Korkusuz

Çin işi Katar işi...

Çin işi Katar işi...
İçimizdeki, İngiliz, Amerikan, Alman, AB, İsrail, Suud, Rus, İran, Çin muhiplerini çok iyi biliriz!.. Bunların beslenme kaynaklarını, yeşerme alanlarını, ittifaklarını da... İçimizdeki ihanet odaklarının başımıza ne belalar açtığını yakın tarihimizde pek de güzel tecrübe etmişizdir!.. El kaşığına pek düşkün olan “muhipler”, Mustafa Kemal Atatürk’ten yedikleri esaslı şamarın ardından 10 Kasım 1938’den sonra tekrar hortlamışlardır. Ve hâlâ hayattadırlar!..

Şu korona vakası yüzünden çok traji-komik olaylara da şahit oluyoruz. Bunlardan biri,

Ünlü spor insanı Mustafa Denizli’nin “İçimizdeki İrlandalılar” tabirini yaşı yetenler hatırlarlar. Şimdi de içimizdeki “Çin Muhipleri” bir başka deyişle “Çinseverler” atağa geçti. Neymiş efendim?.. Çin, Türkiye’ye verdiği tanı kitleri için “Bedeli Mustafa Kemal Atatürk tarafından daha önce ödendi” diyerek bizden para almamış. Sosyal medya günlerce yıkıldı bu yüzden... “Çin Muhipleri” ülkemizde son derece organize, etkili ve hatta yetkili durumda. Çin’in verdiği ve güya bizden para almadığı algısını yerleştirmek için harekete geçen “Çin Muhipleri” konuyu başta Twitter olmak üzere sosyal medyada ve basında bir anda gündeme taşıdılar. Sosyal medyada gündem başlıkları açıldı, yazılı ve görsel basın da bu yalanı bolca haber yaptı. Kurtuluşumuzun ve kuruluşumuzun mimarı, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyen ve ülkemizde hurafelerin değil, bilimin, araştırmanın ve çağdaş uygarlık seviyesine erişmenin yolunu açan Atatürk’ün Çin’e kolera aşısı gönderdiği doğrudur. Devlet Arşivleri Başkanlığı, Cumhuriyet Arşivi bölümünde 30-10-0-0/257-728-14 numara ile kayıtlı belgeye bu gün artık isteyen herkes internetten erişebilir. Taa 1938’de Çin’e gönderilen o aşılar, daha önce de uzun uzun bir köşe yazısına konu ettiğimiz ve bu iktidar tarafından 2011 yılında çıkarılan bir kararname ile kapısına kilit vurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı tarafından üretilmiş aşılardı.

Evet, Atatürk döneminde 1938 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Çin’e Hıfzıssıhha üretimi 1 milyon cm3 aşı (kolera aşısı) gönderdiği doğru, ancak Çin’in yeni gönderdiği koronovirüs kitleri için bizden para almadığı yalandır. Yalan olduğunu kim söylüyor? Sağlık Bakanı Fahrettin Koca söylüyor. Gerçek bu kadar açık olmasına rağmen içimizdeki “Çin Muhipleri” gerçeği ters yüz ederek, bize Çin sevgisi aşılamaya kalkmalarının sebebi ne ola ki? Mesela, Doğu Türkistan’da Türk soydaşlarımıza uygulanan zulüm, işkence ve soykırım uygulamaları olabilir mi? “Pekala olabilir”, dediğinizi duyar gibiyim. Mesela, koronavirüs belasının Çin’den yayılarak dünyadaki milyonlarca insana zarar verdiği gerçeğini perdelemek, unutturmak ve Çin’in büyük sorumsuzluğunu gözlerden kaçırmak için içimizdeki “Çin Muhipleri” harekete geçmiş olabilir mi?..

