Korkusuz
Can Ataklı

Faizler neden düşürülmüyor?

ANALİZ

Faizler neden düşürülmüyor?


Çok komik bir oyun oynanıyor.

Sanki Türkiye’de her şey normalmiş gibi yapıyorlar.

Hesapta bir Merkez Bankası var.

Ve bu Merkez Bankası hesapta bağımsız bir kuruluş.

Bu kurumun başında hesapta bağımsız bir başkan var.

Para ile ilgili herkes oyunun içinde.

Bankalar.

İş ve sermaye çevreleri.

Siyasetçiler.

Sanki Merkez Bankası bir karar alacak da ekonomi buna göre şekillenecekmiş gibi yapıyor.

Nefesler tutuluyor.

Merkez Bankası’nın faiz düşüreceği tahminleri yapılıyor.

Sözde ekonomistler iri iri yorumlar yapıyorlar televizyon ekranlarında.

Tam bir tiyatro yani.

Oysa gerçek çok farklı.

Ortada Merkez Bankası falan yok.

Başındaki kişinin bırakın bağımsız olmasını, Merkez Bankası’nın işlevinin ne olduğunu bildiğinden bile kimse emin değil.

Ama kimse çıkıp da bunu söylemiyor.

Günün koşulları içinde bu tiyatroya katılmak hepsinin işine geliyor.

Ülkeyi tek başına yöneten AKP genel başkanı hemen her gün bağıra çağıra “Faizler düşecek ben milletimi faizin altında ezdirmem” diyor.

Ama gözler güya Merkez Bankası’nda.

Üstelik kimse Merkez Bankası’nın hemen bir karar almasını da beklemiyor.

Neymiş Merkez Bankası Para Kurulu Aralık ayındaki toplantısında bir karar alacakmış.

Yani bu toplantıdan önce bir karar alınması mümkün değil.

Oysa aynı tiyatroyu oynayanların hepsi biliyor ki Aralık ayı toplantısında faizler düşürülecek.

O halde niye vakit kaybediliyor?

Herkesin bildiği malumun ilanı için neden günlerce bekleniyor?

O zaman aklıma şu geliyor; “Demek ki faiz indirimi yapılana kadar oynanacak başka bir oyun var. Bu oyunun ne olduğunu fark etsek bile elimizden bir şey gelmiyor. Parası olanlar ve arkalarındaki devlet gücünü kullananlar bu süre içinde bir şeyler yapacaklar. Ruhumuz bile duymayacak. Neler olup bittiğini öğrendiğimizde ise AKP’nin pek sevdiği deyimle atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacak.”

Gerçekten aklıma başka bir şey gelmiyor.

Herkes faizleri indirme kararını sadece Erdoğan’ın vereceğini biliyor.

Ama o sanki bu konuda karar başkasına aitmiş gibi davranarak piyasaları sürekli alt üst ediyor.

Öyle ki artık espriler üretilmeye başlandı bu konularda.

Diyorlar ki “Para kazanmak istiyorsanız Erdoğan’ı izleyin, konuştuğu sırada dövizinizi satın, susunca yeniden alın.”

Son olarak şunu söyleyeyim; “Piyasalar belirsizliği hiç sevmez. Ekonomi için en tehlikeli gelişme belirsizliktir. Oysa şu anda Türkiye’de her şey çok açık oynanıyor. Hiçbir şey belirsiz değil. Bilen ne olacağını biliyor yani. Bol figüranlı bir tiyatro bu. Ve birileri çok kazanırken ülke hızla fakirleşiyor.”

YENİ ÖĞRENDİM

Erdoğan’ın diploması istinaf mahkemesine taşındı


Diploma konusu galiba hiç bitmeyecek.

Yıllardır “Erdoğan’ın yüksekokul diploması gerçekten var mı?” tartışması yapılıyor, ama konunun muhatabı asla konuşmadığı için bir sonuç alınamıyor.

Bunun yerine sözde rektörler talimatla birbiri ile çelişen diplomalar sunuyorlar kamuoyuna.

Komik oluyorlar ama ne fark eder, hesap sorma olanağı olmadığı için her şey yapanın yanına kalabiliyor.

Halkın Kurtuluş Partisi diploma konusunu ısrarla takip eden bir siyasi parti.

Halkın Kurtuluş Partisi, Erdoğan’ın diplomasıyla ilgili Yüksek Seçim Kurulu’na, Meclis Başkanlığı’na, ÖSYM’ye, Milli Savunma Bakanlığı’na,  Eyüp Lisesi’ne, Marmara Üniversitesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne başvurarak 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde Erdoğan’ın diploma bilgisinin kamuoyu ile paylaşılmasını istemişti.

Bunların hepsi reddedilmişti.

HKP avukatları, bu gelişmeler üzerine Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’nun kararının yürütmenin durdurulması ve iptal edilmesi için Ankara 9. İdare Mahkemesi’ne başvurmuş, ancak mahkeme “güncel, kişisel ve meşru bir menfaatinin bulunmadığı” gerekçesiyle “ehliyet yönünden” ret kararı vermişti.

Gelen yeni bilgilere göre HKP avukatları, Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin kararına karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurmuş.

Dilekçede, “Cumhurbaşkanlığı gibi bir makamda bulunan kişinin bu makama gelme koşulları yoksa bunun araştırılmasını isteme ve dava açmada tüm özel tüzel kişiliklerin menfaati dolayısıyla taraf olma ehliyeti vardır” ifadelerine yer verilmiş.

