Korkusuz
Ümit Zileli

Dünya Kadınlar Günü üç cinayetle sonlandı!

Dün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ydü...

8 Mart 1857’de ABD’nin New York kentindeki bir tekstil fabrikasında grevci işçilere polis şiddetli bir şekilde müdahale etti. Bu saldırıdan kurtulmak için fabrikanın içine çekilen işçilerin üzerine kapılar kilitlendi ve önüne barikatlar kuruldu. Ardından nereden, kim tarafından çıkarıldığı bilinmeyen yangında işçilerin kurulan barikatlar nedeniyle kaçamadı işçiler. Bilanço fesiydi, 120 kadın işçi yanarak can verdi...

1921 yılında ise büyük kadın hareketleri ve direnişleri sonunda Kadınlar Günü resmen kabul edildi. İlginçtir, bu günü kutlayan ilk ülkelerden biri de Türkiye oldu; 1921 yılında sosyalist iki kız kardeş, Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova’nın öncülüğünde  İstanbul’da kutlandı bu özel gün.

Aradan 102 yıl geçti... Kadınlar “Yastayız, öfkeliyiz hesap soracağız” sloganıyla sokaklara çıkmak, yürüyüş ve açıklama yapmak istedi, ancak TOMA’lar, bariyerler, barikatlar, polisler ve biber gazı izin vermedi...

-Kadınlar Günü kadınlara yasaktı!

Üç kadın daha ölmeye yattı!


Yasak ve şiddete birazdan değineceğim...

Ancak, tüm dünyada rengarenk görüntülerle kutlanan hatta bazı ülkelerde resmi tatil ilan edilen Kadınlar Günü, Türkiye’de yasaklamaların yanında cinayetlere de sahne oldu... Üç kadın vahşice, barbarca katledildi!

-Batman’da kadın kuaförü olan Tuba Atılgan, boşanma aşamasındaki eşi Murat Atılgan tarafından durakta otobüs beklerken kurşunlanarak öldürüldü...

-İstanbul Pendik’te Murat Yaşar, tartıştığı eşi Tülay Erşahin Yaşar’ı önce bıçakladı ardından 5’inci kattan atarak katletti...

-Malatya’nın Battalgazi İlçesinde ise taksicilik yapan Ö.Y. birlikte yaşadığı bıçaklayarak öldürdü...

Şu barbarlığa, şu vicdansızlığa, şu vahşete bakar mısınız? Beyin fonksiyonları Ortaçağ düzeyinde kalmış üç yaratık, hayatı paylaştıkları kadınları en ufak merhameti bile esirgeyerek katlediyor! İstanbul Sözleşmesi’ni tarikatların, bağnaz siyasal İslamcıların baskısıyla bir çırpıda çöpe atan muhteremler acaba ne düşünüyordur meraktayım doğrusu!

-Üzülüyor, vicdan azabı çekiyorlar mıdır acep!

Tomanın biber gazının kadın yürüyüşünde ne işi var?


Bu üç kadının vahşice katledildiği zaman diliminde yurdu dört bir yanında kadınlar meydanlara inmeye hazırlanıyordu...

-İndiler ancak karşılarında polisi buldular!

Yasak” dedi polis şefleri; İstanbul’daki kadınlar direndi “Yasal hakkımızdır” diye haykırdı ancak değişen bir şey olmadı, onun yerine bildik, sürekli izlemeye zorlandığımız görüntüler çıktı yine ortaya. Arbede, polis copu, tabii ki biber gazı çıkıverdi sahneye... Ancak o kadınlar barikatları her şeye rağmen aştılar, birçok kadının gözaltına alınması pahasına hem de!

Ankara’daki kadınlar da aynı muameleyle karşılaştı tabi; Sakarya Meydanı’nda buluşan kadınlar “Çadırda, sokakta her yerde kadınlar birlikte” sloganıyla yürümek istediler ancak polis engeliyle karşılaştılar haliyle! Bu kez “İsyanımızı büyüttük, sesimizi çoğalttık” şeklinde haykırdılar.

İzmir’de ise kadınların coşkusu sokağa yansıdı. İzmirli kadınların sloganı “Kadınlar yürüyor, mücadele büyüyor” şeklindeydi... Bildiğim kadarıyla İzmir’de polis büyük bir engel çıkarmadı. Anlamadığım şu:

-İzmir, Almanya sınırları içinde mi acaba?

Bu, bir başka soruyu da gündeme getiriyor doğal olarak:

-Türkiye’nin başkenti Ankara ile mega kenti İstanbul nerenin sınırları içinde!

Türkiye’nin her daim yüreğiyle beyniyle her türden haksızlığa, zulme karşı çıkan tüm kadınlarına selam olsun...

-Değişimin, güneşli günlerin öncüsü de onlar olacak...