Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

İdeolojiler birer din midir?..

Youtube’a video çektiğim günden beri beni kararlılıkla takip eden Ddddfffggg Fgggsjs...

İdeolojileri eleştirdiğim son videoma...

Şu mesajı bırakmış:

“Dedeciğim: Bütün mesele insanlıkta. Ben bir bardak suyla da abdest alırım ya da çeşmenin kurnasını sonuna kadar açar dakikalar süren bir abdest alırım. İdeolojileri bence fazla gözümüzde büyütüyoruz...”.



Ddddfffggg Fgggsjs mahlâsını kullanan sevgili torunum haklı...

Aynen, dediği gibi...

Ve...

Ben de:

“İdeolojileri gözünüzde büyütmeyin” diyorum...



Kendimden:

“Liberal Demokrat Sosyalist” olarak söz edişimin temel amacı:

İdeolojileri reddetmek...



Çünkü canlarım...

İdeoloji:

Yenilenemeyen...

Geliştirilemeyen...

Daha doğrusu:

Egemenlerinin gelişimine izin vermediği bir tür dindir...





Egemenler, nasıl ki milyarlarca yoksul ama dindar yığınları:

Yoksul...

Ezik...

Ve...

Beceriksiz bıraktıysa...



İdeolojiler de toplumları aynen dinler gibi:

Yoksul...

Ezik...

Ve...

Beceriksiz bıraktı...

Handikapları var


“Ünlü olmaktan hiç de hoşnut olmayan çok ünlü bir kişi ismi söyle” denilse...

Hiç düşünmeden: “Vehbi Koç” derim...



Çünkü Vehbi Bey...

Çok akıllı bir iş insanıydı...

Akıllı insanlar bilirler ki...

“Ünlü” olmak göz önünde olmaktır...





Göz önünde...

Ve...

Çok başarılı olmak...

Ya da:

“Ayıplı” bir iş yapmak...

Kıskanılmak...

Veya...

“Düşman sahibi” olmak demektir...



Yıldızları göz kamaştırıcı kılan şey:

Yakından görünmüyor oluşları değil mi?...



Eskinin bilgeleri:

“İki dinle bir söyle” derken...

“Merak edilen, uzakta biri olarak kal” demek istemiş olmalılar...



Muharebelerde ilk vurulanlar...

En önde olanlar...

Ya da:

Siperden ilk olarak başını çıkarıp görünenlerdir...

Neresini sıksaydı


Rahmi Turan’ın “Siyasi Fıkralar” isimli kitabından bir fıkra...





Demirel ve Ecevit de bir ara...

Erdoğan-Kılıçdaroğlu gibi:

Birbirlerine küstüler....

İki lider bir gün Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde bir araya gelmek zorunda kaldılar.

Toplantı sonrası gazetecilerden biri Demirel’e sordu:

“Sayın Demirel, Sayın Ecevit’in elini sıktığınız doğru mu?..”.

 Demirel her zamanki gülümsemesiyle cevap verdi:

“Ya, neresini sıkçaktım?..”.

Kartal olmaya özenme


Ünlüler, önemleri ne kadar büyük olursa olsun:

Hareket kabiliyetleri o kadar düşük olan insanlardır...



Helmut Kudszus’un dediği gibi:

Devasa bir kartal...

Küçük bir serçenin geçtiği delikten geçemez...



En ufacık delikten uçup kaçabilecek bir serçe olun...

Hem avcılara...

Hem kartallara yem olmazsınız...



Ve canlarım...

Eğer meraklıysanız...

Eğer ünlü olmak için çabalıyorsanız:

Vazgeçin...

Hiç acımaz...

Hemen vururlar...

Ünlü müyüm


Çok konuştuğum doğru...

Ama ben...

Konuşarak ve yazarak:

İşimi yapıyorum...



Ünlü biri değilim...

Hiçbir zaman da:

Ünlü olmadım...

Kaldı ki...

Ünlü olmak:

Hedeflerim arasında değil...



Ünlüler...

Kabız oluşu bile haber olan kişilerdir...

Kabız olduğuma ilişkin haber duydunuz mu hiç?..

Krizde miyiz?


Gelişmiş ülkelerde ekonomik krizler:

Mali sektör krizi ile başlar...

Bankalar krize girince...

Reel sektör de çöker...



Yani:

Gelişmiş ekonomilerde:

Mali sektör krize girdiği andan itibaren...

Tüm ekonomi krize girmiş sayılır...



Gelişmekte olan ülkelerde ise kriz önce:

Reel sektörde başlar...

Ve...

Reel sektör çökünce...

Kullandıkları krediler geri dönmeyeceği için:

Mali sektör de krize girer...



Demek istemem o ki:

Krizden haberdar olma konusunda...

Gelişmekte olan ülke ekonomilerini yönetenler...

Gelişmiş ülkelere göre avantajlıdır...

Çünkü...



Reel sektör krizi...

Tıpkı kalp krizi gibi...

Tedbir alınmazsa ölümün (Büyük buhranın) yaklaştığını:

Önceden haber verir...



Örnek vermem gerekirse canlarım...

Gelişmiş ülkeler:

Gökdelenin en üst katındaki salonlardan birine açıldığı zannedilen kapıyı (Mali sektör) açar açmaz:

Boşluğa düşerler...



Gelişmekte olan ülkeler ise...

Önce alçak bir boşluğa (Reel sektör) düşer...

Daha sonra...

Karşılarına çıkan kapıyı açıp adım atmadan önce:

Dışarıyı kontrol ederler...



Ne var ki canlarım...

Ekonomi yönetimimiz, reel sektör krizini sürekli erteleyerek...

Bankalar krizini de ertelemiş oluyor...

Ama...



Bu kafayla devam edilirse...

Sonunda:

İkisinin de aynı anda çöktüklerini göreceğiz...

Şaşırmayın...

İki temel sektör


Ekonominin iki temel sektörü:

Reel sektör ve mali sektördür...



Mal ve hizmetleri:

Üreten ve tüketen tüm bireyler:

Reel sektörü oluşturur...



Mali sektör ise...

Ekonomide, iktisadi faaliyetlerin finansmanında:

Rol oynar...

Bankalar...

Sigorta şirketleri ve benzeri...



Şöyle de diyebiliriz:

Mali sektör, reel sektörün tasarruflarını:

Önce toplayan...

Ve sonra tekrar:

Reel kesime (Üreticilere ve tüketicilere) kullandıran sektördür...