Korkusuz

İlaç şirketlerimiz birer birer satılırken...

İlaç şirketlerimiz birer birer satılırken...
Büyük bir ilaç şirketimiz daha yabancı bir fona satıldı.

Son 10 yılda satılan 7. Büyük ilaç şirketimiz oldu.

Haberi okuduğumda aklıma Necip Bey geldi.

İlk eczacılarımızdan Necip Akar Bey...

★★★

Necip Akar... İstanbul Eczacılığın ilk mezunlarındandı.

Mezuniyetten sonra eczacı kalfası olarak işe başladı.

Çalıştığı eczanede birçok ilacın yanı sıra, kadın bakım ürünü, diş macunu, el ve vücut kremleri de yapılıyordu.

Genç Necip krem ve diş macunu yapımına ilgi duydu.

Formülasyonundan etken maddelerine kadar her ayrıntısını iyiden iyiye kavramıştı. Kısa süreli bu deneyimden sonra atılımcı bir ruhlakendi başına işe soyundu.

1924’de Türkiye’nin ilk yerli diş macununun patentini de aldı:

Necip Diş Macunları!

★★★

Ancak bu girişim, kısa sürede başarısızlıkla sonuçlandı.

Osmanlı’dan kalma bir alışkanlıkla diş temizliği için sadece misvak kullanılıyordu.

Sentetik fırça kıllarının domuzdan yapıldığı söylentisi çıkmıştı.

Necip Bey de böylece gençlik heyecanı ile giriştiği diş macunu serüveninden, erken zamanda ayrılmak zorunda kaldı.

★★★

Yılmadı...

6 yıl sonra başka bir marka yaratmak için işe koyulacaktı.

Ama bu kez bir rakibi vardı.

Dandolin Diş Macunları...

Üstelik piyasayı da ele geçirmişti.

Yeni bir isim düşünürken... O yıllarda yeni yeni duyulan ve her eve alınmaya başlanan radyo geldi aklına...

Necip Akar, yeni üreteceği diş macununa isim koyarken radyonun o günlerdeki popülaritesinden faydalandı.  Rakiplerine bir gönderme yaparak radyo sözcüğüne, diş macunu ile özdeşleşen Dandolin markasının “lin” ekini de eklemiş ve yeni markasını tamamlamıştı.

RADYOLİN!

★★★

1927’de piyasaya çıkan Radyolin Diş Macunları, kısa sürede beklenenin de üstünde bir ilgiyle karşılandı. İsim formülü uğurlu gelmişti.

Radyolin yıllık 37.000 düzineye, yani yaklaşık beş yüz bin tüp satışa ulaştı.

★★★

Radyolin’insatışları uçucunca piyasa kızıştı.

Rakipler ortaya çıktı...

Rekabet işin tadını kaçırdı.

Eczacı Necip Bey hemen başka bir ürüne soyundu.  Diş macununun yanı sıra kaşeli olarak da tabir edilen ağrı kesici bir ilaç üretecekti.

Araştırmaya koyuldu.

Nezleden, gripten, soğuk algınlığından kırılan Türk toplumuna parasetemol etken maddesinin ağırlıkta olduğu yepyeni bir ilaç hazırladı. Ateş düşürücü ve ağrı kesici etken maddelerden oluşan bu formül vücut ağrılarına bire birdi.

Fakat asıl sorun bu ilacın içine konulacağı kapsüldeydi. Kaşe olarak tabir edilen bu kapsül nişastadan yapılıyordu. Suyla teması halinde hemen eriyordu. Böylelikle büyük ebadına rağmen kolaylıkla yutulabiliyordu.

Necip Bey, önce bu imalatçıyı buldu.

Her şey tamamdı, ancak esas önemli olana geldi sıra.

Ne isim verecekti?

Necip Bey yine dâhice yöntemini izlemiş, dünya markası Aspirin’in “in” ekini almış, halkı yerden yere seren grip sözcüğünün arkasına yapıştırıverdi.

GRİPİN!

★★★

İşte yıllarca hepimizin nezle, grip gibi soğuk algınlıklarındaki şaşmaz dostumuz olacak olan Gripinböyle doğdu.

Doğmasıyla birlikte piyasada fırtına gibi esmeye başlamıştı. Köylere kadar uzanan şöhretiyle, bir anda milli ilacımız oluverdi.

Soğuk algınlıklarında, eklem ağrılarında oldukça etkili olan Gripin, yalnız hastalar için değil, yorgunluktan şikâyetçi olanlarla, uzun yol şoförlerinin de rağbet ettiği bir ilaç oldu.

“4 saat ara ile günde 3 adet alınabilir” ibaresi ile satılan Gripin hemen herkesin ilk başvuru ilacı oldu.

★★★

Necip Bey dur durak bilmiyordu.

Bir sonraki ürünü bir temizlik ürünü oldu.

Puro Sabunu !

Ardından Fay temizlik tozları geldi.

★★★

Bütün bu koşturmacanın sonunda...

Necip Bey1957 yazında bir motor gezisine çıktı.

Heybeli Ada’ya gitti. Dönüşte Kız Kulesi açıklarına geldiklerinde motorlarında bir arıza olunca denizin ortasında kaldılar. Akıntının kendilerini götüreceği yere kadar sürüklemesini seyrettiler.

Sivriada açıklarına geldiklerinde yakınlarından geçen bir balıkçı teknesinden yardım istediler.

Teknesiyle, Necip Bey’in teknesine yanaşan balıkçı onları Bebek’e kadar götürmek için 200 lira istedi.

Necip Bey ise her zamanki pazarlık alışkanlığını orada da sürdürdü.

“150 lira verelim bizi götür!”

Pazarlık esnasında teknelerin birbirine temasıyla oluşan darbe yüzünden teknede bulunan arkadaşı denize düştü.

Arkadaşı yüzme bilmediği için Necip Bey de, kurtarmak için denize atlamış ve her ikisi de akıntıya direnememişti.

Necip Bey’in cesedi ancak 2 gün sonra Zeytinburnu açıklarındaki balıkçılar tarafından bulundu.

★★★

Şimdi birer ikişer ilaç şirketlerimiz satılırken Eczacı Necip Bey aklıma geliyor.

İlaç sanayimizi nasıl bin bir emekle kurdular... Şimdi nasıl birer birer satılıyor...

★★★

Necip Akar Bey’i rahmetle anıyorum.