Korkusuz

CHP o çağrıya cevap vermelidir...

CHP o çağrıya cevap vermelidir...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununun çözümü için HDP’yi meşru, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ı ise gayri meşru gördüğünü açıklaması, siyasetin gündemini belirledi. Dün gece neredeyse tüm TV kanalları Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasını masaya yatırdı. Bunda kuşkusuz HDP’li Sezai Temelli’nin sorumsuzca yaptığı açıklamanın etkisi de var. Türkiye iki gündür, Kılıçdaroğlu’nun başlattığı tartışmayı izliyor. Siyasetçilerden gazetecilere uzanan geniş bir kesim konuya ilişkin görüşlerini ortaya koydu ve Türkiye “yarı sağlıklı” bir tartışma zemini yakaladı.

HDP’SİZ HDP TARTIŞMASI...

“Yarı sağlıklı” dememin sebebi şu: Keşke; TV’lerimiz bu konuda HDP’lilerin görüşlerini de yansıtabilecekleri demokratik bir ortama sahip olabilseydi. Tartışma şimdilik, “HDP’lilerin katıl(a)madığı HDP tartışması” şeklinde yürüyor. Türkiye, sanırım bunu da aşacak ve bir gün herkesin görüşlerini rahatça ifade edebileceği demokratik bir zemin oluşturulacaktır.

Tabii bu bağlamda en büyük görev, CHP’ye ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na düşüyor. Türkiye’nin en büyük 2. partisi olan CHP attığı bu adımı devam ettirmeli, “kurucu irade” misyonunu “kucaklayıcı irade” olarak taçlandırmalıdır. Bunu Türkiye’de yapabilecek tek güç CHP’dir.

[caption id="attachment_290184" align="alignnone" width="600"] Kemal Kılıçdaroğlu[/caption]

ÖNEMLİ BİR ATAK

CHP’nin geride bıraktığımız günlerde Irak’ın kuzeyine yaptığı ziyaret de atılan önemli adımlardan biriydi. Oğuz Kaan Salıcı başkanlığındaki heyet, Irak’ın kuzeyindeki tüm aktörlerle görüştü ve CHP’nin Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı (OBİT) planını muhataplarına anlattı. Görüldüğü üzere, Barzani’yle görüşülmesine rağmen, CHP tabanı herhangi bir tepki göstermedi. Çünkü; bu planı uygulayabilmeniz için komşularınızla iyi ilişki içinde olmanız şart... CHP tabanı da bu gerçeği görüyor...

CHP işte bu yüzden hem bu adımları atmalı, hem de bunlara yenilerini eklemelidir. CHP eğer Türkiye’yi yönetme iddiasındaysa, “AKP ne der?”, “MHP ne der?”, “Yandaş medya ne der?” baskısından kendisini kurtarmalıdır. Bu baskıya teslim olduğunuz an, siyaset yapamazsınız. Ne derlerse desinler... Bugüne kadar neler demediler ki...

SIRA ESAD’LA YAPILACAK GÖRÜŞMEDE

Bunları şunun için anlatıyorum:

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidar oldukları takdirde, Suriye’den göç ettirilen kişilerin kendi ülkelerine “rızalarıyla” gönderileceğini ve bunu iki yıl içinde yapacaklarını açıkladı. Kılıçdaroğlu’nun bu açıklaması da toplumda geniş bir  ilgi gördü. Çünkü herkes bu sorunun bir an önce çözülmesini istiyor.

[caption id="attachment_290185" align="alignnone" width="600"] Beşar Esad[/caption]

Edindiğim bilgiye göre, Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasının yankısı Şam’a dek uzanmış... Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Kılıçdaroğlu’nun

demecinin ayrıntılarını danışmanlarına tercüme ettirmiş. Esad, bununla da yetinmeyerek, CHP’ye “Gelin bu konuyu görüşelim” çağrısı yapmış. Bu mesaj, birkaç gün önce Kılıçdaroğlu’na da ulaşmış. Kılıçdaroğlu ise bu çağrıya henüz olumlu ya da olumsuz bir cevap vermemiş.

SORUN, KAYNAĞINDA ÇÖZÜLÜR

Yazının başlığında bu yüzden “CHP cesur bir adım daha atmalı” ifadesini kulandım. Ana muhalefet partisi, Suriye’den göç ettirilen kişilerin kendi yurtlarına dönebileceği bir zeminin ancak Esad’la uzlaşılırsa gerçekleşebileceğini topluma anlatmalıdır. Esad’la yapılacak bir görüşme, CHP’nin bu söylemini inandırıcı hale getirir. Toplum, “Evet; CHP bu sorunu çözer” diye düşünür. Bu da CHP’nin vaatlerinin ve söylemlerinin etki gücünü artırır.

CHP Kürt sorununun da Suriye’den göç ettirilen kişilerin ülkelerine dönmelerinin anahtarının da kendisinde olduğunu göstermeli ve cesur davranmalıdır. Cumhur İttifakı artık batan bir gemidir. CHP, Türkiye’yi fırtınalı denizlerden alıp limana sakince yanaştırabileceğini göstermelidir.

Batan gemiye niye binsinler?


AKP medyası, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun yaptığı açıklama sonrası yine “sevindirik” oldu. Karamollaoğlu, “Biz şu an bir ittifak içinde değiliz, ittifak seçim dönemi olur’’ deyince, içlerine bir umut doldu.

Oysa; Karamollaoğlu bunu ilk kez söylemiyor ki... SP lideri, bu söylemi defalarca dile getirdi. Her seferinde aynı görüşü ortaya koydu. Ancak hiçbir zaman Millet İttifakı’nı dışlayıcıyı ya da reddeden bir pozisyona oturmadı. Karamollaoğlu ve arkadaşları, iktidar olmanın konforu yerine, muhalefette kalıp çile çekmeyi tercih etti. SP yönetimi, AKP – MHP’nin siyasi günahlarına ortak olmaktansa, muhalefette kalıp vicdanlarının sesini dinledi.

[caption id="attachment_290186" align="alignnone" width="600"] Temel Karamollaoğlu[/caption]

BU SAATTEN SONRA...

Bu yüzden, AKP yandaşı medya boşuna sevinmesin... Benim tanıdığım Saadet Partisi yöneticileri, Cumhur İttifakı’nın siyasi günahlarına ortak olmaz, dolayısıyla AKP ve MHP ile iş birliği yapmaz.

Ayrıca; siyaset bir akıl ve öngörü işidir... Bunca yıldır muhalefette kalıp çile çekmeyi göze alan insanlar, batan bir gemiye neden binsinler ki? Üstelik o gemiden inmeye çalışanların sayısı her geçen gün artarken...