Korkusuz

Hem Çin hem de Rusya’ya karşı cephe ülkesi olmaya hazır mıyız?

Hem Çin hem de Rusya’ya karşı cephe ülkesi olmaya hazır mıyız?
İyiden iyiye darlandık... Fena halde içimize kapandık... Boğulduk, hapsedildik!.. Farklı pencereleri açıp dışarıya bakamıyoruz. Korku imparatorluğu, dünyayı değişik çerçevelerden görmemizin önüne geçiyor. Sindirilmişlik beynimizde habis ur olmak üzere!..

Topa sert girdim. “Neden” diye bir sorun hele...

Pandeminin ilk günlerinde “Yeni dünya düzeni nasıl olacak” sorusu üzerine kafa patlatmış ve değerli stratejist emekli Deniz Kurmay Albay Cahit Armağan Dilek ile  yaptığım söyleşilere genişçe yer vermiştim. Geçen kısa süre, Dilek’in ön görülerindeki haklılığı ortaya koydu. İçine iyice kapatılan Türkiye’nin gündeminden bir an olsun sıyrılıp “Dünya dengeleri nereye gidiyor” sorusuna cevap aradım. Cahit Armağan Dilek, “Yeni dünya düzeni diyoruz ama ortaya çıkmakta olan aslında 2. Dünya Savaşı sonrasındaki Soğuk Savaş düzeninin (BM düzeni de denebilir) yeni bir versiyonu” dedi. “ Oynak İki Buçuk Kutuplu Dünya Düzeni” öngörüsünü hatırlatan Dilek’in son analizlerini –yazı uzun olduğu için- sıkılmadan, sabırla okumanızı öneririm;

“NATO genel sekreterinin söylediği gibi, Çin, Avrupa kapılarına dayandı. Nitekim, Aralık 2019 NATO liderler zirvesinde ‘stratejik bir zorluk’ olarak tanımlanan Çin’in ekonomik yükselişinin küresel hegemonik rekabeti yeniden hareketlendirdiği ve NATO’nun tehdit algısına takıldığı görülüyor.

--Korona salgının Çin’den başlaması ABD liderliğinde Avrupa ve NATO’nun Çin’in ekonomik yükselişi ve dünyaya açılışını engellemede bir araca dönüşmüş durumda. ABD’den sürekli Çin’i suçlayan açıklamalar geliyor. Çin’in dijital teknolojiye kötüye kullanması, siber saldırılar ve biyolojik terör gibi yeni terör saldırıları yapabileceği havası oluşturuluyor.

--Aslında Çin’in dünyaya açılım projelerinin engellenmesi bir süredir gerçekleşiyor. ‘Bir Kuşak’ projesinin güzergahları üzerindeki ülkelerdeki (Orta Asya ülkeleri, İran, Güney Asya ülkeleri) istikrarsızlıklar ve çatışmalar bunlardandır.

Ama görünen o ki, Çin ile asıl ekonomik mücadele Afrika’da olacak. Afrika’da Çin’in büyük yatırımlarının olduğu Nijerya, Sudan, Somali, Libya gibi ülkelerdeki, terör ve iç savaşlara bu açıdan bakmak lazım. Her şey Çin’in ekonomik yatırımları boşa çıkarıp kara kıtayı terk etmesini sağlamak için.

--Dediğimiz gibi, ABD, Avrupa ülkelerinden sonra NATO’yu da Çin’e karşı mobilize etmiş gözüküyor. Bu konu, Türkiye’de gündem olmadı. Ülke olarak ıskaladık. Halbuki, Türkiye için çok önemli sonuçları olacak gelişme. 8 Haziran’da NATO genel sekreterinin NATO’nun 2030 vizyonunu açıklarken merkezinde Çin’in olduğunu görüyoruz. Çin’i bulunduğu coğrafyada bölge ülkeleriyle işbirliği yaparak boğmak, Güney Çin Denizi dahil sınırlarının dışına çıkmaz hale getirmeyi öngören bir vizyondan bahsediyoruz. ABD, zaten ne zamandır bölge ülkeleriyle değişik mekanizmalar kuruyor ancak şimdi buna NATO’yu dahil ediyor. Aslında NATO’nun görev alanının dışında olan bir bölgede ama tehdidi doğduğu yerde etkisiz hale getirme stratejisiyle NATO’nun Güney Asya ülkeleriyle Çin’e karşı ittifaklar oluşturulması söz konusu.

