Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Ey Türk Gençliği! Bayramınız kutlu olsun...

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Bandırma Vapuru’yla İstanbul’dan yola çıkıp Samsun’a varmalarının üzerinden 101 yıl geçti ancak...

O yolculuğun sonunda kazanılan zaferden daha çok, vapurun eski mi yeni olduğu tartışılıyor...

Padişah Vahdettin’in, Mustafa Kemal Paşa hakkında çıkarttığı “yakalayın” fermanı unutulup “onun onayıyla gittiği” iddia ediliyor...



Efendiler...

Vahdettin’in rızasıyla ya da ona karşın Samsun’a gidilmiş olması ve kutsal savaşın başlatılması, sonucun yüceliğini ve kutsallığını değiştirir mi?..



Burada değerli olan ve kutsanması gereken...

O vapur yolculuğu, o yolculuktan sonra başlatılan mücadele ve...

Kazanılan zafer sonrası kurulan yeni, modern ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti...



Büyük kurtarıcı, kurtuluşun ilk adımı olan yolculuğun bitiş gününü, bir devletin geleceği olan gençlere hediye ederken; daha sonra söyleyeceği o özlü sözün de işaretini verdi...

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet payidar olacaktır.”...



Bu kadar...

Her insanın vücudu ölüm karşısında (Şimdilik) çaresiz...

Ama...

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sonsuza kadar devam edecek olmasının çareleri, başta gençlerimiz olmak üzere herkes, hepimiz...

Aksini düşünenlerin sonlarının ne olduğunu ise tarih kitapları yazıyor...

GERİSİ TEFERRUAT...


Öyle bazı sonuçlar vardır ki; sebebinin ne olduğunun, hangi temele oturduğunun hiç önemi yoktur...

Mesela Kurtuluş Savaşımız...

Yıllarca padişahlara kulluk eden bir halk kurtuldu, özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuştu mu?..

Kavuştu...

Kazanılan zaferden sonra Türk soyu “kul” olmaktan kurtuldu mu?..

Kurtuldu...

Yurttaş, millet olma onuruna ulaştı ve halen o onuru yaşıyor mu?..

Ulaştı ve yaşıyor...



Sorayım o halde...

Savaş öncesi ve sonrasında yeni devleti kurarken hangi araçları kullandığımız; savaşımızın ve zaferimizin mükemmelliğine, kutsallığına zarar verir mi?..



Yani böylesi durumlarda araçlar değil amaçlar mühimdir...

Yani bu durumlarda amaç, her türlü aracı meşru kılar...

Aksini iddia edenlere gülüp geçiniz lütfen...

VATANSEVER ÇETECİ(!)..


Erdoğan’ın “çok yaşa” deyip övdüğü üst düzey bürokrat ya da bakanın makam ömrü beş ayı geçmiyor...

Mesela, görevden alınan Ulaştırma Bakanı...

Kanal İstanbul’un mimarı gibiydi adeta...

Ama gitti...

Soylu da sanırım 4 ay bir hafta sonra kızağa çekilir...



Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı mesela...

Beş ay önce “Vatansever Türk amirali” idi ve Erdoğan tarafından adı anılarak taltif edilmişti...

Ama...

O da artık pasif görevde...



Beyefendi keşke hiç övmeseydi...

Madem övdü, bugün de adını lekelemeseydi...

Çünkü suçlama çok ağır: “Çete..”...

KARA MİZAH GİBİ...


Canlarım benim...

Kamu ihaleleri, ihaleyi alan firmanın edimini yerine getirmesi (Ki bu teslimdir) ile bitip hak ediş kazanılmış olmaz...

Teslim alacak komisyonun onayı da şarttır...

Gölcük Donanma Komutanlığı’ndaki ihaleyi kazanan firma, ürünleri ihale şartnamesindeki vasıflarda üretmediği içim mal teslim alınmamış...



Eskiden AKP’lilerin yüzde 90’ının olduğu gibi FETÖ ile iltisaklı olduğu bilinen firmanın sahibi; malı kabul edilmediği halde Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın talimatıyla parasını almış...

Parasını almış ama adeta bir oyunun parçası olduğunu kanıtlamak istercesine, ihaleyle hiç ilgisi olmayan Tümamiral Cihat Yaycı’dan da şikayetçi olmuş...

Şikayet ve başlatılan soruşturma, önümüzdeki 2 ay içinde yapılacak şurada, Yaycı’nın terfi almasına engel...



Peki...

Yaycı’nın CB onayıyla görevden alınma gerekçesi ne?..

“Yerli ve Milli bir şirketi, yabancı şirketler karşısında korumamak...”...

Bi güldüm bi güldüm...

Yerli ve milli olmayan paralarla ülke ekonomisini kurtarmak için küresel finans kurumlarının kapılarında bekleyenler milli ve yerlici...

İhale şartlarına uymayan eski FETÖ’cünün verdiği ürünü kabul etmeyen dürüst, vatansever askerler ise “milli ve yerli düşmanı...”...

Kara mizah gibi...

[caption id="attachment_5822225" align="alignnone" width="600"] Tümamiral Cihat Yaycı[/caption]

AZDAN AZ, ÇOKTAN ÇOK


Dünyada yaşayan her yüz kişiden biri T.C. vatandaşı...

Ancak...

Dünyada koronavirüs kapmış her yüz kişiden 3’ü Türkiye’de yaşıyor...

Koronavirüs tedavisinde başarılı olunamadığı için hayatını kaybeden her yüz kişiden 1.4’ü de yine T.C. yurttaşı...

Bu rakamlar DSÖ rakamları...



İyi de arkadaş...

Hani bu lanet virüsle mücadelede en başarılı ülkelerden biriydik?..

Hani, “Azdan az, çoktan çok gider” idi...

Nüfusumuz az olduğu halde insan kaybımızın çok olmasının sebebi ne peki?..