Korkusuz

Çok çekeceğimiz var

Çok çekeceğimiz var
Yargılama işini kolaylıkla atlatan Trump artık çok rahat.

Adamın her tarafı yolsuzluk ama Senato’daki Cumhuriyetçi çoğunlukla kurtuldu.

Etik metik sıfır.

Bütün dünya adamın deli olduğunu biliyor, üç yıllık başkanlığı döneminde en yakın 40 adamıyla kavga edip kovmuş ama yapılacak bir şey yok, çok ‘demokrasi ile seçilmiş’.

Kişisel olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve genel olarak Türkiye ile ilişkileri kendi başına patalojik bir vakıa.

Mektup yazıp hakaret ediyor, twit atıp tehdit ediyor sonra da hiçbir şey olmamış gibi telefon açıp sohbet ediyor.

Sonra da hiçbir şey olmamış gibi Fırat’ın doğusunda işine gücüne bakıyor.

“Petrol benim” diyor sonra da PYD/YPG’ye desteğe devam ediyor.

Ankara’nın bu adamdan çok çekeceği var.

Rusya’ya küsüp yeniden Washington’la müttefik olsak bile bu adama güvenilmez.

İngiltere hariç Avrupalı müttefiklerine nasıl davrandığını herkes biliyor.

Bölgede iki tür müttefiği var:

1- Evanjelist dost İsrail.

2- Sağılacak aptal Arap kral, emir ve şeyhler.

Onların sayesinde Amerikan ekonomisini düzeltti ve Kasım’da yapılacak seçimlerde yeniden kazanmayı garantiledi.

‘Garantiledi’ diyorum çünkü Demokratlar’ın 7 başkanlık adayı kendi aralarında kavga edip duruyor.

Özetle önümüzdeki beş yılda herkesin çekeceği var.

Adam Ortadoğu’yu yerle bir etmeye kararlı.

İsrail ne isterse onu yapacak.

Arap ve Müslüman liderler İsrail’le barışma hazırlığında.

Karşı çıkıp direnen olursa icabına bakılacak.

Bu adamın kafasına bir kova düşüp belleğini kaybetmezse coğrafyada kavga, kargaşa ve savaşların sonu gelmeyecek.

Şimdiye kadar olduğu gibi olup bitecek her şey Türkiye’yi yakından ilgilendirecek.

Özellikle Fırat’ın doğusu.

2011 sonrası politikalarından vazgeçmediği sürece Ankara’nın işi çok zor olacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la arası bozuk herkes Türkiye’yi sıkıştırmak için plan yapıyor.

İdlib sorununu çözemeyen Ankara Rusya ile kavga etmeyi tercih ediyor.

Üstelik kendi tanımıyla İdlib’teki terörist Nusra için.

Yakın dönemin sıcak gündemi Kıbrıs ve çevresi olacak.

Dışarda herkesle kavgalı olan AKP içerde ‘ben ne dersem o olur’ modunda.

17 Aralık 2010’da Tunus’ta bir genç kendini yaktı diye “Arap Baharı” başladı ama bizde bir baba açlıktan ve

Tunus’ta olduğu gibi valilik önünde kendini yakıyor ama umursayan yok.

Umursayanlar da sosyal medyada endam gösteriyor.

Bildik tartışmaların hiçbirinin sonu gelmiyor.

AKP ‘güç bende’ moduyla davrandığı sürece hiçbir şey düzelmeyecek.

Neden böyle davrandığı bilinmez ama AKP’nin gerginliklerden beslendiği ortada.

Geri adım atılmadığı ve barış yolu tercih edilmediği sürece her gerginliğin içerde ve dışarda bedeli olacaktır.

Her şey dönüp dolaşıyor Suriye ve İdlib’e geldi.

Ruslarla dün yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmaz.

Suriye ordusu İdlib’i teröristlerden temizlemeye kararlı.

Türkiye’nin bölgede bulunan 12 askeri gözlem noktasından 9’u Suriye ordusunun yakın ve uzak kuşatması altında.

Neyi gözetlediği anlaşılamayan bu gözlem noktalarındaki Türk askerlerinin neden risk altında tutulduğu giderek ilginçleşiyor.

İlle de bir şey gözetlenecekse neden bu İHA’larla yapılmıyor?

Soçi Anlaşması’na göre Ekim 2018’e kadar İdlib’teki teröristlerin işini çözeceğini taahhüt eden Türkiye o gün bugün gözlem noktalarıyla onları korumaya çalıştı.

Bunu ben değil Putin, Lavrov ve diğer Rus yetkililer söylüyor ama Ankara bildiğini okudu.

Ankara okuyunca Şam “ben de okurum” dedi.

Kim haklı buyurun siz karar verin.

Belki de biz her şeyi yanlış anlıyoruz.

Ankara; Rusya destekli Suriye ordusunun İdlib çevresindeki kasabaları sırayla almasına dolaylı da olsa onay vermiş olabilir. Her yer temizlendikten sonra Ankara İdlib için Esad ve Putin’le masaya oturacak ve oradaki yabancı teröristlere çare arayacak.

Sonra da Adana Anlaşması çerçevesinde tüm sorunlar çözülecek ve 4 milyon Suriyeli ülkesine dönecek.

İyimser bir yaklaşım ama keşke bu kadar asker şehit düşmeseydi!09