Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Dört hükümet ve Millet İttifakı

14 Mayıs 1950 seçimlerinden zaferle çıkıp iktidar olan DP:

27 yıl iktidar olan CHP karşısında...

Hemen her görüşten:

Seçmeni ve politikacıyı uzlaştırmayı başardığı için kazanmıştı seçimleri...



İlerleyen yıllarda...

“Homojen parti olma” sevdası yüzünden...

Ülkeyi kaosa sürükledi...

Ve:

Yasa dışı bir ordu hamlesiyle:

Paramparça edildi...





Biri Başbakan...

İkisi Bakan olmak üzere...

3 Devlet İnsanı:

Darağacında öldürüldü...



1965 seçimlerinde tek başına iktidar olan AP de DP gibi her görüşten seçmenin oylarıyla kazandı...

4 yıl sonra ayrışma hareketleri başladı...

Ayrışmak isteyen daha muhafazakâr kanat taleplerinin tümüyle yerine getirilmesinde ısrarda:

Ne kadar hatalıysa...





Demirel de:

Hiç taviz vermemekte:

O kadar hatalıydı...

Büyük devalüasyon...

Ve...

12 Mart 1971 muhtırası...

İşte bunun sonucu geldi...



ANAP, 1983 seçimlerini...

Homojen solumsu ile...

Homojen tutucu sağa karşı...

Tüm siyasi görüşleri aynı çatı altında birleştirebildiği için kazandı...

Ama...





1987’ye gelindiğinde...

Özgürlükçü Özal...

Yasaklı siyasetçilerin yasağını Meclis’te değil...

Referandum ile kaldırmaya kalkıştı...

Kendisi de:

“Yasak devam etsin” diye çabalayınca:

ANAP dörde bölündü...



AKP de...

FP’den (Ak saçlı ve homojen Millî Görüşçü) kopup kurulduğunda...

Tıpkı:

DP, AP ve ANAP gibiydi...

Her görüşü birleştirmişti...

Yani...

Bugünkü:

Millet İttifakı gibiydi...



Ancak...

AKP’nin o:

“Yeni Muhafazakâr Liberal Demokrat” anlayışı ne yazık ki:

Çok kısa sürdü...



Bağlayayım...

Millet İttifakı’ndan:

DP’nin 1950-1954...

AP’nin 1965-1969...

ANAP’ın 1984-1987...

Ve AKP’nin 2003-2007 yılları arasındaki uzlaşmacı politikalarını sürdürmesini beklemek hakkımız...



O dönemlerde o dört hükümet...

Dört Başbakan...

Tezatların tesanütü/Çelişkilerin uyumu tezinin doğruluğunu kanıtlamayı başarmışlardı...



Millet İttifakı partileri ve seçmenleri...

DP, AP, ANAP ve AKP’nin başarılı dönemlerini de...

Yıkılış süreçlerini de örnek almalı...

“Başardıysalar neden?..”

“Çöktüyseler neden?..” sorularına doğru cevap vermelidirler...





Erdoğan sonrası oluşacak yeni muhalefetin ise:

Akılcı...

Medeni...

Ve...

Değişime açık kadrolarıyla...

Demokratik, laik, sosyal, hukuk devletini daha da güçlendirmesini:

Temenni ediyorum...

Politik dehşet


Amerika’da bir iç savaş yaşandı...

Ama...

İhtilâl olmadı...

Yani...

Amerika’da:

Doğrudan:

Demokratik anayasal bir rejim kuruldu.



Birbirleriyle savaşsalar da:

Demokratik hukuk devletiyle yönetilmekte:

Kararlı...

Ve...

Israrlı oldular...



Günümüzde:

İhtilâl...

Ya da:

İç savaş:

Politik dehşet...

Ve:

İktisadî ihtirastan başka bir şey değil...



Ey politikacı milleti!..

Sadece kendi tarihimize takılıp kalmayın...

Başarmış ulusların:

Nasıl başardıklarını...

Tarih kitaplarından öğrenin...

Ve...



Kavgadan da...

Demokrasi dışı uygulamalardan da:

Umudunuzu kesin...

Kariyer çağı


Ahlâk, insanın belinden aşağıda değil...

Beyninde...

Ve:
Kalbindedir...



Avrupa Birliği de:

Ahlâkî ve...

Toplumsal bir:

Birliktir...



Türkiye AB üyesi olmalıdır...

Belki o zaman ancak:

Halkımız ahlâkın:

Belden aşağıda değil...

Beyinde...

Ve...

Kalpte olduğunu öğrenir...



Ve belki o zaman...

