Korkusuz
Can Ataklı

Eğer Büyük Atatürk olmasa Fatih’in fethi tarih olacaktı

ANALİZ

Eğer Büyük Atatürk olmasa Fatih’in fethi tarih olacaktı


Tarih 13 Kasım 1918’di.

İtilaf Devletleri donanmaları, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’na dayanarak bu uğursuz günde Haydarpaşa önlerine demirleyip İstanbul’a girdi.

Bundan tam bir yıl beş ay sonra 16 Mart 1920’de tüm dünyaya “İstanbul’un işgal edildiği” duyuruldu.

İstanbul, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildikten tam 467 yıl sonra tekrar başkalarının eline geçmiş oluyordu.

[caption id="attachment_205762" align="alignnone" width="599"] FATİH ÇAĞ DEĞİŞTİRDİ
Osmanlı padişahı 2. Mehmet, haftalarca kuşatma altında tutuğu İstanbul’a 29 Mayıs 1453’de girmeyi başardı. İstanbul’un fethi tüm Hristiyan dünyada çok büyük bir şok yarattı ve tarihçiler bir çağın değiştiğini ilan etti. 2. Mehmet bu zaferden itibaren artık “Fatih Sultan Mehmet” olarak anılmaya başlandı.[/caption]

Hesapta Osmanlı padişahı henüz İstanbul’da oturuyordu.

Birkaç konuda yetki ve sorumluluğu da vardı.

Ama artık ordusu yoktu, İstanbul’un güvenliği İngilizlerin denetimi altındaydı.

[caption id="attachment_205764" align="alignnone" width="599"] GELDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER
Büyük Önder Atatürk, Milli Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Samsun’a doğru giderken, Dolmabahçe önlerinde demirli yabancı donanmaya bakarak “Geldikleri gibi gidecekler” demişti. İtilaf Devletleri’nin askerleri, 6 Ekim 1923’de “Türk Bayrağı’nı ve Türk askerini selamlayarak” İstanbul’u terk etti.[/caption]

İstanbul sadece kağıt üzerinde başkentti.

Müttefik kuvvetler, kazandıkları savaşı İstanbul’u ele geçirerek taçlandırmışlardı.

Batı’nın neredeyse 500 yıla yaklaşan hayali nihayet gerçek olmuş ve İstanbul Türklerin elinden alınmıştı.

Batı; bu zafer sarhoşluğunu yaşarken, bir avuç vatansever Anadolu’da bir milli mücadele başlatmaya kararlıydılar.

Kurtuluş hareketi için 19 Mayıs 1919’da küçük bir vapurla İstanbul’dan Samsun’a hareket eden Mustafa Kemal, arkadaşlarına Boğaz’da demirli İngiliz gemilerine bakarak, “Geldikleri gibi gidecekler” demişti.

Ardından o büyük Kurtuluş Savaşı verildi.

Türk Ordusu’nun büyük zaferi kazanması ve İzmir’e girmesinden sonra artık işgal kuvvetlerinin de yapacak bir şeyi kalmamıştı.

İşgal edilen yerler ardı ardına Türk Ordusu’na teslim edilmeye başlandı.

Önce Trakya toprakları geri alındı.

Ardından Mustafa Kemal’in talimatı ile Refet Paşa, 19 Ekim’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Muhafız Grubu’ndan 100 kişilik bir kuvvetle İstanbul’a geldi.

Ardından “İstanbul Komutanı” sıfatıyla Selahattin Adil Paşa, 81. Alay ile İstanbul’a girdi.

Ancak işgal kuvvetleri diretti ve bir barış anlaşması imzalanmadan çıkmayacaklarını açıkladılar.

Mustafa Kemal, İstanbul’da bir çatışmaya girmemek için biraz daha sabretti ve Lozan’ın sonucunu bekledi.

Lozan anlaşması 24 Temmuz 1923’te imzalandı.

