Korkusuz

İç siyaset işte böyle yapılır!..

İç siyaset işte böyle yapılır!..
Pazarlık fena halde kızışıyor gibi...

Bundan 11 sene (2011- Şubat) önceydi... Tayyip Erdoğan, Libya’da Kaddafi’yi devirmek için ortaya çıkan NATO planına “NATO’nun Libya’da ne işi var” diye efelenmişti. Aradan 3 hafta geçmişti, Türkiye, NATO planına tam destek verdi. Sonrası malumunuz!.. Dün, yazıyı, editörlerimizin şefkatli ellerine teslim ettikten sonra AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’dan İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda bir savurma daha geldi:

“İsveç ve Finlandiya ile ilgili çok açık ve net bir şekilde söylemem lazım. Her iki ülkenin de terör örgütlerine karşı tavrı net değil. Bu süreçte bu terör örgütlerine ‘biz karşıyız’ deseler bile ki tam aksiler, bazı teröristleri teslim etmeyeceklerini açıkladılar. Biz şuna inanırız, bir delikten iki kez Müslüman sokulmaz. Biz bunlara nasıl inanacağız. İsveç terör örgütlerinin kuluçka merkezi. Teröristler onların parlamentosunda konuşuyor. Pazartesi geleceklermiş, bizi ikna etmeye geleceklerse gelmesinler. Kusura bakmasınlar, yorulmasınlar. Türkiye’ye yaptırım uygulayanların bu süreç içerisinde NATO’ya girmelerine biz ‘evet’ demeyiz. NATO teröristlerin temsilcilerinin yoğunlaştığı bir yer olur.”

“Hoppalaa”sı yok bu işin... Bizlerce malum olan durumu daha net görebilmek için; geçtiğimiz hafta sonu Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinisto’nun, -hayretini gizlemeden- Tayyip Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelikleri ilgili açıklamaları karşısında kafasının nasıl karıştığını anlattığı ifadelerine bakalım:

“Açık olmak gerekirse biraz kafam karıştı çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaklaşık bir ay önce bir telefon görüşmesi gerçekleştirdim ve benden önce inisiyatif aldı ve ‘NATO’ya başvuruyorsunuz ve biz bunu olumlu değerlendireceğiz’ dedi. Kendisine teşekkür ettim ve teşekkürün karşısında çok memnun oldu. Yani anlayacağınız, kafam biraz karıştı. İki gün önce duyduklarımız farklıydı. Dün yeniden Türkiye’nin üyeliğimize açık olduğunu duyduk fakat hayıra dönüştü ya da olumsuza dönüştü diyelim. Sanırım şu anda net bir yanıta ihtiyacımız var. Erdoğan’la dile getirdiği problemlerle ilgili konuşmaya hazırım”

★★★

“Mehteran diplomasisi” dediğim zaman kızanlarınız oluyor!.. En nazik şekilde böyle ifade edebiliyorum. Ne yapayım?.. Bu sefer taktik değiştirip Finlandiyalı ve İsveçlilerin anlamasına çalışacağım:

ABD Başkanı Biden’ın Tayyip Erdoğan’ı dışlayıp zorunlu kalmadıkça irtibat kurmadığını hep birlikte görüyoruz.  ABD’de görülen Halkbank davasının saray iktidarının en büyük baş ağrısı olduğunu da biz Türkiye’de yaşayanlar çok iyi biliyoruz. Diyorum ki; Biden, Erdoğan’ı telefonla arasa ve ona Halkbank davasının kapatılacağına dair umut verse... Bir de; 3-5 azılı PKK teröristinin paket teslim yapılacağını vaat etse... Nasıl olur?.. Nasıl olsa, bizdeki bazı “Müslümanlar”, yılanın soktuğu delikleri çok çabuk unutmaya ve unutturmaya alışık!..

Hem böylece  İsveç’i de, Finlandiya’yı da yönetenler sorunun kendileri ile alakalı olmadığını anlayıp deriin bir “oh” çekerler!..

