Korkusuz

‘Hudut Namustur’ sözüne ne oldu?

‘Hudut Namustur’ sözüne ne oldu?
Artık sokağın gündemi de Afganistan’dan gelen göçmenler… Artık herkes, Afganistan’dan gelen ve gelmekte olan binlerce kaçağı konuşuyor. İnternette neredeyse her gün Afganistan’dan gelen insanların videoları yayımlanıyor. Ve o videolarda da görüldüğü üzere, İran sınırını geçip Türkiye’ye giren kaçaklara kimse ‘Dur’ demiyor.

Acaba neden?

ORADAYDIM…

Askerliğimi, İran üzerinden Türkiye’ye kaçak olarak giren kişilerin geçiş güzergahında yaptım. Van 6. Hudut Alay Komutanlığı Muhabere Birliği’nin Foto – Film Bölümü’nde görevliydim. Komutanımız ise Kurmay Albay Naim Babüroğlu’ydu. Babüroğlu’nun ve bölgeye gelen tüm üst düzey komutanların  etkinliklerini belgeler, yapılan çalışmaların fotoğraflarını çeker, gerek görüldüğünde ise videoya alırdım. Sınırda bulunan tüm karakollara defalarca gitmiş, gece kalmış, kaçakçıların ve atlarının nasıl yakalandığına tanık olmuşumdur.

O sarp kayalıklardan ve dağların arasından mazot, şeker, yiyecek ve giyecek getiren kaçakçıların en büyük korkusu, termal kameraya yakalanmaktı. Çünkü; termal kameralar gece – gündüz ayrımı olmadan yaklaşık 4 bin metredeki nesneleri görüntüleme imkanına sahipti.  Gözetleme Kulesi’ndeki askerler, termal kamera aracılığıyla tespit etiği kaçakçıları pusudaki birliklere bildiriyor, böylece kaçakçılar yakalanıyor ve mallarına el konuluyordu.



KARAKOLLARDAKİ O YAZI

Neredeyse her gece tüm karakollarda aynı manzara yaşanıyor,  askerlerin deyimiyle ‘hudutu’ kaçak geçmeye çalışanlara göz açtırılmıyordu. Babüroğlu, karakollara gittiğimizde, askerlere ettikleri yemini hatırlatıyor ve “Hudut Namustur” sözünü üzerine basa basa söylüyordu. Ki; Van’ın tüm karakollarında “Hudut Namustur” yazısı en görünür yere asılıydı.

Şu sıra ise ilginç bir manzara var…

Duvarlarında “Hudut Namustur” yazan karakolların önünden, her gün yüzlerce kişi elini kolunu sallayarak geçiyor. Ve bundan hiç kimse rahatsız olmuyor. Belli ki; iktidar İran’la da bir anlaşma yapmış… Ve muhtemelen bu anlaşma gereği, kaçakların geçişi için bir koridor oluşturulmuş. Aksi takdirde, o kadar insanın hem İran hem de Türkiye sınırını aşabilmesi mümkün değil.

İRAN DA GÖZ YUMUYOR

Benim askerlik yaptığım 2005-2006 yıllarında, kaçakların geçişlerini önlemek için, Türk askeri yetkililer Vali’nin verdiği yetki üzerine, İran’daki sınır karakollarına gider, İranlı askerlerle görüşürlerdi. Ki; o görüşmelerde, sınır taşlarının nerede duracağı ve hangi renge boyanacağına kadar tüm konular ayrıntılı olarak ele alınırdı. Demem o ki; eğer iktidar istemese, emin olun ki; tek bir Afganlı kaçak sınırdan geçemez. Türk ve İran askerleri, ellerindeki son teknoloji ile buna engel olur.

Ancak belli ki; içinde ABD’nin de olduğu bir konsorsiyum, bu insan selinin Türkiye’ye akmasını istiyor. AKP ve MHP iktidarı ise konumlarını koruyabilmek adına bu politikayı uygulamak zorunda kalıyor. Olan ise demografik yapısı zorlama bir şekilde değiştirilen Türkiye’ye oluyor…

Peki ne uğruna?

Sahi; AKP bu bedeli Türkiye’ye neden ödetiyor?