İşgal kuvvetleri de 23 Ağustos 1923’ten itibaren İstanbul’dan ayrılmaya başladı. Son itilaf birliği ise 4 Ekim 1923 günü Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen bir törenle Türk Bayrağı’nı selamlayarak kenti terk etti.

İki gün sonra 6 Ekim 1923’te, Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu İstanbul’a girdi ve işgal resmen sonlandı.

1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildikten 467 yıl sonra kaybedilen İstanbul, 4 yıl 10 ay 23 gün sonra tekrar alındı.

Bir başka deyişle “ikinci kez fethedildi” İstanbul.

Bugünkü iktidar zihniyeti, nedense İstanbul’un fethedilmesini kutsallaştırırken, aynı Osmanlı’nın bu kenti yabancı güçlere tek kurşun bile atmadan teslim etmesini ve milli güçler tarafından bu makus talihin değiştirildiğini görmezden gelir.

Şunu açıkça söylemeliyiz; Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u alarak çağ değiştirmiştir. Ancak torunları bu emaneti koruyamamıştır. Eğer Mustafa Kemal Atatürk ve bir avuç inançlı insan Milli Mücadele’yi başlatmamış olsalardı, İstanbul bugün hâlâ yabancı güçlerin elinde olacaktı.

NOSTALJİ

Trump’ın yatırıldığı hastanenin Türkiye için tatsız bir hatırası var


Amerika Başkanı Trump koronaya yakalanınca, Washington’daki Walter Reed Hastanesi’ne kaldırıldı.

Bu hastane Amerika’nın en önemli hastanelerinden biri.

Askeri kökenli, araştırmaları ile ünlü bir hastane burası.

[caption id="attachment_205766" align="alignnone" width="483"] ORDUNUN CEMAL AGASI
Cemal Gürsel, 27 Mayıs darbesinin içinde yoktu. Ancak cunta, “ihtilalin başında sevilen ve en üst dereceden bir komutanın olması halkta sempati yaratır” diye düşünerek Gürsel’i evinden almış ve devlet başkanı yapmıştı. Gürsel, ordu içinde babacan tavrı nedeniyle “Cemal Aga” lakabıyla anılırdı.[/caption]

Yaşı 65 üstü olanlar için Walter Reed Hastanesi çok tanıdık gelir.

27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinin daha sonra lideri yapılan Orgeneral Cemal Gürsel bu hastanede tedavi görmüş ancak hastalığına bir çare bulunamamıştı.

Cemal Gürsel, askeri müdahaleden sonra evinden alınmış ve “ihtilalin lideri” olarak tanıtılmıştı.

Orduda “Cemal Aga” olarak bilinen Gürsel, Cumhurbaşkanı olmuştu.

27 Mayıs cuntası “sevilen bir komutanı” cumhurbaşkanı yaparak sempati kazanmayı düşünmüştü muhtemelen.

Gürsel, görevi başındayken 1965 yılında felç geçirdi.

Hastalık bir yıl sona hayli ilerleyince Amerika Başkanı Johnson, “Bu alanda yeni tedavi yöntemleriniz var” diyerek Gürsel’i Amerika’ya davet etti.

Johnson, Gürsel’i güven içinde götürmek için kendi özel uçağını da Türkiye’ye gönderdi.

Gürsel, 2 Şubat 1966’da uçağa bilinci açık biçimde şakalar yaparak bindi ve tedavi için Amerika’ya uçtu.

Amerikalılar yeni geliştirilen tedaviden çok umutluydular.

Gürsel ilk günlerde tedaviye olumlu yanıt verdi.

Ancak bir süre sonra durum tersine döndü ve Cemal Gürsel komaya girdi.

Türk doktorlar umut kalmadığını görünce “Cumhurbaşkanımız Amerika’da ölmemeli” diyerek Gürsel’i yine özel uçakla Türkiye’ye getirdi.

Başkan Johnson, Beyaz Saray helikopteri ile Gürsel’i uğurlamak için havaalanına kadar geldi.

