Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Doğu’nun muhafazakârları, Batı’nın muhafazakârlarını anlıyor mu?..

Sadece Türkiye’de değil...

Tüm dünyada:

Dinden bağımsız yaşayan...

Yeniliklere açık bireyler:

Muhafazakârları anlamalı...

Ancak...

Muhafazakârlar da...

Yeniliğe açık, dinden bağımsız yaşayan insanları anlamalı...



İlginçtir...

Ve yine sadece Türkiye’nin değil...

Gelişmiş...

Az gelişmiş...

Ya da...

Gelişmekte olan tüm ülkelerin muhafazakârları:

Dinden bağımsız yaşayan yurttaşları...

Yeniliğe açık yurttaşlar da...

Muhafazakârları anlamamakta ısrarlı...



Batı’nın muhafazakârlarıyla...

Doğu’nun muhafazakârlarının karşılıklı iletişimlerine gelince...

İki tarafta da adeta:

“Gönüllü körlük” söz konusu...



Batılı muhafazakârlar...

Doğu’nun:

İhtiyaçlarına...

Tepkilerine...

Huzursuzluklarına...

Kabiliyetlerine...

Ve enerjisine:

Kayıtsız kalırken...



Doğulu muhafazakârlar da...

Batı’nın:

Gelişmişliğine...

Demokrasisine...

Laikliğine...

Nesnelliğine...

Bilimselliğine...

Ve...

Hümanizmine karşı:

(Anlama ihtiyacı duymaksızın) Nefret beslemeyi, tercih ediyorlar...



Evet...

Kabul...

Bu çekişmede...

Kaynakları yüz yıllardır sömürülen...

Ve mağdur edilen Doğu...

Batı’ya göre daha haklı gibi...

Ama...



Batı’nın “yarışa galip başlamış olduğu” gerçeği...

Doğu’nun:

Bu gerçeği kabul etmemesini gerektirmiyor...

İş onlara düşüyor


Doğulu muhafazakârlar:

Hem dinden bağımsız yaşayanların...

Hem de Batı’nın:

Gelişmişliğini...

Demokrasisini...

Laikliğini...

Nesnelliğini...

Bilimselliğini kabul etmeli...

Ve...

Batı’nın hümanizmine karşı...

(Anlama ihtiyacı duymaksızın) Nefret beslemekten vazgeçmeli...



Bunu başarmanın sorumluluğu ise öncelikle:

Siyasetçilere...

Ve tabii ki:

Ülkelerin medyalarıyla...

Sanatçılarına düşüyor...

(Eğlence dünyası ünlüleriyle karıştırmayın lütfen...).

Örnek isimler


Cumhurbaşkanı’nın “sanatçı” dediği eğlence dünyası ünlülerinden birkaç örnek vermek gerekirse:

(Hacı) Mustafa Çeçeli...

Demet Akalın...

Alişan...

İbrahim Tatlıses...

Cengiz Kurtoğlu...

V.s., v.s., v.s........

Aslana kafa tutan kedi gibi...


Muhalif siyasetçilerden biri...

Bir kasabaya konuşmacı olarak:

Davet ediliyo...

Kürsüye çıkıp konuşma vakti geldiğinde:

“Verin 50 bin lira konuşayım, aksi halde çeker giderim” diyo...

“Etme, eyleme, anan yahşi, baban yahşi” yok...

Adam:

“Nuh” diyo ama...

Peygamber olduğunu kabul etmiyo.

Kasabalı aceleyle 50 bin lirayı toplayıp siyasetçiye veriyo...

Ve muhalif siyasetçi kürsüye fırlayıp:

Acayip etkileyici bir konuşma yapıyo...

İktidar partisi genel başkanı da olan Devlet Başkanı dinlese:

Genel başkanı olduğu partiden istifa edip:

Muhalefete geçer...

Öyle yani...

Neyse...

Konuşma bitiyo...

Muhalif siyasetçi kürsüden iniyo...

Az önce aldığı 50 bin lirayı kasabalılara iade ediyo...

Şaşırıyolar...

“Yahu madem iade edecektin neden aldın?..”.

Cevap şöyle:

“İki sebebi var... Birincisi; para ödediğiniz için dikkatle dinleyesiniz diye... İkincisi; insanın cebinde parası olunca bir başka cesaretli oluyo...”.



Canlarım...

Ben de sizlerin izlediğiniz videoların aldığı reklamlardan...

Ve...

KORKUSUZ’da yazdığım bu saçma sapan yazılarımdan:

Para kazanıyorum...



Cebim para görünce:

Bi cesaret geliyo...

Bi cesaret geliyo ki...

Kafayı bulunca...

Aslana kafa tutan:

Kedi gibi oluyom...

Aferin alırım


Büyük, hatta dahi filozof Erasmus...