Lidere değil...

Organizatöre ihtiyacımız olduğunu kabul ederiz...



Belki o zaman:

Karizmayı çizer...

Kariyere:

Saygı duyarız...

Millet’e güvenin


Bir yıldır:

“Battı, batıyor...”.

“Koptu, kopuyor...”.

“Ayrıldılar, ayrılıyorlar” diye papatya falı bakılan Millet İttifakı bugün...

İlk toplantılarından çok daha ileri bir safhada...





Bugün:

Millet İttifakı her yüz kişiden 65’inin umudu olduysa eğer...

Bu başarının temel sebebi:

6 siyasi liderin...

Birbirleriyle gerçekleştirdikleri:



İletişim...

Yardımlaşma...

Uzlaşma...

Ve...

Paylaşım kültürlerinin:

Zenginliğidir...

Kavga mı?


Millet İttifakı iktidarında:

Cumhuriyet tarihimizde ikinci defa (Birincisi Atatürk’ün sağlığında...).

Dünyevî ve ahlâkî otoritenin...

Birleştirici öncülüğünde:

Yönetileceğiz...



Hukukun üstünlüğü...

Güçlü ve siyasetten arınmış bir ordu...

Adil ve bağımsız bir yargı...

Temsil esasına dayanan bir demokrasi...

Ve sağduyulu...

Etkin bir:

Muhalefetimiz olacak...



Bu umudun tadını çıkarmak varken...

“Kim cumhurbaşkanı adayı olacak?” Kavgasına gerek var mı?..

Soruyorum


Sevgili Ahmet (Hakan),

Milletçe hayalimiz olan AB’ne...

Tam üyelik için çalışmalara başlamak...

Ve...





Bunu başardıktan sonra...

AB tepe yönetiminden:

“Aferin” alıp...

Tam üyeliğe kabul edilmek mi:

Aşağılık bir şeydir?..



Yoksa...

Başkanlarına:

“15 Temmuz’un finansörü...”.

“Şerefsiz...”

“Katil” dediğimiz devletlerden para dilenmek mi?..



Başka sorum yok...



Not:

Ülkemizde uzun yıllar bakanlık yapmış bir siyasi lidere:

“Aşağılık” demenin, gazetecilik ahlâkıyla nasıl bağdaştırılabileceğini ise:

Değerli okura bırakıyorum...

Günün şakası


Diplomalı gerçek ekonomistlerin ekonomistlikten istifa etme gerekçeleri açıklandı:

“Benim alanım ekonomi, ben ekonomistim lafı ayağa düştü...”.

Alkış gerekir


Kılıçdaroğlu’nu takdir etmek yerine:

Küçümsemek...

“Kazanamaz ki” diye dudak bükmek...

Haksızlık...

Ve...

Hiç ahlâkî değil...



 



Özgürlükçü sosyal demokrat Kemal Bey ve CHP yönetiminin...

Muhafazakâr demokrat diğer 5 siyasi parti genel başkanı ve idarecileriyle birlikteliği eleştirilecek değil:

Alkışlanacak bir başarıdır...

Fıkra gibi


Erdoğan’ın TRT canlı yayını yaklaşık 2 saat sürdü...

Yayına katılan beş gazeteciden hiçbiri Erdoğan’a:

Sinan Ateş cinayetini:

Sormadı...

Pardon:

Soramadı...





Unuttular mı?..

Hayır...

Emre uyup...

Gereğini yerine getirdiler...

Ne memleket


İktidar sözcülerinin:

“Terörist...”.

Ya da:

“Teröristlerle ortak çalışıyorlar...” diye suçladığı demokrasi platformu:

“Anayasa uygulansın” diye mücadele ediyor...



Onları “terörle” ilişkilendiren iktidar kanadı ise:

“Anayasa’nın değil, Reisimizin dediği olur” diyerek...

Anayasayı da...

Hukuku da:

Ezip geçiyor...



Ne memleket be!..

Utandım


En büyük sorun...

Altı parti arasındaki:

Uyumsuzlukmuş...

Devacı, İYİ Parti aleyhine...

İYİ Partici, CHP aleyhine...

Davutoğlucu hepsi aleyhine...

Konuşuyor babam:

Konuşuyormuş...



İktidar medyasının:

“Yeni haber dili” böyle...

Yani...

“Mış...”.

Ve...

“Muş...” haberciliği...



Ben de iktidar partileri için aynı dili kullanarak...

“Mışlı, muşlu” haber uydurmayı denedim...

Beceremedim...

Daha doğrusu:

Utandım...

Vazgeçtim...