Korkusuz

Emin Çölaşan gibi yaşamak!

Emin Çölaşan gibi yaşamak!
Şimdi “Sezgin Baran avcılığı” başladı ya...

Geçen senenin ekim ayında itibarlı iş insanı olan Sezgin Baran Korkmaz...

Bu sene ocak ayında firari iş adamı...

Haziran’da ise bir kara para suçlusu...

★★★

Herkes onunla olan ilişkisini silmeye çalışıyor.

Önce para alan gazeteciler lafı dolaşımdaydı...

Sonra SBK’dan kredi kartı alanlar...

Yalısına gidenler...

Uçağına binenler...

Dün itibariyle “SBK’yla yemek yiyen gazeteciler” dolaşıma girdi.

Ne var canım bunda... Gazeteci yemek yiyemez mi?

Elbette yemek yer... Bence de işin suyu çıktı...

Ama öyle bir cingözle karşı karşıyayız ki... Adam herkesi baştan çıkarmış, herkesi kendi amacı için kullanmış.

Hakkında bu seneye kadar olumsuz tek haber çıkmamış.

Ve oldukça geniş bir gazeteci skalası övgü düzmüş SBK’ya...

Ekonomi yazarı da var. Magazin yazarı da var... Siyaset yorumcusu da...

İşte o yüzden...

Şimdi tüm gazeteciler... Eski meslek kodlarımıza geri dönme gayretinde...

Belirli ve dar bir sosyal çevre...

Haber kaynağıyla çok çok sınırlı temas...

Mümkünse kimseyle fotoğrafa girmeme...

★★★

Ben buna “Çölaşan gibi yaşamak” diyorum.

Sevgili ağabeyimiz Emin Çölaşan öyledir.

Ankara’da yaşadığım yıllardan bilirim...

Sabahtan gazetenin yolunu tutardı... Akşama kadar orada...

Yüzlerce telefonla konuşma... Okuma... Yazısını yazma...

Öğlen yemeği standart aynı yerde...

Bilmiyorum Kavaklıdere Tenis Kulübü halen açık mı?

Tek başına bir masa... Az pişmiş ızgara et... Soğuk bira...

Sonra gene gazete...

Akşam ev...

Yurt dışı gezi yok... Hatta yurt içi bile yok... Çok yakın birkaç dostu dışında akşam yemeğini de genelde evinde yerdi.

★★★

Anti sosyal geldi değil mi?

Biraz öyle...

Ama eski meslek kodlarımız derken onu kastediyorum.

Gazetecilik aslında biraz da hakimlik gibi...

İşin gereği hep temas ve mesafeyi korumamız şart...

★★★

İşte bu yüzden...

Bu aralar SBK’dan dili yanan pek çok gazeteci, ‘Çölaşan gibi yaşama’ dönmeye çabalıyor...

Bu çağda mümkün mü... Bilmiyorum...

Sağlık Bakanı sözünü tuttu!


Hem bu sütundan hem de televizyon programlarımdan çok eleştirdim. Tüm pandemi sürecinde icraatlarını kıyasıya eleştirdim.

Şimdi hakkını teslim etme zamanı...

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca aşıda verdiği sözünü tuttu.

En son telefon konuşmamızda “Gürkan Bey göreceksiniz Haziran ayı bitmeden 30 yaş üstü herkes aşılanmış olacak” demişti.

Bakan o sözünü bile geride bıraktı. Dün itibarıyla 18 yaş üstü herkes aşılanmaya başlandı.

Geçen hafta bir yazı yazmıştım.

Yazım “Doğu (şark) oturup beklemenin yeridir. Zamanla her şey ayağınıza gelir” diye başlıyordu.

Pandemide en iyi yaptığımız şeyin ‘beklemek’ olduğunu anlatmıştım.

Uğur Şahin hocanın hemşeri kıyağı...

Fransa’nın Biontech’ten vazgeçmesi... Ve onların aşılarının da bize gelmesi...

Her neyse ne?

Öyle oldu böyle oldu...

Vatandaş aşıya kavuştu ya... Diğer şeylerin önemi kalmadı.

Stratejide altın bir kanun vardır...

Bir şey iyi bitmişse iyidir.

Kötü sonuçlanmışsa kötüdür...

Bizde final iyi bitti.

O sebeple... Bakan Koca’ya teşekkür ediyorum.

Aşı sorununu çözdüğü için...

ABD’de tuhaf bir proje...


Amerika’da yeni bir sivil insiyatifin hayata geçtiği duyuruldu.

Adı “Türkiye Demokrasi Projesi”...

Hayırdır inşallah... Bayram değil seyran değil... Nerden çıktı böyle bir girişim...

Hemen kurucuları kimler diye baktım...

Trump’ın kavgalı ayrıldığı danışmanı John Bolton ve eski ABD Başkanı Bush’un ağabeyi Vali Jeb Bush var...

İlginç... Fetö davasından Türkiye’de aranması bulunan birkaç Türk de bu yapının içinde...

Amaan canım sende... Fetöcülerin işleri diye kestirip atılmayacak kadar önemli bence...

Hem Bolton hem Bush... Hem Cumhuriyetçiler hem demokratlar... Aynı oluşumda bir araya gelmişse... Dikkate alınmalı...

Bir de onlara dışardan destek veren ‘küresel PR makinası’ basketbolcu Enes Kanter’i de ilave ederseniz... Türkiye’nin bu “projeyle” epey uğraşacağını söyleyebilirim...

Ve tabi ki... Bizim de her zamanki gibi lobi ve pr da ne kadar zayıf kaldığımızı da unutmadan...