Korkusuz
Ümit Zileli

Gündemin üzerine örtülen şal: Ay Dede!

İznim bitti, kolları sıvadım, yazımı yazmak için bilgisayarı açıp internete girdim...

O da ne; sosyal medya coşmuş, insanlar şen şakrak, bir mutluluk, bir sevinç apışıp kaldım...

-Ay’a gidiyormuşuz!..

Ben de coştum doğal olarak; yüzümde güller açtı desem yeridir... AKP’li Cumhurbaşkanı tarih bile vermiş; 2023’de Ay’ı fethediyormuşuz! Önce yılların alışkanlığı ile “İhaleyi kim almış acaba?” diye düşündüm; Cengiz mi almıştı, Limak mı? Yoksa “konsorsiyum” halinde mi girmişlerdi?.. Sonra daha oralara gelmediğimizi anladım... Acaba Elon Musk, hani şu uzayla uğraşan, Mars’a koloni kurmaya soyunan, dünyanın yanılmıyorsam 5 numaralı zengini de işin içinde miydi yoksa? Daha yakınlarda görüşmüştü Cumhurbaşkanı ile...

Önce ilk Türk Astronot Ay’a ayak basacakmış... Cumhurbaşkanı ilk talimatını da vermiş konuşmasında; astronot, kozmonot yerine Türkçe bir sözcük bulunmasını istemiş. Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Gürer Gülsevin, 2005 yılında kurumun önerdiği sözcüğü açıklamış:

-Gökmen!

Televizyonlardaki “Sen, ben bizim oğlan türü programlara baktım; onlar çoktaaan bayrağı kapıp Ay’a gitmişler, oradaki madenlerin nasıl çıkartılacağı üzerine fikir alışverişinde bulunuyorlardı, “İhaleci patronlar ellerini ovuşturuyordur sevinçten herhalde” diye bir fikir de ben yürüttüm!..

Tabii, halkımız da sosyal medyada bir yığın öneride bulunmuş, “Akıllara seza” birçok isim önerisi mevcut! Neyse, en iyisi, en güzeli ortaya çıkacaktır herhalde... Çok hoşuma gitti tabii; gerçi biraz düşününce aklıma “Zihin bulandırıcı” bazı örnekler üşüşmedi değil...

-Sevincimizin kursağımızda kaldığı o kadar çok örnek vardı ki!

Bol soslu hayal etmesi bile güzel kampanyalar!


İzninizle özetleyeyim...

Mesela, 2008’de yerli savaş uçağımız gökleri fethedecekti... 2009’da ilk milli roketimiz uzaya fırlatılacaktı, o kadar hızlı geldi geçti ki ne olduğunu bile anlayamadık!

2011’e geldiğimizde ise bu kez iktidar ve yandaş medya yeri göğü inletti; o zamanki kampanya “Gökyüzünü fethedecek tamamen Türk üretimi uçak” projesiydi... Gazetelerde çizimler yayımlanıyor, TV’lerde göz alıcı maketler gösterilip üzerine programlar yapılıyordu... Her şey hazırdı, üretime geçiliyordu, geçilmişti, en kısa zamanda semalarda uçacaktı falan derken, seçimler geçti, elimizde şahane çizimler, harika maketlerle kalakaldık!

Aradan 4 yıl geçti, bu kez üretimine başlanan tamamen yerli ve milli yolcu uçağımızın 2019’da yolcu taşımaya başlayacağı, 2020’den itibaren de dünyaya ihraç edileceği ilan edildi; çok sevindik tabii ancak bir türlü görmek kısmet olmadı!

Aradaki yıllarda sekiz kez filan, genellikle de seçim ve referandum öncesi bol bol doğal gaz ya da petrol kaynakları bulundu, onlar da hayal oldu!

Bir ara “Uçak gemisi” projesi de ortaya atılmıştı eğer yanılmıyorsam, resimleri, çizimleri bile yandaş medyada göklere çıkarılmıştı; sonra bi baktık tedavülden kaldırıldı. İyi de oldu çünkü ahali pek yememişti!

2018 yılında iktidar “Altay tankı” müjdesini patlattı; son teknoloji, yüzde yüz türk yapımı tank, en geç o yılın sonunda ya da 2020 başında seri olarak üretilmeye başlanacaktı... 2021’e geldiğimizde tankın esamesi bile okunmuyordu ama TSK’ya ait Tank Palet Fabrikası, Katar ortaklığına devredilmişti bile!..