Halkın Kurtuluş Partisi, “diploma nerede?” sorusunu ısrarla sormayı sürdüreceğini açıkladı.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Korona’nın yeniden korkutması üzeri sorulan can alıcı sorular


iberal Demokrat Parti eski Genel Başkanı Cem Toker, herkes gibi Korona’nın yeniden korkutucu hale gelmesinden endişe ediyor.

Koronanın yeni mutasyonları dünyayı yeniden kasıp kavurmaya başladı ama açıkçası Türkiye’de müthiş bir duyarsızlık var.

Başta iktidarın en tepesi olmak üzere herkes sanki bu bela bitmiş gitmiş gibi davranıyor.

Kapalı yerlerde maske takılması ve AVM’lerle kamu dairelerine girerken HES kodu sorulması dışında neredeyse hiçbir önlem kalmadı.

Tabii bu sırada yeni ölümler de geliyor, vaka sayılarında çok ciddi bir düşme olmadığı da görülüyor.

Duyarsız davranmayan vatandaşların zihninde ise bazı sorular oluşuyor.

İşte Cem Toker, duyarlı ve endişeli bir vatandaş olarak bazı sorular sormuş.

Size de sunayım;

“Merak ediyorum:

- Covit’ten Türkiye’de 2020’de mi daha çok ölüm oldu, aşılama sonrası 2021’de mi?

- Karşılaştırmalı rakam nedir?

- Bu yıl ölenlerin kaçı aşısız, kaçı tek aşı, kaçı çift aşılıydı?

- Çift aşılı ölenlerin kaçı Sinovac’lı, kaçı diğer aşılıydı? Bilen var mı?



BUNU YAZMAK GEREK

İETT şoförleri tamam peki ya polisler


İstanbul’daki büyük fırtına sırasında Boğaziçi Köprüsü’nde çekilmiş bir görüntü bütün Türkiye’ye duygusal anlar yaşattı.

Bu görüntüde fırtınaya rağmen Boğaziçi Köprüsü’ne giren ama belli ki büyük tehlike altında kalan 4 motorsiklet iki metrobüs arasında rüzgârdan çok az etkilenerek köprüyü geçiyordu.

İki metrobüs motorsikletleri ortalarına alarak bir koridor oluşturmuştu ve çok yavaş ilerleyerek sürücüleri büyük bir tehlikeden koruyordu.

Türkiye’nin konuştuğu o metrobüsleri kullanan şoförlerin adı; Adem Çalışkan ve Osman Yurtseven’miş.

Kendilerini yürekten kutluyorum ben de herkes gibi.

Ancak bu konuda haberler yapılırken bir noktanın atlanmış olduğunu gördüm.

Çünkü bu iki metrobüs şoförü müthiş bir iş başarmışlardı ama fikrin yaratıcısı köprüde görevli trafik polisleriydi.

İETT şoförlerinin anlatıldığı haberde trafik polislerinin köprünün ortasında iki metrobüsü durdurup “Bu motorsikletlerin bu fırtınada yürümesi imkansız, geri de dönemezler, büyük tehlike altındalar, yan yana gelip bir koridor oluşturur musunuz, karşıya kadar varsınlar” demişlerdi.

Nedense kimse o polisleri bulup kutlamamış.

Bu eksikliği de buradan ben gidermek
istedim.

Sağ olun var olun sevgili trafik polisleri. Çağrınıza uyan iki metrobüs şoförüyle hem tüm motorsikletçilerin hem de tüm Türkiye’nin kalbini kazandınız.

OKURLARDAN MESAJ

Sokak kedilerini köpeklerini doyurmak bile aşırı zamlandı


Türkiye’yi tek başına yöneten AKP genel başkanı Erdoğan “Ben milletimi faiz altında ezdirmem” diyor biliyorsunuz.

Tamam da bizim için bir şey fark etmiyor ki.

Faiz altında ezilmekten kurtulacağız belki ama pahalılık altında ezilmiyoruz pestile dönüyoruz.

Edirneli sevgili okurum Nasip Büke her fırsatta yazar, arar, sorar, Edirne’de de çok güzel ağırlamıştı yıllar önce.

Önceki gün üst üste iki mesaj birden göndermiş.

Birincide diyor ki; “Evimizde iki kedimiz var. 15 yıla yakındır da sokak canlarını beslerim. Omuzumda taşıdığım çantamda sürekli kuru mama bulunur. 20-30 kedi 3-4 de köpecik her hafta 15 kiloluk mamalardan 1 paket bitiriyor.  Dolar azgınlaşmadan önce 15 kilosunu 100 liraya  aldığım kuru mama 15 gün önce 175 lira olmuştu geçen hafta aynı mamayı 205 lira yapmışlar. Son aldığım mama bitmek üzere az önce bir paket sipariş vermek istedim, aaaaa o ne 255 lira olmuş. Ciddiyetsizliğin, beceriksizliğin ucu geliyor sokakta gözümüzün içine bakarak mama bekleyen vefalı dostlarımıza kadar dokunuyor... İnşallah tez zamanda kurtuluruz saçmalıklardan da insanlar da, canlar da nefes alır.”

Nasip Büke ikinci mesajında ise Edirne’ye akın eden Bulgar’ı anlatmış.

“Leva olmuş 7.2 TL. Edirne’de caddeler hatta ara sokaklar Bulgar dolu.. Yani yabancı biri gelse “Yahu ben Edirne yerine yanlışlıkla Bulgaristan’a mı geldim” der o denli... Çok gırtlaklılar; yeme-içme noktaları, tatlıcılar, börekçiler, yufkacılara yarıyor bir de marketlere.. Vallahi ucuz diye bidon bidon su bile alıp gidiyorlar. Bize uğramıyorlar bile.”

Not: Nasip Büke çok ilginç hediyelik eşyalar, kırtasiye satan bir esnaf.