Korkusuz
Can Ataklı

“Hayır” demediler bunlar oldu

BUNU YAZMAK GEREK

“Hayır” demediler bunlar oldu


Artık iktidarın sonu geliyor sanki.

Belirtiler bu yönde.

Rahmetli babaannemin çok güzel bir sözü vardı bir iş olmadan havaya girersek “hemen gökün direklerini kesmeyin” derdi biraz da kaşlarını çatarak.

Elbette “Bu iktidar gidiyor” denince “gitmiş” olmuyor ama ülke çapındaki huzursuzluğu görmemek mümkün değil.

Kardeşim Cem ve eşi, geçen hafta Bingöl’de bir düğüne gitmişti. “Abi Bingöl AKP’nin kalesi gibi, ama burada bile bir kişi görmedim öfkeli olmayan, herkes bıkmış artık, bu iktidarın ayakta kalması çok zor” dedi bayram ziyaretine geldiklerinde.

Tabii insanlara bazen ne anlatırsanız anlatın boşa konuşmuş gibi oluyorsunuz.

İlle başına bir şey gelmesi gerek harekete geçmek için.

Bugün sizlere Anayasa referandumuna giderken hazırlanan “Hayır demezseniz ne olacak?” başlıklı 20 maddelik metni tekrar sunmak istiyorum.

CHP zamanında bunu her yere dağıtmıştı.

Bizler ekranlarda, gazete sayfalarında anlatmaktan helak olmuştuk.

Gerçi hileyle, hurdayla da olsa sonuçta referandumdan “evet” çıktı ve ucube başkanlık sistemine geçtik.

Geçtik geçmesine de sonuç ne oldu?

Şimdi bu maddeleri okuyun lütfen.

Birkaç yılda bunların hepsinin gerçekleşmiş olduğunu göreceksiniz

1) Tek adam rejimi kurulacak, tek adam her şey olacak, devletin tümüne hükmedecek. Bir kişi Başkan seçilecek ve o kişi hem hükümet, hem Meclis, hem de mahkeme olacak.

2) Başkan olan kişi aynı zamanda bir partinin genel başkanı olacak. O parti belki de senin hiç oy vermediğin / hiç sevmediğin bir parti olacak.

3) O partinin genel başkanı hakimleri atayacak. Kararname adı altında kanun yapabilecek. Seçtiğin Millet Meclisi’ni fesih edebilecek. Orduya emir verecek.

4) Seçtiğin milletvekillerinin hiçbir hükmü kalmayacak. Sözünü kimse dinlemeyecek.

5) Almanya, Fransa, İngiltere, ABD, Japonya gibi değil, Suriye, Libya, Mısır, İran, Kuzey Kore, Uganda gibi bir ülkede yaşayacaksın.

6) Rejim değişecek. Sadece adı Cumhuriyet olacak. Gerçekte krallık gibi her şey bir kişinin elinde olacak. Demokrasi kalmayacak.

7) Başkan sokakta bir kişiyi öldürse, 400 milletvekili izin vermezse mahkemeye çıkarılamayacak.

8) Başkan ve yardımcıları ile bakanları yolsuzluk yapsa, yetim hakkı yese, devlet malına el uzatsa dahi 400 milletvekili izin vermezse mahkemeye çıkarılamayacak.

9) Başkan kendini ve bakanlarını mahkemeye çıkarma girişiminde bulunan meclisi fesih edebilecek

10) Hakimler ve savcılar, Başkanın sözünden çıkamayacak. Başkan hak hukuk tanımaz, zorba biriyse seni koruyacak hiç kimse olmayacak. Can ve mal güvenliğin kalmayacak.

11) Tek adam karar verdiğinden belirsizlik hakim olacak. Kimse yatırım yapmaya cesaret edemeyecek. Ekonomi tek adamın keyfine göre vereceği kararlara kurban edilecek. Kriz, iflaslar, işsizlik ve yoksullukla birlikte çöküş gelecek.

12) Asgari ücreti, fiyatları, maaşları, işçi memur alımlarını, dernek sendika kurulması ve kapatılmasını, her şeyi tek adam belirleyecek.

13) Tek adam kimsenin aklına ihtiyaç duymayacağından, devlet ve toplum hayatında danışma, ortak akıl, uzlaşma gibi yöntemler olmayacak. Çatışma, kutuplaşma ve terör için en uygun zemin oluşacak. Çatışma ve terör artacak.

14) Beş yılda bir sandığa gidip bir Başkan bir de onun partisinin çoğunlukta olduğu Meclisi seçeceksin. Bir dahaki seçime kadar sana kimse bir şey sormayacak. Seçtiğin milletvekili de Başkanı kontrol edemeyecek, senin hakkını koruyamayacak.

15) Başbakan olmayacak. Bakanlar sadece Başkana karşı sorumlu olacak, Meclise karşı sorumlu olmayacak. Milletvekillerini umursamayacak.

16) Seçtiğin milletvekilleri bakanlardan ve bürokratlardan hizmet yapmasını isteyemeyecek, hesap soramayacak. Sana hizmet getiremeyecek.

17) Camiye, kışlaya, adliyeye siyaset girecek. Buraların hepsi “Başkanın Partisine” göre düzenlenecek.

18) Devlet parti devleti olacak. Başkan senin partinden değilse devlet kapısında yerin olmayacak.

19) Başkan isterse devlet kurumlarını bölgelere ayırarak ülkenin bölünmesine neden olabilecek.

20) Başkan, padişahlarda dahi olmayan, Atatürk’e bile verilmeyen yetkilere sahip olacak.

