Korkusuz

Doğu meselesi

Doğu meselesi
Türkiye İşçi Partisi (TİP) 1961’de bir grup sendikacı tarafından kuruldu.

Şaban Yıldız, Kemal Sülker, Kemal Türkler, Rıza Kuas, İbrahim Güzelce, Salih Özkarabay, Kemal Nebioğlu.

Kuruculardı.

Bir işçi hareketi olarak doğmuştu.

Bir yıl sonra aydınları da içine alarak büyümeye başladılar.

Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Fethi Naci, Adnan Cemgil gibi aydın ve yazarlar partiye katıldı.

Çoğu TKP kökenliydi.

Mehmet Ali Aybar şöhretinin de getirdiği avantajla aynı yıl genel başkanlık koltuğuna oturdu.

★★★

Ardından yazar çizer ve aydınların akını başladı.

O yılların önemli entelektüellerinin yanı sıra gazeteci Ertuğrul Özkök’ten, Özdemir İnce’ye Oral Çalışlar’dan SHP eski Genel Başkanı Hüseyin Ergün’e kadar birçok şöhretli isim TİP’e üye oldular.

★★★

1963’de ünlü Gaziantep konuşması ile Genel Başkan Mehmet Ali Aybar partinin ve dolayısıyla ülkenin gündemine yeni bir tanımı da taşıdı.

Doğu Meselesi!

Artık Türk aydınları “Doğu Meselesi”ni tartışmaya başladı.

Bunu yine Türkiye İşçi Partisi’nin öncülüğünde düzenlenmeye başlanan Doğu mitingleri izledi.

Aynı mitinglerin ürünü Doğu Devrimci Kültür Ocakları da 1960’ların sonunda kuruldu...

★★★

TİP içerisinde bir de Doğulular olarak bilinen bir grup vardı.

Başını Kemal Burkay çekiyordu.

Mehdi Zan, Naci Kutlay, Tarık Ziya Ekinci, Canip Yıldırım TİP’in önde gelen diğer “Doğulu”larıydı. Ama Doğulular politik söylemlerinde ısrarla Kürt sözcüğünü kullanmadılar.

“Doğu Sorunu” tanımlamasında ısrar ettiler...

Toprak reformu temel talepleriydi. Doğu’nun geri kalmışlığına ve kültürel haklarının verilmesine ilişkin talepleri vardı. Ağalık düzenine karşı çıkıyorlardı.

Ama Kürt halkı sözünü kullanmıyorlardı.

“Kürt halkı” sözü ilk kez Mehmet Ali Aslan’ın çıkarttığı (1966) Yeni Akış dergisinde kullanılmıştı.

★★★

İşte TİP’in 1970 yılının Ekim ayında düzenlenecek 4. Büyük Kongresi’ne bu tartışmalarla gidildi.

İlk defa bir legal parti, aldığı kararla “Kürt halkının hakları tanınmalıdır” dedi.

Sadece onunla da yetinilmedi tabi ki... Oldukça sert bir metin kaleme alındı.

“Hakim sınıfların faşist iktidarlarının, zaman zaman kanlı zulüm hareketleri niteliğine bürünen baskı terör ve asimilasyon politikaları uyguladıkların”dan tutunda...

“Doğu sorununu” bir bölgesel kalkınma sorunu olarak ele almanın, hakim sınıf iktidarlarının şoven-milliyetçi görüşlerinin ve tutumunun bir uzantısından başka bir şey olmadığını”na kadar yazmadıklarını bırakmadılar.

★★★

Tabi hemen dava açıldı.

TİP 4. Büyük kongrede aldığı kararlar ve kullanılan ifadelerden ötürü kapatıldı.

Parti bölücülükle suçlanmıştı.

Genel Başkan Behice Boran başta olmak üzere 15 TİP’li cezaevine girdiler.

Ecevit affı olarak bilinen 1974 affına kadar da cezaevinde kaldılar.

★★★

Sonu ayrılıkçılığa varacak olan demokratik bir çıkış yıllar içinde işte böyle başladı.

Sendikacı ve solculardan oluşan bir grup aydın hiç kuşku yok ki işin buraya varacağını öngörmemişlerdi.

Belki de sadece...

Demokrasiyle yaşayan bir Türkiye olsun demişlerdi.

Belki de ülkedeki herkes kendi dilini kültürünü özgürce yaşayabilsin istemişlerdi.

Belki de Türk Kürt omuz omuza sosyalist bir Türkiye hayali kurmuşlardı.

Ama olmadı...

Marksist düşünceden kör bir milliyetçiliğe savruldu.

Bu çıkıştan beslenen siyasal yapı giderek PKK’nın doğumuna sebep oldu.

Ve PKK’da...

Binlerce masumun canına mal olan kanlı bir terör makinasına dönüştü.

★★★

Başta Behice Hanım olmak üzere Tip’lilerin önemli bir kısmı artık hayatta değil...

Bugün yaşamış olsalardı...

PKK’yı bir türlü kınamayan HDP için ne derlerdi bilmiyorum...

Ama...

O yıllarda dillerinden düşürmedikleri “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı”nın emperyalizmin bir maymuncuğu olduğunu kesin tespit etmiş olurlardı.