Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Hem Merkez Bankacılığı'na hem ekonomiye yazık oluyor

MB Başkanı dün gösterge faiz oranlarını açıkladı...

Hazirandan sonra temmuzda da faiz oranları sabit tutuldu.

Yeni bir faiz düşürülmesinden daha olumlu ve hayırlı bir karar elbette ancak...

[caption id="attachment_194081" align="alignnone" width="220"] Murat Uysal[/caption]



Yakın bir gelecekte ekonomi tarihçileri:

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı verilen bu “tek adam” modelinin yaptığı en büyük yanlışlardan birinin...

Merkez Bankası özerkliğinin, “İdeolojik kararlar alabilmek amacıyla feda edilişi” olduğunu yazacak...



Bir ülkenin MB yönetimi; merkez bankacılığını cumhurbaşkanı ve ilgili bakandan çok daha iyi bilir mi?..

Bilmese o koltuklarda ne işleri var?..

Karakter sahibi bir bürokrat, bilmeyen seçilmişler işlerine karıştığında:

“Biz bu işi sizlerden daha iyi biliriz” demek zorunda değil mi?..

Evet zorunda ama...

Karakter sahibiyse...



Ne var ki...

Mevcut MB yönetimi bunu söyleyemiyor...

Makam ve mevkii, halkın ve ülkenin geleceğine tercih ediyor...



TL’nin değerini koruyabilmek için bankaların döviz mevduatları karşılık oranlarını arttırıp rezervini güçlendirmeye çalışıyor...

Bankalardan aldığı yeni borçları (Her karşılık, merkezin bankalara borcudur) TL’yi dolar karşısında “değerli” tutabilmek için harcıyor...

Hem merkez bankacılığına ve hem de ekonomiye yazık ediyor...

İYİ DEMEKLE İYİ OLUNSA...


İktisatta “İşba Noktası” diye bir nokta vardır...

Günümüz Türkçesi’yle söylersem “Doyum noktası...”.

Dolarda doyum noktası, talep edildiği an kolayca ulaşıldığı ve döviz yatırımcısının döviz satın almaya doyduğu noktadır...



O noktaya ise Merkez Bankası’nın kıt kaynaklarıyla ve gıdım gıdım ulaşılamaz...

O noktaya ulaşılması için öncelikle Türkiye’yi yöneten ekonomi kadrolarına...

Türkiye ekonomisinin gücüne...

Türk lirasının istikrarlı bir para olduğunun kanıtlanmasına...

Ve...

Türkiye ekonomisinin dış borç ödeme yeteneğinin yüksek olmasına ihtiyaç var...



Oysa...

Türkiye bugün güvenilir bir ekonomi yönetimine sahip değil...

Türkiye ekonomisi güçsüz...

TL istikrarsız ve zayıf...

Türkiye ekonomisi dış borçlarını ödeyemiyor, takla attırıyor...



Canlarım benim...

Böylesine zor durumdaki bir ekonomi için her sabah kalkıldığında medya aracılığıyla:

“Ekonomi çok iyi” diyerek de bir ekonomi çok iyi olmaz ki...

DIŞ GÜÇLERİN NE GÜNAHI VAR?..


ABD başkanlarından J. F. Kennedy (Suikasta kurban gitti), Çinlilerin kriz ve fırsat için aynı kelimeyi kullandıklarını duyurmuştu dünyaya...

Çinliler de buna itiraz etmeyince Kennedy’nin söylemi doğru olarak kabul edildi.

Ancak ben bunu ilk defa 1978 yılında, üyesi olduğum Türkiye Sevk ve İdare Derneği’nin toplantılarından birinde, başkanımız merhum Nejat F. Eczacıbaşı’dan duymuştum...

[caption id="attachment_194084" align="alignnone" width="125"] Nejat Eczacıbaşı[/caption]



Lütfen yaşadığımız bu felaketlere “Dış Güçleri” bahane göstermeyelim...

“Tamamen iç güçlerin beceriksizliği” diyelim ve...

Yanlışımızı kabul edelim...

Çünkü...

Krizi fırsata dönüştürmeyi başaramayan bizleriz...

Dış güçlerin ne günahı var?..

ELİNİ VERSE KOLUNU ALAMAZ...


Gazetecileri hapsettik...

Bankacılık hizmetleri gören bir bankaya para yatıranları işten kovduk, cezaevine tıktık...

Oysa...

Basın özgürlüğü, adil yargılanma ve iş güvenliği gelişmiş ülke yatırımcılarının en hassas oldukları konulardan biridir ...

[caption id="attachment_194082" align="alignnone" width="209"] Murat Ağırel[/caption]



Yani arkadaş...

Küresel yatırımcı, iş yaptığı ülkede bir sorunla karşılaştığında bunu kamuoyuna duyurabileceğinden...

Adil bir yargılama olacağından kuşku duyarsa...

[caption id="attachment_194083" align="alignnone" width="209"] Barış Pehlivan[/caption]

O ülkeye bırakın kalıcı veya geçici yatırım yapmayı...

Selam bile vermez...

Çünkü...

Elini verdiğinde kolunu alamayacağını bilir...

HALKIMIZIN GENELİNDE YOK...


Rekabetten korkan ulusların insani gelişimi gerçekleştirmeleri ihtimali sıfırdır...

Özgür, haklı ve adil yarışma olmayan bir ülkede zenginleşme de olamaz...

Özgür, haklı ve adil bir yarışma ise insani gelişmişliğini tamamlamış bir ulusa, bir kültüre ihtiyaç duyar...



Yani...

Türkiye insanının genelinde olmayan değerlere...

EN BÜYÜK DÜŞMANIMIZ...


Bugün Ayasofya’da tarihinde ilk defa ezan usulü değil, davet usulü Cuma namazı kılınacak...

Eğer yakın zamanda...

Ekonomimizle ilgili gelişmelere bir de yaptırımlar eklenirse hiç şaşırmayın...

Ve hiç kimse; “dış güçler” diye uyduruk bir düşman yaratmaya da kalkışmasın...

Bilsin ki...

Bizim en büyük düşmanımız yine kendimiziz...