En büyük şehrindeki tarihi hastanelerden biri yanıyor...
Kent belediyesinin itfaiyesi anında müdahale ediyor...
Yangını söndürüyor...
★
Bu durumda...
O ülke Sumhurbaşkanlığı Sözcüsünden...
Belediye başkanı ve kent itfaiyesine...
“Teşekkürlü bir tebrik” beklemez misiniz?..
Tabii ki doğrusu o olduğu için:
Bunu beklersiniz...
★
Ama be canlarım...
Öyle olmuyor...
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü...
Belediye Başkanı’na:
Teşekkür etmiyor...
★
Diyelim ki...
Maaşını Cumhurbaşkanından değil Devlet’ten alan bu sözcü...
Hiç şık olmasa bile...
“Siyasi tavır” alıyor...
★
Kentin belediye başkanı...
Cumhurbaşkanı’nın genel başkanı olduğu partinden değil de...
Ana muhalefet partisinden seçilmiş olduğu için:
Belediye Başkanı’nı görmezden geliyor...
Teşekkür etmediği gibi...
Tebrik de etmiyor...
★
Fakat...
Aynı sözcü...
Kentin itfaiyesini de tebrik etmiyor...
Haliyle...
Yangını söndüren itfaiyeden bir teşekkürü de esirgiyor...
★
Yine diyelim ki...
Bu iki kurumu da tebrik etmedi...
Diyelim ki...
Bu iki kuruma teşekkür de etmedi...
Ama...
★
Çok ayıp olan bir başka cümle kuruyor...
Tebrik ve teşekkür etmediği belediye başkanı ve itfaiyeye (adeta)...
Hakaret eder gibi...
Hastanede çıkan yangının...
Cumhurbaşkanı’nın talimatlarıyla söndürüldüğünü:
Açıklıyor...
★
Yani canlarım...
Demek istiyor ki...
“Sayın Cumhurbaşkanımız yangının söndürülmesi için talimat vermeseydi...
Belediye başkanı ve itfaiye tarihi hastanenin yanıp kül olmasını:
Seyredeceklerdi...
★
Bu açıklamayı yapan kişi...
Sözcüsü olduğu cumhurbaşkanının...
Genel başkan olduğu partinin taraftarlarının:
“Belediye başkanı ‘hastaneyi yakın’ demiş olmalı ki Cumhurbaşkanı ‘söndürün’ diye talimat vermiş...” diye düşüneceklerini hesap etmiş olmalı ki...
Bu kadar saçmalamış...
★
Canlarım ...
“Siyasettir, her şey söylenir” diye düşünülebilir...
Tamam ama...
Bu palavraya inanan milyonlarca seçmenin:
İktidarı tayin ettiği bir milletten olduğunuz için:
Utanmak gerekmez mi?..
Siz sorumun cevabını düşünürken ben...
Fikrimi söyleyeyim: Ben çok utandım...
İç savaş yaratan sebepler
Önce tarım ürünlerinde kendine yetmezlik başlar...
Bunun sebebi ille de kuraklık olmayabilir...
Siyasi iradenin yanlışları...
Ve hatta bazen:
Kasten hataları da sebep olabilir...
★
Tarım ürünlerindeki yetmezlik tarım ürünleri ithalâtını tetikler...
Daha da absürt olanı ise...
İthalâtı yapılan ürünün yerlisinin ihraç edilmesidir...
Bu saçmalıklar...
Bu, siyasi irade çılgınlıkları:
Köylüyü toprağından soğutur...
Köyden şehre göç başlar...
★
Bilhassa büyük şehirler öylesine kalabalık olur ki...
İnsanlar iç içe yaşarken...
Gelir farkı uçurumu toplumsal uzlaşmayı zorlaştırır...
★
Bir yanda sefalet...
Diğer yanda sefahat...
Sefil halkı...
Lüks içinde yaşayan azınlığa düşman eder...
★
Kalabalık nüfus...
Yeterli olmayan istihdam imkânı...
Emeğin fiyatı olan ücreti:
Haksız rekabete zorlar...
Ücretler düşer...
★
Buna rağmen iş bulmak zorlaşır...
Bir yandan servet düşmanlığı...
Diğer yandan; işsizler ordusunun çoğalması...
İş bulanlarla...
İşini kaptıranları...
Ve...
İş bulamayanları:
Birbirlerine düşman eder...
Ortam gerilir...
Ve sonunda...
İç savaş çıkar...
★
Canlarım...
Ortam hızla...
İç savaşa elverişli hale geliyor...
Ya da:
Getiriliyor...
Dikkat!..
Dikkat!..