--Tam da bu esnada ABD’den Türkiye’ye gelen Çin teklifi manidar. Bu teklif, Trump’ın senatodaki adamı senatör Graham tarafından yapılıyor. Türkiye’nin ekonomik zorluklarının farkında olan ABD, ‘Benimle Çin’e karşı işbirliği yaparsan Afrika’da Çin’i kovduğumuz yerlerdeki projeler senin olur’ diyor Türkiye’ye. Bunu da Libya’da birlikte hareket etmekten geçtiğini, Libya üzerinden de Afrika’ya açılabileceklerini söylüyor. Yani, Libya’da cümle alem Türkiye’nin karşısındayken ABD’nin Türkiye’yi desteklemesi boşa değilmiş. ABD’nin her zaman olduğu gibi nihai hedefini yine sadece kendisinin bildiği bir hamle peşinde olduğu aşikar.

Evet, ABD’ninki cazip bir teklif. Geliştirilecek ekonomi projeleriyle Afrika’nın zenginliklerinden de faydalanabilmek önemli tabi. Bunun yanında korona sonrası Çin’in özellikle tıbbi cihaz ve ilaç sektöründeki üretim zincirindeki yerini Türkiye’nin almasının sağlanması var.

Ama ABD’nin bazı şartları var. Özet söyleyelim; S-400 konusu halledilecek. Yani, S-400 unutulacak. Böylece Rusya ile ilişkiler de tersine döndürülecek. Suriye’de ABD’nin öngördüğü senaryoya destek verilecek. Çin’e karşı Huaewi ile işbirliği yapmama gibi yaptırımlara Türkiye’nin de katılması isteniyor. Soğuk Savaş’ta Rusya’nın güney sınırlarını koruyan Türkiye’den şimdi de Çin’in hem ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesi hem de Afrika üzerinden Avrupa kapılarına dayanmasının engellenmesi isteniyor.

--Soğuk Savaş’ta Rusya’ya karşı her ne kadar Almanya cephe ülkesiydi dense de bence asıl cephe ülkesi Türkiye idi. Şimdi de korona sonrası yeni dünya düzeninde bu sefer Çin’e karşı yine Türkiye cephe ülkesi yapılmak isteniyor. Ama unutmayalım Rusya’nın Suriye’ye yerleşmesiyle birlikte Türkiye’yi güneyden çevrelediği, Libya’da karşı karşıya geldiği bir ortamda Rusya’ya karşı Türkiye’nin cephe ülkesi olması durumu halen devam etmektedir.

Karşısında gösterilen havuç çok büyük ama ABD sözünde durur mu? Irak, Suriye örnekleri ortada. PKK/YPG’ye askeri desteği devam ettiği gibi Suriye kuzeyinde devletçik kuruyor. Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege’de tamamen ve açıkça Yunan-Rum politikasını destekliyor.

--Afrika Komutanlığı ile Afrika’da derin paylaşımlara girmişken, Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya ile ikili çok taraflı mekanizmalarla Afrika’da projeler geliştirip paylaşımlar yaparken Türkiye’ye Afrika’da pay verir mi? Libya’nın toprak bütünlüğünün sağlanma olasılığının kalmadığı bir ortamda Libya üzerinden Afrika’ya açılmada Türkiye’nin ne kadar söz sahibi olacağı büyük soru işaretiyken ABD’nin teklifi ne kadar makul?

Türkiye’nin Libya’da etkinliğinin artmaya başlamasıyla birlikte İdlib’te ABD’nin Türkiye’ye destek vermeye başlaması eş zamanlı. İdlib’te bu hamleyi yapan ABD, satrançta olduğu gibi daha ileriki bir hamleyi düşünüyordu. Şimdi oyunu oraya getirmiş durumda. Hani, korona sonrası yeni dünya düzeninde Türkiye önemli bir yer alacak deniyordu ya. İşte o andayız. Hem Çin hem de Rusya’ya karşı cephe ülkesi olmaya hazır mıyız? Karar ve hamle sırası Türkiye’de...”