Cemal Gürsel, 4 Eylül 1966'da saat 18.45'te Ankara'da gözlerini yumdu.

Trump’ı aynı hastanede görünce aklıma geçmiş günler ve yaşadığımız tatsız olay geldi.

Walter Reed, Türkiye için biraz uğursuz sayılır.

OKURDAN MESAJ

Yeni ekonomik planda nüfus artışı yok sayılıyor


Farklı konularda ilginç mesajları olan okurumdan bu kez de damat bakanın açıkladığı Yeni Ekonomik Programla ilgili “matematiksel” bir mesaj aldım.

Daha önce yaptığı milimetrik hesapları bildiğim için bu mesajı da sizinle paylaşmak istedim.

Okurum şöyle diyor;

Can Bey selamlar,

2013 yılında nüfus 76 milyon.

2023 milli gelir hedefi 2 trilyon dolar.

Kişi başına düşen gelir 25 bin dolar.

Güzel.

Peki 25 bin dolar kişi başı milli gelir için 2023 nüfus hedefi ne olmalı?

2 trilyon bölü 25 bin eşittir 80 milyon.

Oysa bu nüfusa 2017’de geldik.

2017’de nüfus 79 milyon 810 bin.

2018’de 82 milyon.

2019 nüfus 83 milyon 154 bin.

Türkiye’de yıllık ortalama nüfus artışı yaklaşık binde 15 gibi. (TÜİK)

2020 nüfusu 84 milyon 400 bin olacak gibi (öğreneceğiz az kaldı)

2021 85 milyon 700

2022 86 milyon 950

2023 88 milyon 250 bin.

(Suriyeliler faktörü dahil değil.)

Şimdi gelelim 2023 kişi başı milli gelir hesabına.

2 trilyon bölü 88 milyon 250 bin=22 bin 660 dolar olurdu.

25 bin dolar değil.

Yazınızdaki tabloya göre 2023 hedefi 875 milyar dolar (29 Eylül 2020 YEP hedefi)

O halde; 875 milyar bölü 88 milyon 250 bin=9.910 dolar olur, 10.033 dolar değil.

Milli gelir hesaplarında nüfus artış faktörü var mı?

Ya da bu kadar basit bir hesaplamayı bile yanlış mı yapmışlar?

YENİ ÖĞRENDİM

Trump’ın hastalığı ilaç reklamı için olabilirmiş


Amerika Başkanı Trump’ın koronaya yakalanması tüm dünyada şok etkisi yarattı.

Tabii ister istemez bu konuda pek çok spekülasyon da yapılıyor.

Öncelikle “Bu kadar sıkı korunan Amerikan Başkanı nasıl olur da virüse maruz kalır?” sorusu soruluyor.



Elbette Trump görevi gereği pek çok insanla temas ediyor ama yine herkes biliyor ki, bu temaslar çok sıkı izleniyor ve aslında su bile sızdırılmıyor.

Bu durumda akıllara, “Acaba bu bir oyun mu?” sorusu da geliyor.

En önemli spekülasyon ise şu; “Trump’a, deneme aşamasındaki bir ilaç tedavisi uygulanıyor. Ancak ilacın üretildiği ilaç firmasında Trump’ın büyük hisseleri var. İyileştiğinde büyük bir reklam ve aynı zamanda talep patlaması olacak. Trump kendi üzerinde denen ilaçla koronayı yenen adam olarak seçimi de kazanacak.”

Amerikan medyası bu spekülasyonlara dikkat çekerek “Trump’ın hastalığı kafaları karıştırıyor” başlıkları atıyor.

NOT: Amerika’daki bir dostum Trump’ın hastaneden çıkıp şov yaptığı gezi sırasında Turkuaz rengi Türk bayrakları sallayan bir grupla karşılaştığını söyledi. Türk Bayrağı kırmızı üzerine beyaz ay yıldızdır. Ancak AKP döneminde turkuaz renkli Türk bayraklarına çok sık rastlanır oldu. Bayrağı da değiştirecekler sanki.