacaktır.

★★★

Ulu Tanrı, tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.