“Deliliğe Övgü” isimli eserinde

“Sen kendini övmezsen, başkaları seni hiç övmez...” demişti...



Bugün önce...

Sevgilimin köşemi okumasını bekleyeceğim...

Sonra da:

“Mütevazı olamam” başlığı altında yayımlanan yazımı hatırlatıp:

“E hani çok mütevazıydım?.. Nasıl övündüğümü gördün” deyip...

Erasmus’un tavsiyesini dinleyerek:

İyi yapıp yapmadığımı soracağım...



Bu defa:

“Aferin” alacağımdan eminim...

Şatafatlı masalarda tıkınanlar




Gördüğünüz fotoğraf en az 40 yıl önce...

Fahri Korutürk, henüz cumhurbaşkanımız...

1982 yılı Kasım ayında görev süresi bittiğinde yerini:

Anayasa referandumunun kabulü neticesinde seçilen...

12 Eylül 1980 darbecisi:

Kenan Evren aldı...



Fotoğrafta gördüğünüz Korutürk’ün davetlilerinin birkaçı hariç...

Hepsi:

Sonsuzluğa göçtüler...

Ve hepsi...

Gerçek birer sanatçıydılar...



Önlerindeki sehpalara dikkat ettiniz mi?..

Ne kadar sade...

Ve...

Üzerleri ne kadar boş...



Böyledir canlarım...

İnsanî gelişmişliğini tamamlamış devlet başkanları...

Ülkesinin:

Ruhları ve beyinleri sanatla dolu olan gerçek sanatçılarını...

Üzeri boş sehpalarla...

Ve...

Mütevazı küçük odalarda konuk ederler...



Ruhlarını ve beyinlerini:

“Güce ve paraya satmış (Kiraya vermiş) olan eğlence dünyası ünlüleri ise:

Az gelişmiş ülkelerin devlet başkanları tarafından:
Şatafatlı ve devasa salonlarda...

Kuş sütünün bile ikram edildiği:

Masalarda tıkınırlar...

Milletin kolu kopuk...


Türkçe Sözlük, sanatı şöyle tarif ediyor:

“Bir duygunun, tasarımın, güzelliğin vb. dışavurumunda, anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü...”.



Demek ki:

Yaratıcı yeteneklerini bu yöntemlerle ortaya koyanlar da:

“Sanatçı” oluyor...



Canlarım...

Geçmiş dönem cumhurbaşkanları...

Gerçek sanatçılara çok değer verirlerdi...



Günümüz Cumhurbaşkanı ise...

Gerçek sanatçılarla sürekli kavga halinde...

Onlara hiç değer vermiyor...



Ama...

Aynı Cumhurbaşkanı...

Eğlence dünyası ünlülerini:

“Halkın sanatçıları” diye ödüllendiriyor...



Oysa canlarım...

Gerçek sanatçıların ürettikleri sanatı takip edebilmek çok ucuzken...

Cumhurbaşkanı’nın:

“Halkın sanatçıları” olarak tanımladığı eğlence dünyasının ünlülerini...

Çalıştıkları mekânlarda izlemek:

Çok pahalı...



Yani...

Cumhurbaşkanı’nın:

“Halkın sanatçıları” olarak tanımladıklarından birini dinleyebilmek için:

Halktan bir aile:

Bir aylık maaşını...

Mekân sahibine vermek zorunda...



Geççek be canlarım...

Geççek...

Geçmeli...

Çünkü...

Büyük Atatürk’ün dediği gibi:

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur...”.

Mütevazı olamam...


Sevgilimin en çok eleştirdiği tarafım:

(Ona göre) Fazla mütevazı oluşum...



Oysa hiç de mütevazı değilimdir...

Övünmek gibi olmasın ama...

Acayip çok okurum var...



Bu, bi sayfaya yakın köşeyi her gün...

En az:

4-5 kişi okuyo...



Ben kesin okuyom meselâ...

Sevgilim okuyo...

Etti iki...



AP Meclis Grup Başkan Vekili...

Sanayi eski Bakanı...

Çalışma eski Bakanı...

Başbakan eski Yardımcısı...

Ve...

Milli Eğitim eski Bakanı...

12 Eylül 1980 darbe döneminde:

Zincirbozan’da (Çanakkale) zorunlu ikamete tabi tutulan:

Ali Naili Erdem okuyo...

[caption id="attachment_365501" align="alignnone" width="600"] Ali Naili Erdem[/caption]

Etti üç...

Eski gol krallarımızdan:

Galatasaraylı Gökmen Özdenak:

Hiç sektirmeden okuyo...

Etti mi dört?..


[caption id="attachment_365502" align="alignnone" width="600"] Gökmen Özdenak[/caption]



Beşinci kimdi sahi?..

Bilmiyom ama...

Mutlaka bi beşinci okurum daha olmalı...