Muhalefet partileri farkını ortaya koymalı


TBMM Başkanı Mustafa Şentop muhalefet partilerine bir çağrı yaptı ve “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisini somutlaştırın. İlkesel bazdaki tartışmalardan sonuç alabilmek mümkün değil” ifadesini kullandı.

Şentop’un bu çağrısına muhalefetin hangi ‘güncel’ cevabı vereceğini göreceğiz. Hatırlarsanız; İYİ Parti, kısa bir süre önce bu konuya ilişkin bir kitapçık hazırladı. CHP ise görüşlerini 10 maddede özetledi. Keza diğer partiler de buna benzer çalışmalar yapıyor. Ki; ayrıca Parlamenter Sistem’in başına sonuna herhangi bir sıfat eklememek ve doğrudan gerçek adıyla seslendirmek gerekiyor.



HEPSİ BAŞKANLIKLA YÖNETİLİYOR

Meselenin başka bir boyutu ise şu:

Muhalefetteki hemen hemen her parti güya ‘Başkanlık’ sistemini reddediyor ama hepsi sözde reddettikleri bu sistemle yönetiliyor. Ve emin olun ki; hiçbir genel başkan da bu sistemden rahatsız değil.

Alın bakın; AKP’nin tüzüğü ile CHP  İYİ Parti ya da HDP’nin tüzüğü arasında hangi fark var? Bunların içinde sadece HDP ‘Eş Başkanlık’ farkını koydu. Bu farkın dışında, tüm genel başkanlar partilerini ‘Başkanlık’ sistemi ile yönetiyor. Neredeyse hepsinin sınırsız yetkileri var. Bu da tüm partileri birbirine benzetiyor ve aralarında hiçbir fark bırakmıyor.

Muhalefet partileri, güya rahatsız oldukları Başkanlık sisteminden önce kendileri vazgeçmelidir. Ancak bu şekilde toplumu parlamenter sisteme dönmeye ikna edebilirler. Aksi halde, “Yok birbirimizden farkımız, hepimiz Osmanlı Bankası’yız’’ sözünü hatırlatırlar.

Cevap ve Düzeltme Metni


“Barış YARKADAŞ’ın 22.06.2021 Tarihli yazısında müvekkil Tekman Savaş NEMLİ hakkında asılsız ifadelere yer verilmiştir.

Müvekkilin, Mehmet AĞAR’ın yargılandığı mahkemenin hakimi olduğu ve kendisine alt sınırdan ceza veren kişi olduğu yazıda belirtilmiştir. Yine bu sebeple müvekkil hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmayacağı ifade edilerek müvekkil tarafından verilen karar sebebiyle koruma altında olduğu yönünde haksız algı oluşturulmuştur.

Mehmet AĞAR’ın yargılandığı dosyada karar verilmeden evvel müvekkil Yargıtay Üyesi seçilmiştir. Müvekkil anılan dosyada karar veren hakimlerden biri değildir.

Aynı haberde müvekkil ile Sezgin Baran KORKMAZ’ın aynı masada yer alan fotoğrafına yer verilerek bu görüşmeden sonra Sezgin Baran KORKMAZ’ın malvarlığı üzerindeki tedbirlerin ve yurt dışına çıkış yasağının kaldırıldığı ifade edilmiştir.

Paylaşıma yapan kişi tarafından belirtildiği üzere fotoğraf 24 Eylül 2020 tarihlidir. Bu tarihte müvekkilin, adı geçen kişi hakkında soruşturma bulunup bulunmadığı yönünde bilgisi bulunmamaktadır. İnternet ortamında yapılacak basit bir araştırma ile anlaşılacağı üzere Sezgin Baran KORKMAZ’ın malvarlığına tedbir konulması, fotoğrafın çekildiği tarihten daha sonraki bir tarihtedir.

Açıkladığımız üzere yazıda yer alan iddialar tamamen asılsız ve dayanaksızdır. Bu sebeple karalamaya ve yanıltmaya yönelik yayınlara itibar edilmemesini kamuoyuna duyurmakta fayda görmekteyiz.”

Tekman Savaş NEMLİ

Vekili: Av.Süleyman Efekan ERDOĞAN