Korkusuz

Hatay..!

Hatay..!
Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş...

Kaç zamandır çırpınıyor.

“Böyle giderse azınlığa düşeceğiz...

12 yıl sonra belediyeyi bir Suriyeli yönetebilir...”

Ne ırkçılığı kaldı... Ne faşistliği...

Oysa Lütfü Bey bir sosyolojiye dikkat çekiyordu.

Bizim olan Hatay’ın zamanla nasıl kabuk değiştirdiğini...

Bu göç dalgasının en çok Hatay’ı vurduğunu anlatmaya çalışıyordu.

★★★

Oysa...

Atatürk’ün ‘Benim şahsi meselem’ dediği Hatay’ı nasıl bir ince diplomasiyle almıştık.

★★★

Abdurrahman Melek... 1896’da Hatay’da dünyaya geldi.

İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun oldu.

Mesleği doktorluktu ama o siyasete ilgi duyuyordu. Osmanlı’da yükselen millici akımların etkisindeydi. Memleketi Antakya’da (Hatay) Türk Ocağı’nı kuran 3 kişiden biri o oldu.

★★★

Savaşın kaybedilmesi ve Mondros mütarekesinin imzalanmasıyla beraber Antakya, bin yıllık anayurdundan ayrılmak zorunda kaldı. Artık Fransız kontrolündeydi. Türkiye ise Lozan’da (Hatay) üzerindeki haklarını saklı tutmuştu.

Ancak Hatay şimdilik Fransız kontrolündeydi.

Tabi bir tuhaf dengeden de söz etmem gerekir. Hatay’ın nüfus yoğunluğu Araplardan oluşuyordu. Yani Ulus devletini Türk milleti üzerinden inşa ettiğini söyleyen Türkiye için neredeyse tamamı Araplardan oluşan bir coğrafyada hakimiyet kurmak kolay iş değildi.

Ama Türkiye belki de diplomasi tarihine geçecek usta işi manevralarla bunu başardı.

★★★

İşgal yıllarında Fransızlar kalıcı bir yönetim arayışındaydı. Fransızlara göre yerli halkla uzlaşacak bir yönetim kurulmalıydı. Abdurrahman Bey başta olmak üzere kentin ileri gelenleriyle toplantılar yapıldı.

Abdurrahman Bey ısrarla Hatay’ın bir Türk yurdu olduğunu ve Türkiye’ye iltihak olmak istediklerini söyledi.

Elbette kabul edilmedi. Abdurrahman Bey ve arkadaşları “O halde burayı Suriye’den bağımsız bir bölge olarak kuralım. Ama Türk hakimiyeti esas olsun” dediler.

Fransızlar buna biraz daha sıcak bakmışlardı.

★★★

Aslında bütün bu manevraların arkasındaki isim İsmet Paşa’ydı.

Önce bağımsız bir devlet olarak kurulsun... Sonrası kolaydı.

Peki Abdurrahman Bey bu mücadelesinde yalnız mıydı? Elbette hayır.

Tayfur Sökmen, Samih Azmi, Rasim Yurtman, İnayet Mürsel de Türk heyetinin diğer temsilcileriydi.

★★★

Ama bakınız. Ben “bu toprakları istiyorum” demekle iş bitmiyor. Orada siyasi kültürel ekonomik faaliyet göstermeniz hakimiyet kurmanız gerekiyor.

Savaştan çıkmış henüz belini doğrultamamış Türkiye işte bütün bunları bir bir yapıyordu.

Türkiye’de harf devrimi mi yapıldı? Hemen Hatay’daki mücahit ekip işbaşı yapıyor ve gece dersleriyle yeni alfabe öğretilmeye başlanıyordu...! Dersleri verenlerin başında Abdurrahman Bey vardı!

Şapka devrimi yürürlüğe mi girdi? Hemen Ankara’dan şapka siparişleri veriliyor ve birkaç gün için de kentte fesi atıp şapkayla gezen insanlar beliriyordu. Yeniliklerin devrimlerin ardı arkası kesilmiyordu ki?

Halkevleri neredeyse eş zamanlı olarak Hatay’da da açılmaya başlanmıştı.

Hangi devrim anavatanda uygulanıyorsa kısa sürede Hatay’da da yankı buluyordu.

İsmet Paşa Hatay meselesini onur sorunu yapmıştı.

★★★

7 Eylül 1938’de beklenen işaret geldi. Birleşmiş Milletler’in aldığı karara göre Hatay Cumhuriyeti kuruldu.

Bayrakları adeta geçici bir devlet olduğunu ilan eder gibiydi. Ay yıldızlı bir Türk Bayrağı. Sadece yıldızın içi boştu.

Cumhurbaşkanlığından başbakanlığına bakanlarına kadar bütün idare heyeti İsmet Paşa’nın ekibinden kurulmuştu.

Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen, Başbakan Abdurrahman Melek ve Meclis Başkanı Abdülgani Türkmen...

Milli Marşı’nı herhalde tahmin ettiniz.... İstiklal Marşı...

Para Birimi Türk ve Suriye Lirası’ydı.

★★★

Hatay Bağımsız bir cumhuriyet olsa da Türkiye’ye iltihak olması an meselesiydi.

İsmet Paşa yine
zamanlama dehası olduğunu göstermiş ve Fransızların 2. Dünya Savaşı girdabına girdiği günlerde düğmeye basmıştı.

Hatay 29 Haziran 1939’da meclisinin aldığı kararla Türkiye’ye katıldı. Fransızların müdahale edecek hali zaten yoktu.

Suriye ise bağımsızlığını ilan etmek için dünya savaşının bitmesini bekledi. 1946’da Fransız sömürgesinden kurtuldu.

Ama akılları hala Hatay’daydı. Uzun yıllar haritalarda Hatay’ı kendi topraklarında gösterdiler.

Ancak Hatay çoktan Türkiye Cumhuriyeti’ne eklemlenmişti.

Abdurrahman Melek’e gelince...

Anılarını ise ‘Hatay Nasıl Kurtuldu?’ adlı kitapta topladı.

1978’de yaşama veda etti!

★★★

Özetle...

Nüfus başka şeydir... Nüfuz başka...