★★★

Tayyip Erdoğan’ın son efelenmesinden sonra, uzmanımız Deniz Kurmay Albay Cahit Armağan Dilek ile tekrar aynı konuyu sormak şart oldu. Dilek, şunları söyledi:

“Attığın taşın ürküttüğün kurbağaya değmesi gerekir. ‘Veto bizim hakkımız söke söke kullanırız’ gibi olaya sloganlarla yaklaşmak doğru değil.

Hâl böyle olunca NATO üyeleri ve yeni üye olmak isteyen ülkeler gibi Türkiye’nin de oturup yeniden düşünmesi gerekiyor. Türkiye, eleştiri ve taleplerinde haklıdır. Ancak yöntem bu mu olmalıdır, iyi düşünmelidir. S-400 alımında olduğu gibi kendisini ‘Demokrasiler’ olarak da tanımlayan Batı’dan ve özelinde NATO’dan dışlayacak adımlar atmadan ipleri koparmadan adımlar atılmalıdır.

ABD ve Avrupa, Finlandiya ile İsveç’in NATO üyeliğinin Avrupa güvenliğine önemli katkısı olacağını söylerken Rusya ise bunu kendine tehdit olacağını ifade etmiş, çok sert karşılık vereceklerini söylemişti. Erdoğan’ın son çıkışıyla eş zamanlı Putin’den de ilginç ve geri dönüş olarak da yorumlanabilecek bir açıklama geldi. Putin, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi olmasının bir şeyi değiştirmeyeceğini Rusya için tehdit olmayacağını açıkladı. Putin, eğer buralarda NATO üsleri konuşlanırsa o zaman durumu yeniden değerlendireceğini ifade etti.

Dolayısıyla Rusya’nın bile karşı çıkmaktan vazgeçtiği üyelikleri Türkiye’nin veto etmesinin Batı’da nasıl karşılanacağı yeniden değerlendirilmelidir.

Ama bunlar bize yaptırım uyguluyor, terör örgütlerine destek veriyor... NATO üyeliğini veto ederek bunların teröre desteğini kesip yaptırım uygulamaktan vazgeçirebilecek miyiz? Velev ki yazılı garanti verdiler. Buna rağmen yapmayacaklarının bir garantisi var mı? Mevcut NATO üyeleri bile zaten öyle davranmıyor mu?

★★★

Türkiye, Cumhurbaşkanının son çıkışıyla durumunu sertleştirirken tek bir konuya takılmış gibi ilerlerken antenlerini iyi açmalı, 360 derece olayları görüp ona göre kararını şekillendirmelidir. Örneğin:

Ukrayna’nın Rusya tarafından işgaliyle birlikte tarafsız olan bertaraf olur dönemi de başlamış oldu. Finlandiya ve İsveç’in asırlık tarafsızlık politikasından ayrılıp NATO üyeliğine karar vermesinden sonra İsviçre de tarafsızlık statüsünü terk ediyor. Rota NATO’ya doğru.

Görünen o ki 19. ve 20. yüzyılın dış politika uygulamalarından olan ve başarıyla uygulanması çok zor olan TARAFSIZLIK veya DENGE politikasını Türkiye’nin de uygulayamayacağı Ukrayna’daki savaşın gidişatıyla ortaya çıktı. Bunda 21. yy’ın yeni dünya düzeni esas unsur olacak.

Özellikle yeni dünya düzeninin ‘Demokrasiler’ ile ‘Otoriterler’ arasındaki mücadeleyle şekilleneceğinin belirlenmesiyle birlikte Türkiye’nin de tarafını netleştirmesi gerekecek. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği bile bu noktada düğümleniyor. Bu düğüm Türkiye’ye tarafını
seç diyor
.”

★★★

Saray, iktidarı bu konuyu iç politikada ve özellikle seçimin ayak seslerinin iyice yükseldiği ortamda bir süre daha kullanmak için krizi tırmandırıyor. Ancak, sonunda sonunda veto etmekten vazgeçecekse şunu bilmelidir ki, ahalinin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğiyle ilgisi yok denecek seviyede. Hele bir de Biden’dan gelecek telefon sonrasında vetodan vazgeçecekse, iktidar dışarıda ve içeride kaybetmeye daha da yakınlaşacaktır.

★★★

Ulu Tanrı, tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.