Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Hırsız falan değil gazeteci de onun için hapse girdi. Gazeteciler hep hapse girer...

Yıl 1956...

Ulus Gazetesi’ndeki fıkralarımız yüzünden hapisteyim...

Milliyet başyazarı Mehmet Barlas’ın dediği gibi dünyaca ünlü Profesör Dr. Hüsnü Göksel o zaman doçent olarak Amerika’da bulunuyor.

Kızı Aslı o zaman üç buçuk yaşında...

Oğlu Aziz altı buçuk yaşında...

Dostum Hüsnü Göksel’den cezaevinde aldığım mektuplardan birinde şöyle diyordu:

“ - Sevgili Şinasi’ciğim,

Ne zamandır her gün sana yazmak istiyorum.

Ama bir türlü beceremiyorum.

Ne yazayım birader?

Ne yazılır yani?..

Karşı karşıya olsak laf lafı açar konuşuruz.

İlk mahkûmiyet kararını, ablamdan, Bülent Ecevit’ten gelen gazetelerden öğrendim...

Geçmiş olsun.

Ulus’ta senin saçların kesilmiş olarak bir resmin vardı.

Aziz’le Aslı evvela tanımadılar, sonra da üzerinde durmadılar...

Birkaç gün sonra Akis geldi.

Yan yana iki resim vardı.

Mecmua elden ele dolaştı.

Nihayet Aslı’nın eline geçti.

Uzun uzun resimleri tetkik ettikten sonra:

“ - Şinasi amcam böyle hiç güzel olmamış, kel gibi bir şey... Ona söyle de bir daha saçlarını kestirmesin” dedi.

Gülünecek şey değil ama hepimiz güldük.

Nihayet Aziz meseleyi izah etti.

Kendisinin hapishanenin parmaklıklarını gördüğünü falan anlattı.

Aslı ağzını ve gözlerini açmış hayretle dinliyordu.

Bir müddet hiç konuşmadan böyle kaldı.

Bilmem bir şeyler düşündü mü?..

Fakat asıl hoş olanı Aziz’in bu mevzuu kapayan son sözü oldu:

“- Ama merak etme Aslı’cığım, Şinasi amca hırsız falan değil gazeteci de onun için hapse girdi... Gazeteciler hep hapse girer, değil mi baba?..”.



 



Canlarım...

Az önce okuduğunuz yazıyı...

Büyük gazeteci, üstadımız Şinasi Nahit Berker’in 1986 yılında, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları’ndan çıkan “Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur” isimli kitabından (Sayfa 9-10) alıntıladım...



Aradan 65 yıl geçti...

İktidarda yine DP’nin devamı olduğunu gururla haykıran bir siyasi parti...

Ve...

Cumhurbaşkanlığı makamında da...

O dönemin Cumhurbaşkanı Merhum Celal Bayar’ın da kendisi gibi “partili bir cumhurbaşkanı” olduğunu savunan bir siyasi parti genel başkanı var...

Ve...

Yine gazeteciler hapiste...

SEVGİLİ BELEDİYE BAŞKAN VE YÖNETİCİLERİ, LÜTFEN KÖŞE YAZARLARINA VE YAKINLARINA İŞ VERMEYİN...


İzmir Büyükşehir Belediyesi, eğitim semineri verdirmek için ihaleye çıkmadan bir meslektaşımızdan fiyat teklifi aldı...



Milyonlarca yurttaşımızın ayda bin lira ile ailesini geçindirmeye çabaladığı bir dönemde...

O insanların haklarını koruduğu zannedilen...

Ve bir süre...

CHP MKYK’da da görev alan “sosyalist” bir arkadaş...

Sadece 18 gün için 238 bin lira teklif verdi...

Teklifi...

Hiç yarışma yapılmadan kabul edildi...



Keşke...

O sosyalist arkadaş hiç teklif vermeseydi...

Keşke...

Başkan Soyer, sonradan iptal ettiği bu ihaleyi:

Tam rekabet ortamında yapsaydı...

“SOSYALİST AHLAK” YARA ALDI...


İBB Başkanı Soyer, sol ahlakla hiç bağdaşmayan o ihaleyi iptal etti...

Ancak...

İhaleyi alan “sosyalist” arkadaşımıza “gıcık” olan kimi meslektaşlarımız...

Belediye ve ihaleyi alan arkadaşa karşı ruhsal linç girişimi başlattılar...



Sonuç...

CHP’li belediye yara aldı...

Herkesin saygı duyduğu o güzel ve temiz huylu belediye başkanı yara aldı...

Gazeteci arkadaşımız yara aldı...

En önemlisi...

Makul sağcıların bile saygı duydukları “sosyalist ahlak” yara aldı...

DİKKAT EY CHP’Lİ BELEDİYELER DİKKAT!..


İzmir Belediyesi’nin AKP’lileşmesi hiç iyi olmadı...

Çünkü...

Milyonlarca makul seçmen (Hangi partiye oy verirse versin):

CHP’li belediyeler için:

“Yok aslında bunların birbirlerinden farkları” diye düşündü...

Ve...

CHP’li belediyelerin temizliklerine ve başarılarına gölge düşürüldü...

ALKIŞLARIM MUSTAFA TAVİLOĞLU İÇİN


Mustafa Taviloğlu’nu tanımam...

Oturup sohbet etmişliğimiz yok...

Ama...

Bazen “Kim bu çılgın Türk?” diye merak ederim...

Neden “Çılgın?..”.

[caption id="attachment_243947" align="alignnone" width="600"] Mustafa Taviloğlu[/caption]



İş insanlarımızın bırakın yeni yatırım yapmayı...

Mevcut kapasitelerini düşürdükleri bir süreçte...

Taviloğlu sürekli yenilikler yapıyor...

Mağazalarını yeniliyor...

Ürün çeşitliliğini arttırıyor da ondan...



Köyümüze dönmeden önce Caddebostan’daki mağazasını gezdik İncilay’la...

O ne be öyle?..

Bir konfeksiyon mağazası değil...

Sanat eserlerinin sergilendiği bir müze...



İşin en güzel yanlarından biri ise...

Dünyanın en muhteşem caddelerinin başında gelen Bağdat Caddesi’nin değerine değer katmış olması...



Stilist/modelist/ressam olan Sevgilim hayran kaldı...

Bana...

“Herkesi eleştiriyorsun, bir kere de bu başarılı insanı tebrik etsen kıyamet mi kopar?” dedi gülümseyerek...



Hem içimden geldiği...

Hem de...

Sevgilim talep ettiği için bu “alkış” yazısını yazdım...

SEÇİMLERDE KAYBEDEN SİZ OLACAKSINIZ...


Sevgili belediye başkan ve yöneticileri...

Lütfen...

Köşe yazarlarına ve yakınlarına iş vermeyin...



Zira...

Hem onların itibarlarını zedeliyorsunuz...

Haliyle...

Seçimlerde kaybeden de sizler oluyorsunuz...