FIKRA GİBİ

Geldik ikinci Temmuz’a şaha falan kalkmadık


Önce maliye bakanı Nureddin Nebati altından kalkamayacağı bir söz söylemişti.

Nebati 21 Aralık 2021 tarihinde katıldığı televizyon programında “heyecanlanıyorum, şöyle bir uyusak da 6 ay sonra uyansak çok farklı noktalara gideceğiz” demişti.

Haziran ayı sonuna 6 ay doldu.

Nebati’nin sözlerinde gerçek payı var tabii, Türkiye gerçekten farklı noktalara gitti, ama bakanın sandığı gibi iyiye değil kötüye gidiş oldu bu.

Benzer türde “altından kalkamayacağı” bir sözü de Süleyman Soylu söylemişti geçen yılın haziran ayının 5’inde Afyon’un Sinanpaşa ilçesinde;.

“Önümüzde güzel günler geliyor, hep birlikte sabrettik, inşallah bu salgını hep beraber azalttık. İnşallah salgını tamamen ortadan kaldırma konusunda aşılar da peyderpey geliyor. Size bir şey söyleyeyim, başkaları çok çatlayacak, kıskanacaklar. Görecekseniz temmuz ayından itibaren ülkemin ekonomisi öyle bir atağa kalkacak, öyle bir sıçrayacak ve büyüyecek ki etrafımızdaki Almanya’sı, Fransa’sı, İngiltere’si, İtalya’sı ve hele o her şeye burnunu sokan ABD’si de çatlayacak, patlayacak.” 

Yazı bu kadar.

Söyleyecek sözü olan var mı?

Belki Süleyman Bey bir açıklama getirir bu sözlerine, tabii altından kalkabileceğini düşünüyorsa

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Erdoğan Emevi camisine gidene kadar Esat burnumuzun dibinde bayram namazı kıldı


Suriye’de karışıklıkların başladığı sıralardı.

Erdoğan, Esat’a Amerika’nın taleplerini iletmiş ancak Suriye devlet başkanı bunları kabul etmemişti.

Erdoğan çok öfkelenmişti, nasıl olur da Esat gibi bir adam lafını dinlemezdi.

İşte bu kızgınlıkla 5 Eylül 2012 tarihinde “İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz“ demişti.

Aradan tam 10 yıl geçti. Erdoğan bırakın Emevi camisine gitmeyi Türk askerinin kontrolündeki Afrin’e bile gidip namaz kılamadı.



Ama Esat, bu bayram namazını Türkiye sınırına sadece 7 kilometre uzaktaki Halep’te kıldı.

Hem de “İç savaş var” denilen bölgenin tam ortasında, halkıyla kucaklaşarak.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Din “kesinlikle” nedir ama “kesinlikle ne değildir?


Din insanlığın ortaya çıkıp düşünmeye üretmeye başladığı günden beri var.

Çünkü ne olursa olsun insanların sığınacakları bir limana ihtiyaçları vardır ve din her dönemde kitlelere böyle bir liman olmuştur.

Ancak dine inananlarla, dini yönetenler arasında hep bir çelişki yaşanmıştır.

Hangi din olursa olsun, dini kendi çıkarına, siyasete, devlet yönetimine alet edenler hep olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Yazarını bulamadım, bana da sosyal medyadan geldi, dinin ne olup olmadığını anlatan çok güzel bir yazı.

Şimdi birlikte okuyalım lütfen hangi inançtan olursak olalım maddeleri kendi zihinsel süzgecimizden geçirerek irdeleyelim;

Din kesinlikle afyon değildir; fakat en kaliteli afyon dinden yapılır.

Din kesinlikle şarap değildir; fakat en çok din ile sarhoş ederler.

Din kesinlikle uyandırmak içindir; fakat en çok din ile uyuturlar.

Din kesinlikle ayıltmak içindir; fakat en çok din ile bayıltırlar.

Din kesinlikle uyarmak içindir; fakat en çok din ile uyuştururlar.

Din kesinlikle harekete geçirmek içindir; fakat en çok din ile felç ederler.

Din kesinlikle yaşatmak içindir; fakat en çok din adına öldürürler.

Din kesinlikle güzeldir; fakat en çok çirkinliği din adına yaparlar.

Din kesinlikle sorunun ve sorgulamanın dostudur; fakat soruların, sorgulamanın celladı olarak en çok dini kullanırlar.

Din kesinlikle özgürlüktür; fakat en çok din adına tutsak ederler.

Din kesinlikle selamdır, selamettir, huzurdur, umuttur; fakat en çok din adına savaştırırlar, din adına daraltırlar, din adına korkuturlar, din adına hayalleri paramparça ederler.

Din kesinlikle adalettir; fakat en çok din adına zulmederler.

Din kesinlikle güzel ahlaktır; fakat en büyük ahlaksızlıkları dindarlık kisvesi altında işlerler.

Din kesinlikle adam olmayı, şahsiyet olmayı emreder; fakat en çok din ile sürüleştirirler.

Din kesinlikle erdemdir, nezakettir, nezahettir; fakat en çok din ile yozlaştırırlar, din ile kabalaştırırlar, din ile çirkefleştirirler.

Din kesinlikle aydınlıktır; fakat en koyu karanlığı din ile kurarlar.

Din kesinlikle hizipleşmeyi yasaklar; fakat en çok din adına hizipleştirirler.

Din kesinlikle aklı önceler; fakat en çok din ile delirirler, en çok din adına meczup olurlar.