Sonradan olma sağcılar sayesinde büyük etkinlik kazanan bu aşamada ilkeler, etik değerler, yurttaşlık, aidiyet duygusu gibi kavramlar tamamen iflas etmiştir. Mazlumdan yana olmak tiksindirici biçimde köylülük olarak algılanır. Emekten, eşitlikten, hukukun üstünlüğünden, savaş karşıtlığından söz edenler ise bu kafaya göre “loser-kaybeden” kültürünün üyeleri olarak kalmaya mahkumdur!..
-Bu kafa iktidarın uzağında kalmaya dayanamaz, ölür!..
Her ne şart altında ya da hangi milliyetten olursa olsun gücü temsil edenin yakınında bulunmak yaşam nedenidir. Bu yüzden muhalif olmak nedir, karşı çıkmak nedir, terk edilemez değerler uğruna savaşmak nedir hiçbir zaman anlayamaz. Öğrenmek de istemez!..
Bunun üzerine bir de “cepsel avanta vaziyetleri” eklendiği zaman kişinin sağdan sola doğru yol alması neredeyse olanaksızlaşır!.. Bu türün ne zaman kimin yanında yer alacağı asla kestirilemez...
-Utandırıcı dönüşleri Cem Yılmaz’ın tarifiyle “tamamen duygusaldır!”
En tehlikelisi soldan dönmeler!
Ben en çok sonradan olma sağcılardan korkarım!
Bunlar, geçmişlerinde genellikle “Marksist” çizgide solcu olanlardır. Yıllar yılı en ateşli biçimde bu ideolojiyi savunmuşlardır. Bazıları geçmişten gelen şöhretini de solculuğa borçludur. Kimi kitaplarıyla, kimi köşe yazılarıyla, kimi de televizyon programlarıyla ününe ün katmıştır. Hatta aralarında eline silahı alıp dağa çıkan, yetinmeyip soluğu Filistin’de alanlar bile vardır..
-Peki ya sonra?..
On yıl arayla gelen iki “sağ darbe” bu sapına kadar solcu(!) arkadaşların istikbalin “sağ” tarafta olduğunun bilincine varmalarını sağlamıştır. Hiç vakit yitirmeden yakalarına “liberal” rozetini takıvermişlerdir. O dönem ülkeyi dönüştürme çabasındaki dış destekli iktidarların da bu gibilere çok ihtiyacı olduğu için her iki tarafın menfaatleri çakışmış ve böylece “eski solcu” yeni liberallerin önlenemez yükseliş dönemi başlamıştır..
-Diğer bir deyişle kartvizitlerinde artık “Dönek” yazmaktadır!
Düşündüklerinin çok ötesinde şan şöhret ve makam sahibi olmuşlar, boğaza nazır villalarda oturmaya, en üst düzey yetkili ve etkili şahsiyetlerle düşüp kalkmaya başlamışlardır. Bu ihtişama karşılık olarak bütün istenen, istendiği zaman kalemlerinin ve de hitabet güçlerinin istenen güce hizmet etmesinden ibaret olmuştur...
-Onlar da aldıklarının karşılığını fazlasıyla vermişlerdir!..
Her zaman yamanacak bir yer bulan zevat!
Aslında aradan geçen yıllar yeni sağcıların maskesini de indirmiştir...
Özellikle 1990’ların başından itibaren ne yazdıkları ne söyledikleri ne de ileriye yönelik kehanetleri gerçekleşmiştir. Son çeyrek asrın arşivleri yeni sağ liberallerin eskittiği liderler, eskittiği fikirler ve yüz kızartıcı yüzlerce “dönüş”le doludur!..
Ama bu onlar için mesele değildir!.. Çünkü onlar asıl amaç olan “Yeni Dünya Düzeni”ne istenenin çok üzerinde faydalı olmuşlardır. Görevlerini layıkıyla yerine getirmişlerdir. Ama hala bazı pürüzler vardır...
Türkiye’ye biçilen role karşı çıkan, çıkmaya cesaret eden kesimler vardır.. Bir türlü ortadan kaldıramadıkları Kemalistler vardır.. Aydınlar, solcular, yurtsever vardır.. Ve bu direncin acilen kırılması gerekmektedir...
Dikkatli izleyin göreceksiniz; yeni görevleri mazlum olmayı, köylü olmayı, emekçi olmayı, solcu ve ilerici olmayı alabildiğince aşağılamak, küresel patronu olabildiğince yüceltmek, savaş batağında “piyon” olmaya karşı çıkanları karalamak, bir sömürge yönetiminin ekonomik, siyasal ve toplumsal şartlarını bir an önce yaratmak olarak öne çıkmıştır... Ama bu, ruhunu kiralamaktan, işbirlikçi olmaktan çok daha zor bir iştir!..
Geçmişinin ağırlığı altında ezilen, aynaya bakmaktan utananların bir asır yıl öncesini çok iyi anımsamaları tavsiye edilir!.. Tedavi meselesine gelince;
-Sonradan olma sağcıların tedavisi olanaksızdır!
Her efendiye biat edenler!..
Kısa bir tarih gezintisi yapalım...
AKP iktidara geldiğinde sonradan olma sağcılar yani dönek sürüsü o tarihlerde üçlü koalisyonu aralarında paylaşmış, “akıllara seza” fikirlerini o atmosfere göre satışa sunmuşlardı...
Sonra AKP, CHP dışında tüm partilerin baraj altında kaldığı bir seçimle iktidara geldi. Bu tipler önce “Milli Görüşçüler değişti” yazıları yazmaya, televizyonlarda anlatmaya başladılar. Ardından da hiç utanıp sıkılmadan “Bizi Avrupa Birliği’ne sokacak hükümet” olarak kutsamaya başladılar.
-Artık bağlandıkları yeni kapıda görev icra edeceklerdi!..
Bu görev yaklaşık on yıl kadar sürdü. Sonra kapının önüne konuluverdiler hem de büyük bir aşağılanmayla! Aralarından bazıları “tam biat” sözüyle iktidar uşaklığına cansiperane devam ettiler...
Kapı dışarı edilenlerse Fetullahçı cenaha yamandılar. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası bu muhteremlerin kimi Silivri’de misafir edildi, kimileri de yurtdışına “hicret edip” buharlaşma yolunu seçti!
Seçimlerin yaklaşması ve 21 yıllık iktidarın kaybetme olasılığı güçlü bir şekilde ortaya çıkınca saklandıkları sütre gerisinden çıkıp “bala yapışan sinekler” misali, meşreplerine göre bağlanacakları, milletvekili olacakları kapıyı buldular; siyasetin içinde yer alan bir takım “eskimiş” zevat ise muhalefeti kaybettirmek adına cansiperane bir uğraşa giriştiler. Dedim ya; dönek takımı “incelilikli” işleri iyi becerir. Ancak hangi kapıya hizmet ederlerse etsinler çok önemli bir problemleri var:
-Alınlarındaki leke epey belirgindir... Silinmesi de olanaksızdır!