Korkusuz

İç güvenlik

İç güvenlik
Önceki gün Katar’ı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Katar’ın güvenliğini, ülkemizin güvenliğinden asla ayrı tutmuyoruz” dedi.

Beş yüz bin kadar nüfusu ve 11 bin kilometrekare yüzölçümü olan Katar’da; ABD’nin, ABD dışında en büyük iki üssü var.

ABD, Fırat’ın doğusu ve Türkiye’deki üsleri dahil bölgedeki tüm askeri faaliyetlerini bu üslerden yürütüyor.

Oldukça eğlenceli.

Suudi Arabistan ve BAE, 3 Temmuz 2013’te, Mısır’da Müslüman Kardeş Mursi’yi deviren General Sisi’yi destekleyince; Katar, darbeye karşı tavır alan Ankara’nın yanında durdu.

Bir yıl sonra Suudi Arabistan ve BAE Müslüman Kardeşleri, IŞİD ve NUSRA gibi terör örgütü ilan edince, Katar’ın Ankara ile ilişkileri daha da sıkılaştı.

Her alanda ve her konuda.

5 Haziran 2017’de Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn; Katar ile ilişkilerini kesince, bu kez Ankara Katar’ın yardımına koştu.

Hızlı davranan Ankara kısa bir süre sonra askerini Katar’a yolladı.

Arap ve batı medyası, Türkiye ile Katar arasında askeri, istihbarat, güvenlik, para ve daha birçok konuda kapsamlı iş birliğinden söz ediyor.

Tank Palet Fabrikası ve hediye olarak verilen 450 milyonluk uçak, iki küçük örnek.

Peki Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’in komşu Katar’a saldırması durumunda Türkiye ne yapabilir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Katar’ın güvenliğini ülkemizin güvenliğinden asla ayrı tutamayız” dediğine göre, üç bin kilometre uzaklıkta bulunan Katar’daki Türk askerlerinin imdadına kim nasıl yetişecek?

Katar’da bulunan on bin kadar askeri ve 100 savaş uçağıyla ‘herkesin müttefiki’ ABD, kimden yana nasıl tavır alacak?

Adamlar resmen bizimle eğleniyor.

27 Ekim 2017’de Katar televizyonuna konuşan ülkenin eski Başbakanı Hamed bin Casim, durduk yerde birçok konuyu anlattı ve “Olayların başlangıcında biz, Türkiye, Suudi Arabistan, ABD ve diğerleri Esad’dan kurtulmak için birlikte hareket ettik. Yabancı cihatçıları Suriye’ye soktuk, onlara silah ve para verdik ve her şeyi Türkiye üzerinden yaptık’ dedi.

7 Ağustos 2011’de Suriye’de olaylar henüz yeni başlamışken, dönemin Başbakanı Erdoğan “Biz Suriye konusunu bir dış mesele olarak, bir dış sorun olarak görmüyoruz. Suriye meselesi bizim bir iç meselemizdir. Burada olup bitenler, bizim asla seyirci kalmamıza fırsat vermez” demişti.

Geçen 8 yıl, Suriye sorununun Türkiye’nin ne denli iç sorunu olduğunu fazlasıyla kanıtladı.

Bakalım önümüzdeki 8 yıl, Katar’ın güvenliği Türkiye’ye nelere mal olacak?

Türkiye’nin Libya ve Somali’deki güvenlik planlamalarını ve planlamaların olası maliyetlerini unutmadan.

AKP bildik ideolojik çizgisinden vazgeçmediği sürece unutmak da olası değil.

Bu durumda CHP ve CHP’liler kendi içerinde istedikleri kadar aptalca konular için kavga edebilirler.

Bu durumda HDP, iktidarın tasfiye hedefinde kalabilir.

Bu durumda AKP, İYİ Parti’ye yönelik hesaplarına devam edebilir.

Bu durumda Erdoğan; Gül, Babacan ve Davutoğlu üçlüsünün olası risklerine karşı önlemini alabilir.

Ülkenin siyasi yapısı böyle olduğu ya da kaldığı sürece, AKP hiçbir sıkıntı yaşamadan ‘kendi güvenlik anlayışını Türkiye’nin güvenliğine önceleyerek’ içerde ve dışarda istediği her şeyi kolaylıkla yapabilir.

Şimdiye kadar yaptığı gibi.

‘Karanlığın da karanlığı var’.

Zifiri karanlıkta insanlar, gerçekleri ne görebilir ne de konuşabilir.

Gören ve konuşanlar azaldıkça yoksulluk, cehalet ve her alanda bağnazlık geçerli akça olur.

Ülke, tam da AKP’nin istediği kıvama gelir.

Yönetilmesi ve istenilen yöne çekilmesi çok kolaylaşır.

Muhalefetsiz, itirazsız.

Bir ileri iki geri.

Sağa sola yalpalamadan da olmaz.

Yoksa Trump ve Putin ne der bize!

Yani ne yapar?

Her ikisi, “Türkiye bizim iç meselemiz” diyordur!