Şimdi gelelim işin diğer bir püf noktasına. Bütün bu sisin, isin ve bilgi kirliliğinin arkasında apaçık bir gerçek var. Çin’den Türkiye’ye yaklaşık 2 milyon erken tanı kiti gelmiş. Üstelik Çin, ilk etapta ürettiği toplam 3 milyon erken tanı kitinin üçte ikisini yani 2 milyonunu Türkiye’ye vermiş, yani bize öncelik sağlamış. Peki ama bu nasıl olmuş?.. Bütün dünyanın peşinden koştuğu erken tanı kitini meğerse Çin ve Katar ortaklığında bir şirket üretmiş. Meğer işin içine Katar karışmış!.. Ben de haberi önceki gün yandaş bir tv kanalından duydum. Haber, Milliyet’ten Kıvanç El’in özel haberine dayandırılıyordu. Şöyle:

“Kritik süreçte Çin ve Katar ortaklığındaki şirketin geliştirdiği 15 dakikada sonuç veren ‘Kovid-19 Test Tanı Kiti’ne birçok ülke talip olurken Türkiye bu kitten ilk etapta 2 milyon adet alarak ön plana çıktı. Bu alım sürecinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önemli bir rol oynadığı kaydedildi. Firmanın ortakları arasında Katarlı olduğu bilgisinin edinilmesi üzerine Erdoğan’ın devreye girerek, Katarlı üst düzey yetkililerle görüşmesinin testin Türkiye tarafından hızla alınmasında önemli rol oynadığı kaydedildi. Erdoğan’ın bu temasının ardından gerekli görüşmeler gerçekleşti ve testler önceki akşam itibariyle Türkiye’ye geldi. Firmanın ilk etapta 3 milyona yakın üretim yaptığı ve bunun 2 milyonunu Türkiye’ye verdiği de kaydedildi.”

Vay anasını sayın seyirciler!.. Katar ve Çin el ele vermiş, bir şirket kurmuş, hızlı tanı kiti geliştirmiş ve insanlığı kurtarmış!.. “Çin Muhipleri”nden sonra içimizde “Katar Muhipleri” de mi var? Çin-Katar ortaklığı bu şirket ne zaman kuruldu? Ortakları kimler? Sermaye büyüklüğü nedir? Başkaca ne işle iştigal eder? Türkiye’ye öncelik tanıyıp 2 milyon kiti verdiler de acaba kaça verdiler? Tamam bize öncelik verdiler de fiyatta da bir güzellik yaptılar mı? Hepimiz “Koronovirüszede” olmuşken, krizi fırsata çevirip “Koronavirüszadeler” mi türüyor? Bu kitleri Türkiye’ye ithal eden, pazarlayan ve dağıtan firmalar hangileridir? Herkes can derdinde iken birileri para, pul ve mal derdinde mi acaba? Yoksa her şey olması gerektiği gibi, gayet açık, şeffaf, kanuna, nizama, usule uygun mu yürüyor? Aklımızdaki bütün bu deli soruların, teker teker cevaplandırılması, gerçeklerin apaçık ortaya çıkarılması gerekiyor. Günün sonunda sizce, içimizdeki “Çin Muhipleri” ve “Katar Muhipleri” kimlerdir? Ekonomik olduğu kadar siyasal bir ortaklıkları da var mıdır? Bu ortaklık, Türkiye’nin yeniden şekillendirmesinde etkili olabilir mi? Türkiye ne yapmalı? “Çin ve Katar muhipliği”ne devam mı etmeli, yoksa Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi dünyaya öncü ve örnek olmalı, yani alan değil, veren el mi olmalı? Malumlarınız olduğu üzere; veren elin, alan elden üstün olduğu dinimizce de emredilmektedir. Türkiye ve Türk Milleti ya asırlar öncesinden seslenen atamız Bilge Kağan’ın buyruğuna uyup titreyip kendine dönecek ya da içimizdeki “yabancı muhipleri”nin ürettiği sahte kurtuluş reçetelerinin ardından gidecek. İnşallah, titrer ve kendimize geliriz!..