CHP ve İYİ Parti’nin demokrasi sınavı
Bu partiler, defalarca uyarmamıza rağmen, aslında yarı başkanlık sistemine ait olan ve Bakanlar Kurulu’nu güçlü kılmayı ifade eden “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’’ kavramını kullanmakta ısrar ediyor. Adı geçen 6 partinin “Parlamenter Sistem’’in önüne arkasına herhangi bir kavram eklemek yerine, doğrudan parlamenter sistemi işaret etmesi gerekiyor. Ancak ne yazık ki; yanlışta ısrar ediyorlar.
[caption id="attachment_322143" align="alignnone" width="600"] Kılıçdaroğlu[/caption]
NASIL OLACAK?
Kuşkusuz bu ayrı bir tartışma konusu...
Biz şimdi bu 6 partinin “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” taslağına bir bakalım...
TV yayınlarında da ifade ettiğim üzere, parlamentonun nasıl güçlendirileceğini bir türlü anlayamadım.
Zira; bu 6 parti, ne yazık ki; parlamenter sistemi güçlü kılacak ana meseleye bir türlü giremiyor. Hiçbir parti, genel başkanların yetkisini tırpanlayıp “söz, yetki ve karar’’ hakkını temsil ettikleri halka bırakmıyor. Oysa ki; bunlar için Siyasi Partiler Kanunu’na gerek yok. Tüzükte yapılacak küçük değişiklikler, parti içi demokrasinin önünü açar. Partiler bunu yapmak yerine, genel başkanlarına “BAŞKANLIK’’ yetkisi veriyor. Sonra da seçmenin parlamenter sisteme dönüleceğine ve “Başkanlık’’ın tasfiye edileceğine inanmasını bekliyorlar...
Halk buna neden inansın?
Parti yöneticileri kendilerini çok akıllı, seçmeni ise saf zannediyor... Oysa ki; halk her şeyi görüyor...
[caption id="attachment_322144" align="alignnone" width="600"] Akşener[/caption]
İYİ PARTİ HEMEN UYUM SAĞLADI
İşte halkın buna inanmasa için somut bir kanıt:
İYİ Parti, “Genel Başkan Yardımcılığı’’ modelini kaldırarak yerine “Başkanlık’’ kurumunu ihdas etti. Bu dönüşüm bile, İYİ Parti’nin mevcut sisteme uyum sağladığının en somut kanıtı.
Oysa ki; Genel Başkan Yardımcılığı, parlamenter sistemde, “Bakanlık’’a tekabül ederdi. Bunun yerine konulan “Başkanlık’’ ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne entegre olmayı ifade ediyor.
Parlamentoları güçlü kılan ana unsur, milletvekilleri ve bakanların halk tarafından seçilmesidir. Dolayısıyla, hiçbir güç, halkın üstünde olamaz. Milletvekili ya da bakan, halk tarafından seçildiği için, meşruiyetini de bu kaynaktan alır.
Peki Türkiye’de böyle mi oluyor?
Bu sorunun cevabını CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan dinleyelim:
“Siz milletvekilini seçmiyorsunuz. Milletin vekilini, millet seçsin. Biz sandığa gidiyoruz, milletvekilini seçtiğimizi sanıyoruz. Siz genel başkanların listesine oy veriyorsunuz. Milletin vekilini millet seçtiğinde ‘Eller iner kalkar’ diye talimat verilmez.”
SÖYLEMDE VAR, EYLEMDE YOK...
11 Mart 2021’de TBMM’de konuşan Kılıçdaroğlu, sözlerinden de anlaşılacağı üzere, ÜYELERİN katılacağı “ön seçim’’e işaret ediyor. CHP lideri, “Milletin vekilini millet seçmeli’’ derken, uygulama ise tam tersi oluyor.
Bugün hiçbir partide, üyeler ne milletvekilini, ne belediye başkanını ne de belediye meclis üyesini seçebiliyor.
1 milyon 312 bin 819 üyesi olan CHP’de üyelerin hiçbir söz hakkı ve yetkisi bulunmuyor. Üyenin misyonu, oy ve aidat vermekle sınırlanıyor.
CHP böyle de İYİ Parti farklı mı sanki?
Meral Akşener ne demişti?
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin bir toplantısında üyelerin “ön seçim’’ talebi üzerine “İstanbul teşkilatımız 100 bin üye yapsın. Söz veriyorum, ön seçim yaptırtacağım’’ demişti.
Gördüğünüz üzere, en temel demokratik hak, genel başkanın iki dudağının arasından çıkacak bir söze bağlanmış... Buna da “demokrasi’’ deniyor...
İYİ Parti, şu sıra 512 bin 543 üye sayısına ulaşmış durumda. Bildiğim kadarıyla, İYİ Parti İstanbul İl Teşkilatı da 100 bin üyeye yaklaştı. Bakalım Akşener, verdiği sözü tutacak mı? Yoksa, klasik sağcı bir politikacı gibi davranarak, “Dün dündür bugün bugündür’’ mü diyecek?
Gördüğünüz üzere, herkes AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyor ama hiçbir lider “Tek Seçici’’ olmayı da kimseye bırakmıyor.
CHP ve İYİ PARTİ’ye çağrı...
ABD’deki siyasi partiler, devlet başkanı adaylarını bile üyelere seçtirir ve iki turlu bir yarıştan geçirirken, Türkiye’deki siyasi partiler, hiçbir görev için bu yöntemi kullanmıyor. Çünkü; hiçbir genel başkan sınırsız yetkisini halka devretmiyor. Halbuki o hak, zaten seçmenin...
Peki o halde; AKP’nin Türkiye’ye dayattığı ve kökleştirdiği anti demokratik uygulamalardan nasıl kurtulacağız? “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’’, ATAMA yöntemi ile gelmiş, siyasi kariyer planını genel başkanını kızdırmamak üzerine kurmuş milletvekilleri ile mi hayata geçirilecek?
Sahi; buna seçmenin inanacağını mı sanıyorsunuz?
Eğer böyle düşünüyorsanız; yanılıyorsunuz...
Son söz:
Madem altı parti bir araya geldi ve “Parlamenter Sistem’’e kaybettiği itibarını geri verecek bir düzenleme üzerine çalışıyor; o halde meselenin özünü ihmal etmeyin... Parti içi demokrasiyi sağlayamayanlar, üyeyi aktif siyasete katamayanlar, üyenin misyonunu “oy ve aidat’’ ile sınırlayanlar, demokrasiyi kökleştireceklerine kimseyi inandıramazlar...
Merak ediyorum: 1 milyonu aşkın üyesi bulunan CHP ile 500 bin üye sayısını yakalayan İYİ Parti yöneticileri, kendilerine oy verenlerin “doğru kişileri seçemeyeceği’’ni mi düşünüyor? Eğer böyle düşünmüyorlarsa bunu pratikte de gösterip hazırladıkları “Siyasi Partiler Kanunu Taslağı’’na “Üyeye Dayalı Ön Seçim” maddesini de koymalı ve demokrasiye inandıklarını göstermelidir.
Bu aynı zamanda, Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında parti örgütlerini motive edebilecek önemli bir etkendir.