Korkusuz

Gerekçe çok

Gerekçe çok
Yarın “çok tarihi’ bir gün.

24 Kasım 2015’te düşürülen uçakla ilgili olarak 27 Haziran 2016’da özür dilendikten sonra, Erdoğan’la Putin en az 20 kez yüz yüze, 50 kez de telefonla görüştüler.

Geçen hafta, İstanbul’a gelmeyeceğini söyleyen Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aramasından sonra ‘Gel Moskova’da görüşelim” demişti.

O görüşme yarın.

Son dört günde çok sert konuşan Erdoğan’a yanıt vermeyen Putin, Esad’a verdiği desteği artırarak geçen hafta TSK’nın desteğiyle Nusra’cıların işgali altındaki  stratejik Sarakib beldesini geri aldı ve kendi askerini oraya yerleştirdi.

Mesaj çok net  :

“Rusya ve İran destekli Suriye ordusunun teröristlerden kurtardığı yerlerden geri çekilme olmayacak, İdlib’de güvenli bölge olmayacak ve Türk uçakları İdlib üzerinde uçamayacak”.

Peki ne olacak?

Cumhurbaşkanı Erdoğan değişmeyeceğine göre, durum giderek karışacak.

Meşru Suriye devletinin daveti üzerine ve yapılan anlaşmalarla Rus ve İran askeri, Suriye’de kalmaya devam edecek ama uluslararası hukuk açısından TSK işgalci kabul edilecek.

Bu ise ‘Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği’  ile ilgili yapılan açıklamalarla çelişmektedir.

Çelişen başka bir nokta ise Ankara’nın Suriye’nin yüzde yirmisini işgal eden ABD’nin pozisyonuna düşmesidir.

Kürtler, ABD’den Nusra ve diğerleri Türkiye’den yardım istemiştir.

ABD; Ankara’nın terörist dediği PYD/YPG’yi korumakta ama aynı Ankara aynı ABD’den İdlib konusunda yardım istemektedir.

Suriye ise PYD/YPG’ye ve TSK’nın desteklediği tüm silahlı gruplara terörist ve vatan haini demektedir.

Ankara da Suriye’ye “İdlib’den çekil” diyor ama orası da Suriye toprağı.

MHP lideri Devlet Bahçeli ve yandaş medya hamasetin sınırını  aşarak “ İdlib’i değil Şam’ı alalım” modundalar..

Anlaşılan onlar da Emevi Camisi’nde namaz kalmaya hevesleniyorlar.

Anlaşılan şu Misak-ı Milli hikayesinin sonu gelmeyecek.

Belki de Erdoğan, “Putin Kırım’ı ilhak ettiğine göre ben de  Kuzey Suriye’yi alırım” diye düşünüyordur.

Son üç günün sert konuşmaları bu yönde.

Benim bildiğim Putin buna izin vermez ama böyle bir durumda Türkiye ile İran destekli Suriye sonu gelmeyecek bir savaşa tutuşur.  

Irak’la İran sekiz yıl savaşmıştı.

Her iki taraftan bir milyon insan şehit olmuştu.

Bazıları Şii, bazıları Sünni’ydi ama hepsi Müslümandı.

O savaşın her iki cephesinde bulunmuştum.

Iraklılar  “Allah Allah” nidalarıyla saldırırken İranlılar “Allahu Ekber” diye bağırıyordu.

Sonuç ortada.

O savaş sonrasında Saddam Kuveyt’e saldırdı sonradan da ABD gelip Irak’ı işgal etti.

Üç yıl öncesinde Afganistan ele geçirilmişti bir yıl sonra da

BOP başladı.

2010  sonunda Kanlı Arap Baharı hepimizi perişan etti.

Oyun hep aynı.

Tarihten hiç kimse ders almıyor.

1570’den 1917’ye kadar Rusya ile Osmanlı devleti 16 kez savaşmış ( Bazı kaynaklarda 13).

Bir çoğunda Ruslar, bazen de Osmanlı kazanmış.

Bu savaşların tümünden ders alan Lenin, Mustafa Kemal’ın ve Türk halkının kurutuluş savaşına sınırsız yardım ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına katkı sağlamıştır.

Ama İkinci Dünya Savaşı sonrasında ve özellikle Menderes iktidarıyla Türkiye “Amerikan oltasında balık olmuş” sonra da Sovyetler Birliği’nin karşısına dikilmişti.

Putin bunları yarın Erdoğan’a hatırlatabilir.

Lenin gibi Mustafa Kemal da ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh” demiş ve öyle davranmıştır.

Putin o ekolden gelmektedir.

Önceki gün “Hiç kimseyle savaş istemediğini” söylemiş ama sözcüleri “Putin’in sabrı tükenmek üzeredir” diyorlar.

Elbette Putin ve Erdoğan’ın çok sayıda pazarlık kartları vardır.

Karşılıklı olarak kartların işe yaramadığı noktaya gelindiğinde geriye bir  tek olasılık kalıyor :

SAVAŞ.

Neden ve kimin için.

Misak-ı Milli için.

O da olmazsa İdlib’deki Nusra’cı teröristler için.

O da olmazsa Emevi’de namaz kılmak için.

O da olmazsa Bay Kemal’ı sıkıştırmak için.

O da olmazsa vatandaşı meşgul etmek için.

Ne demiş Hitler’in dahi propaganda bakanı Goebbels:

Aydınları hedef almayın, propagandanın hedefi her zaman kalabalık toplum kitleleri olmalıdır. Halkın zihni her zaman sıcak tutulmalıdır, soğumasına ve işlerin olağan akışına dönmesine izin verilmemelidir.

Gürültüye devam."