Dikkat!..
Kimse çalamazmış
Şehrin birinde bir çocuk bisikletini polise göre yanlış bir yere park ediyor...
Polis:
“Çek o bisikletini oradan” diye uyarıyor ve gerekçesini açıklıyor:
“Az sonra buradan cumhurbaşkanı geçecek...”.
Çocuk umursamıyor...
“Olsun abi” diyor kendisini uyaran polise: “Bisikletimi direğe sıkıca kilitledim, burada kamera da var kimse çalamaz ...”
Yüzlerine tükürüyorlar...
İki gün önce şöyle bir görüş paylaştım sosyal medya hesabımdan:
“Sadece ülkemiz halklarını değil...
Bütün insanlığı kurtaracak iki kurum var:
Barış...
Ve...
Dostluk...”
★
Bazı arkadaşlar...
Barış ve dostluğun insanlığın kurtuluşu için yetmeyeceğini...
Ayrıca...
Adalet...
Hukuk...
Ve demokrasinin de gerektiğine ilişkin yorumlar yaptılar...
★
Tabii ki haklılar...
Ama ben:
Devletleri kurtaracak kurumlardan söz etmedim...
“Bütün insanlığı kurtaracak iki kurum” dedim...
Zira:
Barış ve dostluk insanlığın geleceği...
Hukuk, adalet, demokrasi ise devletlerin geleceği...
★
İnsanlar varsa:
Devletler var...
İnsanı barış ve dostluk içinde yaşamayan devleti...
Neyleyeyim?..
İnsanları barış ve dostluk içinde yaşamayan devletin:
Hukuku olur mu?..
İnsanları barış ve dostluk içinde yaşamayan devletin:
Adaleti olur mu?..
İnsanları barış ve dostluk içinde yaşamayan devletin:
Demokrasisi olur mu?..
★
İnsanları barış ve dostluk içinde yaşatacak olanlar ise:
Siyasetçilerdir...
O siyasetçilerin ise öncelikle:
Sanatı sevmeleri şart...
Ama gerçekten sevmeleri şart...
★
Bir ülke siyasetçisi...
Sanatın içine tükürüyorsa...
O ülkenin insanları da haliyle...
Birbirlerinin:
Yüzlerine tükürüyorlar...
Kalbinin de söylediğine inanmıyorum
ABD başkanlarından Ronald Reagan:
“Barış, çatışmanın olmaması değildir, çatışmayı barışçıl yollarla ele alma yeteneğidir” demişti.
★
Reagan:
Çatışmanın savaşmak değil...
Savaş öncesi durum olduğunu bilecek kadar...
Entelektüel derinliği olan:
Bir politikacıydı...
★
Çatışma sadece insanlar değil...
Ülkeler arasında da: Her zaman olacaktır...
Önemli olan...
O çatışmayı savaşa:
Dönüştürmemektir...
★
Peki...
Reagan barışçı biri miydi?
Bence hayır...
Çünkü bir cumhuriyetçi olarak:
Ağzıyla kalbi aynı şeyleri söylemiyordu...
★
Bazen Erdoğan’ı Reagan’a benzetirim...
Öylesine güzel konuşmalar yapıyor ki ara sıra...
Ayağa kalkıp alkışlayasım geliyor...
Ama...
Alkışlamıyorum...
Çünkü...
★
Aynı sözleri...
Kalbinin de söylediğine:
İnanmıyorum...
Hiçbir şey yapmıyorlar...
Brezilya hükümeti, yayaları ve hatta arabaları soyma olaylarının yayılması nedeniyle...
Mağdur olan halkın...
Motosiklet çetelerine:
Saldırmasına...
Ve...
Çeteden olanları öldürmesine...
İzin vermiş...
★
Amaç:
Vatandaşların bu tehlikeli vakalarla mücadele etmesini sağlamak...
Motosiklet hırsızlarının sayısındaki artışı önlemekmiş...
★
Peki çözüm bu mu?..
Tabii ki değil...
Ama...
Ülke halkının çoğunluğu cahilse...
Ülkeyi yönetenleri de o cahil ordusu seçtiği için...
İktidardakiler de aynı cehaleti yaşıyorlar...
★
Ve haliyle...
Vahşeti vahşetle önlediklerinde...
Sorunu çözeceklerini:
Zannediyorlar...
★
Kristof Colombo şöyle demişti?
“Cehalet her zaman köleliği getirir.”.
★
Adamlar yıllardır cahil...
Cehaletten kurtulmak için ise...
Halkı en güzel uyutan spor olan futboldan başka:
Hiçbir şey yapmıyorlar...