Korkusuz
Ümit Zileli

Diyanet’in kucakladığı vatan haini!..

Aşağıda okuyacağınız yazı 2017’de kaleme alındı. Bir bölümünü paylaşıyorum, nedenini yazının son bölümünde anlatacağım...

“Sonunda bu da oldu...

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM), Milli Mücadelenin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin amansız düşmanlarından, Başta Mustafa Kemal olmak üzere Kuvayı Millicilerin idam fetvasını bizzat kaleme alan Osmanlı’nın 127. Şeyhülislamı Mustafa Sabri için çalıştay düzenledi!..

Çalıştay boyunca Mustafa Sabri’den şöyle söz edildi:

-Modern bilimleri tenkit eden, akıl ve ilmi öne çıkaran İslam alimi!..

Bu köşeyi okuyanlar, siyasal İslamcıların, yobaz güruhunun yere göğe koyamadığı bu Herif-i na Şerif hakkında yazdıklarımı anımsayacaklardır. Türkiye Cumhuriyeti kurumu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kutsadığı bu adamı tanımayanlar için yaptığı alçaklıkları, Cumhuriyetin kurucularına olan kinini bir kez daha olanca açıklığı ile anlatmakta büyük yarar var...

-Tarih tüm belgeleriyle tanıktır!..

Dün ve bugünün yobazlarının baş tacı!..


Kimdir gerçekten Şeyhülislam Mustafa Sabri?

1908’de ilan edilen ikinci Meşrutiyet sırasında sıkı bir İttihat ve Terakki Partisi savunucusuydu örneğin!.. İkinci Abdülhamit’in devrilmesinden çok mutluydu. Aynı yıl memleketi Tokat’tan Meclis-i Mebusan’a dahi seçilecekti.

Ancak kısa sürede saf değiştirdi. Önce Ahali Partisi’ne geçti, ardından da gerici Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin kuruluşunda yer aldı. O kadar nefret içindeydi ki, arkadaşlarıyla birlikte Sadrazam Kamil Paşa hükümetini devirmek, bir darbeyle iktidarı ele geçirmek için planlar bile yapmıştı. Şayet ittihatçılar 23 Ocak 1913’te Bab-ı Ali baskınını yapmasaydı, Hürriyet İtilafçılar iki gün sonra darbeyi gerçekleştirecekti.. Mustafa Sabri Köstence’ye kaçtı!..

Bazı tarihçilerin iddiasına göre, İttihatçıların sadrazam adayı Mahmut Şevket Paşa’nın bir bombalı saldırıda öldürülmesinin ardında da Mustafa Sabri bulunuyordu. Amaç İttihatçılara, karşı devrim girişimiydi.

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nda yenilip, İttihat Terakki iktidardan düşünce, Mustafa Sabri İstanbul’a döndü. 15 Şubat 1919’da Cemiyet-i Müderrisin derneğinin kuruluşuna katıldı. Bu dernek daha sonra Milli Kurtuluş Savaşının en büyük düşmanlarından biri haline dönüşecek olan Teal-i İslam adını alacaktı. Mustafa Sabri 4 Mart 1919’da da Şeyhülislam ilan edildi!..

Mustafa Sabri’yi 20 Mayıs 1919’da ise İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kurucuları arasında görüyoruz! Sultan Vahdettin, Sadrazam Damat Ferit, İngiliz Rahip ve de casus Frew’in de bulunduğu bu derneğin biri açık, diğeri gizli iki amacı olduğunu Mustafa Kemal Nutuk’da şöyle anlatmıştı:

-Birincisi İngilizlerle iyi geçinmek, Sevr antlaşmasıyla başlatılan işgalden en az zararla çıkmak. Bu görünen amaçtı. Derneğin asıl ve gizli olan amacı halkın işgale ve kendisine yapılan zulme isyan etmesini önlemek, milli şuuru yok etmek ve Kurtuluş Savaşı’nı engellemekti!..

Mustafa Sabri’nin çok önemli görevler üstlendiği bu iki dernek de Kurtuluş Savaşı boyunca ellerinden gelen her türlü alçaklığı yaptı! Yunan ordusunun halifenin ordusu diye tanıtılmasının mucidi de bunlardı!..

-Kuvayı Milliyecileri ezmek için Kuvayı-İnzibatiye adında ordu kurulmasını bile sağladılar!..

“Tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme!”


Mustafa Sabri, Ermeni tehciri sırasında görevini yapan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in idam fetvasını veren haindi aynı zamanda!

Kemal Bey 14 Ekim 1922’de asıldı. Ankara’daki Meclis ise onu Milli Şehit ilan etti!..

Mustafa Sabri’nin işgalcilere en büyük hizmeti ise Mustafa Kemal ve arkadaşları için kaleme aldığı idam fetvasıydı. Bakın özetle ne diyordu o fetva:

-Padişahın aksi emrine rağmen istilacılara karşı direnişe geçenlerin öldürülmeleri caiz olmakla kalmayıp hatta her Müslümanın dini görevidir. Bu uğurda ölenler şehit, kalanlar gazi sayılır!.. İşte dünün ve bugünün yobazlarının kutsadığı Mustafa Sabri böylesine aşağılık, böylesine alçak bir yaratıktı... Zaferden sonra ailesiyle birlikte bir İngiliz gemisiyle önce Mısır’a kaçtı, sonra da Yunanistan’a sığındı. Orada çıkardığı Yarın ve Peyam-ı İslam gazetelerinde kinini kusmaya devam etti.

Çok sonraları, 1992’de Sadık Albayrak tarafından yeniden basımı yapılan “Hilafet ve Kemalizm” kitabında Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında şöyle kusuyordu:

-İki paralık Mustafa Kemal kuvvetinin baskısına boyun eğerek İngilizlerin, Fransızların ve sair devletlerin İstanbul’dan çekilip gitmelerini ancak Kemalistlerin idam ettiği Türk aklı kabul edebilir!..

Bu pislik hakkında yazılacak, söylenecek çok şey var; ancak 1927 yılında Türklükten istifa ettiğini iftiharla duyurduğu şiiriyle bitirelim:

-Yalnız Müslüman ve insan/ Olarak kalmak üzere, Türklükten/ Şeref ve izzetimle istifa/Ediyorum Allah’ın huzurunda/ Tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme/ Beni Türk milletinden addetme

İşte Diyanet Vakfı’nın “aziz hatırasına!” çalıştay düzenlediği ve güzellemeler yaptığı Mustafa Sabri böylesine soysuz bir alçaktı...

-O çalıştaya bu tebliğ de benden olsun, üstelik bedava!!!”

Bu yazı aklıma nereden düştü derseniz; ulusalcılara, Kemalistlere, yurtseverlere karşı alçakça kampanyalarla, algı metodlarıyla çamur sıçratma kampanyalarının yeniden gündeme getirilmesi, Mustafa Sabri, Şeyh Sait, Seyit Rıza, İskilipli Atıf türü soysuz yobazları ise parlatma gayretleri nedeniyle diyebilirim!

-Her türlü melanete karşın güneşli günler artık çok yakındır!