Hemen sonrasında, elektrikle çalışan “TOGG” araba projesi geldi. Çizimleri İtalya’dan, motoru Almanya’dan, pilleri Avrupa ya da Japonya’dan gayet yerli ve milli bu araba da şaşaalı bir şekilde tanıtıldı, bir sürü iş adamının katıldığı bir ortaklık oluşturuldu. Sonrası bilinmiyor! Ortaklıktan istifalar filan oldu yanılmıyorsam, akıbeti meçhul!

En son olarak, 2020 sonlarında şenlikli, tüm devlet ricalinin katıldığı bir toplantıyla Karadeniz Ereğli açıklarında çok büyük rezervli doğal gaz bulunduğu bizzat Cumhurbaşkanı tarafından açıklandı, sonrasında Enerji Bakanı hazırlıkların başladığını ilan etti. Sonra? Yine sessizlik!

-Ama Ay projesi, hepsine rahmet okuttu, yıktı geçti!..

Ay kampanyasının avantajları!


Şimdi gelelim “Ay’a gidiyoruz” kampanyası sırasında Türkiye’de yaşananlara...

Öncelikli maksat, iktidarın fena halde sinirlendiği Boğaziçi direnişini gözlerden ırak tutmanın, gündemden düşürmenin yolunu açmaktı! Tabii, bir de açlık ve yoksulluk görüntülerini geri plana itmek!

-Bunun için Mars’a hatta Jüpiter’e bile gidebilirlerdi; ancak “fazla uçmayalım” diye düşündüler zannımca!..

Öyle ki, Boğaziçi öğrencilerini en aşağılık biçimde ölümle tehdit eden, “Bir gece gelir hallederiz!” diye mesajlar atan İlahiyat Fakültesi Dekanı, “Ellerini koparacağız desem kaç kişi gelir” diyen “YouTuber” sıfatlı şahıs bile arada kaynadı gitti!.. Biraz açayım isterseniz...

Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Cevdet Kılıç, geçen hafta sosyal medya hesabından  Boğaziçi öğrencilerine şöyle seslendi:

-Biz eylem falan yapmayız. Biz gece vakti işi bitirir ertesi gün işe gideriz, bilin istedim!

Birilerine yaranmak, “aferin” almak için Prof. Dr. unvanını bile harcamayı göze alan böylesine düşük seviyede birine ne denir bilemedim... Sağ olsun İYİ Parti lideri Meral Akşener’in bulduğu sıfat tam yerine “cuk” diye oturdu:

-Yaşam formu!..

Diğeri, bir yayın portalının kurucusu ve iktidara yakın Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) üyesi Emre Kayırlı isimli bir şahıs... Sosyal medya hesabında silahlarla, otomatik tüfeklerle poz vermeye pek hevesli... İşte bu şahıs bir yazısında Boğaziçi öğrencilerinin eğitim hayatına son verilmesini, devlet memuru gibi işlerden men edilmesini, banka hesaplarına ve mal varlıklarına el konulmasını, aynı gün içinde de tutuklanmasını istedi, iyi mi! Boğaziçi’nde yaklaşık 17 bin öğrencinin okuduğunu belirteyim bu arada! Aynı şahıs bir de çağrı yaptı, şöyle:

-Hadi gidiyoruz, polislerle omuz omuza duracağız, dil uzatanın dilini, el kaldıranın elini koparacağız desem kaç kişi benimle gelir? Emir gelirse sayımızı bileyim!

Emirle el, dil kopartan bu tip hakkında savcılık harekete geçti mi bilmiyorum. Ama şunu biliyorum:

-İşte güzelim ülkeyi bu hale getirdiler, yazık çok yazık!

Haa, unutmadan, şimdi sırada AKP’li Cahit Özkan’ın nitelendirmesiyle “Yeniden Kuruluş Anayasası” var! Eskisi yıkıldı, ortadan kalktı filan da bizim mi haberimiz yok diye aklınızı zorlamayın, takip edin, ne yapılmak istendiğine dair fikir yürütün... Arada dua etmekte de yarar var tabii:

-Tanrı sonumuzu hayretsin!