Korkusuz

Canlı canlı götürüyorlar!

Canlı canlı götürüyorlar!
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin belediye başkanlarına yönelik yaptığı konuşmada, bol bol ‘’Gönül Belediyeciliği”nden bahsetti ve “Sosyal medya belediyecisi olmayın” tavsiyesinde bulundu. Hemen ardından ise Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı ima ederek, ”Hizmet üretmiyor, sosyal medyada algı yaratıyorlar” suçlamasında bulundu. Erdoğan, önüne getirilen raporlar üzerinden konuşmak yerine, İstanbul ve Ankara’yı bir gün bile tedbil-i kıyafetle dolaşsa, hem İmamoğlu hem de Yavaş’a ilişkin söylediklerinin herhangi bir karşılığının olmadığını bizzat görme şansına kavuşurdu.

ŞEFFAFLIK MI DEDİNİZ?

Erdoğan’ın yaptığı konuşmada dikkat çeken bir diğer konu ise belediye başkanlarına verdiği talimattı. Erdoğan, “İmar düzenlemelerinde şaibeye yer vermeyecek şekilde düzenli çalışın. İhaleleri şeffaf bir şekilde gerçekleştirin, hatta canlı yayınlayın” dedi.

AKP genel başkanı bu konuşmayı yaparken, aynı saatlerde  AKP’li Üsküdar Belediyesi, kentin sayılı yeşil alanlarından olan Validebağ Korusu’nu betona çevirmek için 30 milyon TL tutarında sözde bir yatırım yapıyor, bu akıl dışı ve çevre düşmanı projeye karşı direnen halkı sindirmek için de parka polis çağırıyordu.

TAM O SAATLERDE...

Yine aynı saatlerde, AKP’li Güngören Belediyesi, Tozkoparan halkının yılardan bu yana yaşadığı bölgeyi boşalttırmaya çalışıyor, binlerce insanın elektriğini kestirterek yeni bir rant alanı yaratmaya çalışıyordu.

Erdoğan’ın “gönül belediyeciliği” dediği bu olsa gerek!

Ya “İhaleleri canlı yayınlayın” talimatına ne demeli!

Erdoğan belki farkında değil ama biz AKP’lilerin aldığı - verdiği tüm ihaleleri ve nasıl “götürdükleri”ni zaten canlı izliyoruz! Tüm ihaleler gözlerimizin önünde yapılıyor. Hiçbir şeyi saklama ihtiyacı duymuyorlar. Eşe dosta, akrabalara, yakınlara verilen ihalelerdeki pervasızlıklara ‘’canlı canlı” şahit oluyoruz.

UNUTMADIK!

İşte son günlerde yaşanan birkaç örnek:

[caption id="attachment_270271" align="alignnone" width="600"] Ziya Selçuk[/caption]

ODA TV’nin haberine göre, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un kardeşi Oktay Selçuk’un yönetim kurulunda olduğu şirket, başta bakanlığa bağlı faaliyet gösteren özel okullar olmak üzere çeşitli kurumlara 25 milyon TL’lik satış yaptı.

Ticaret eski Bakanı Ruhsar Pekcan, eşi Hasan Pekcan’ın şirketinden milyonlarca liralık dezenfektan aldı.

Saymaya devam edelim mi?

[caption id="attachment_270272" align="alignnone" width="600"] Ruhsar Pekcan[/caption]

AKP Gaziantep İl Gençlik Kolları Başkanı Abdullah Korkmaz’ın yönetiminde olduğu şirket, Gaziantep Valiliği ve Şahinbey Belediyesi’nden 21 milyon TL’lik ihale aldı.

AKP’li Beykoz Belediyesi’nin 5.5 milyon TL’lik alışveriş kartı ihalesini İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) AKP’li meclis üyesi Ömer Faruk Akbulut’un ortağı olduğu Metropal Kurumsal Hizmetleri A.Ş. kazandı.

AKP’li Tuzla Belediyesi’nin 345 bin liralık bank ve piknik masası ihalesi AKP eski İlçe Başkanı Suat Durak’ın ortağı olduğu Pusula Mimarlık ve Mühendislik şirketine verildi.

Ve daha niceleri... Emin olun ki; saymakla bitmez...

3 MAAŞ REZALETİ!

Erdoğan, tüm bunları bilmiyor, görmüyor, duymuyor olamaz! Partisinin birçok yöneticisinin nasıl pervasız davrandığı ve kamu mallarını gözü dönmüş bir şekilde yağmaladığını Erdoğan da biliyor. Artık tam anlamıyla bir ahlaksızlığa dönüşen “kamudan 3 ayrı maaş  alma” rezaletine bile  “Dur” demeyen bir partinin, “İhaleleri canlı yayınlayın” sözü, göz boyamaktan başka bir anlam ifade etmez.

Erdoğan eğer söylediklerinde samimi ise derhal “Siyasi Etik Kanunu”nun çıkarılmasına ön ayak olur, siyasetçilerin kamudan zenginleşmesinin önüne geçmesini sağlayacak olan  düzenlemeleri meclisten geçirtir. Ancak Erdoğan da biliyor ki; bunu yaptığı takdirde kendi deyimiyle “İl ve ilçe başkanı bulamaz.”

ÇAĞRI!

Son söz: Erdoğan, belediye başkanlarına verdiği talimatta samimi ise, işe kendi hükümetinin verdiği ihalelerin tutarlarını açıklamakla başlasın. Örneğin, geçiş garantili otoyollar, şehir hastaneleri, köprüler ve duble yollar için ne kadar para harcandı? Başta CHP olmak üzere tüm muhalefet partileri, bu soruları soruyor ama bakanlıklar “ticari sır” diyerek cevap vermiyor. Gelin “şeffaflığa” buradan başlayın. Böylece biz de hem halkın sırtındaki yükün boyutunu hem de cebimizin kim ya da kimler için ve nasıl boşaltıldığını görelim. Sonra da bunun hesabını soralım! Var mısınız!

Suskun bakanlar...


Sezgin Baran Korkmaz’ın Avusturya’da yakalanmasının ardından ortaya atılan bir iddia,  üzerinden 48 saat geçmiş olmasına rağmen yalanlanmadı. İddiaya göre, firari Sezgin Baran Korkmaz Londra üzerinden gittiği Kongo’da 14 Ocak’ta gözaltına alındı. Bunun üzerine Türkiye’nin Kinşasa Büyükelçisi Salih Boğaç Güldere devreye girdi ve Korkmaz serbest bırakıldı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu vahim iddia karşısında suspus... Beli ki; söyleyecek bir sözü yok... Bu da Sezgin Baran Korkmaz’ın iktidar tarafından himaye edildiği ve koruyup kollandığını gösteriyor.

[caption id="attachment_270273" align="alignnone" width="600"] Abdülhamit Gül[/caption]

KONUŞUN...

Suspus olan bir diğer Bakan ise Abdülhamit Gül... Adalet Bakanı Gül, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in yaptığı açıklamaların ardından ortaya çıkan yargı skandalları hakkında tek bir söz söylemedi, tek bir soruşturma açtırmadı. Oysa ki; neredeyse tüm iddialar gelip başında bulunduğu yargıda düğümleniyor.

[caption id="attachment_270274" align="alignnone" width="600"] Mevlüt Çavuşoğlu[/caption]

Kamuoyu her iki bakanın da vahim iddialar karşısında hem konuşması, hem de harekete geçmesini bekliyor. Suskunluk, “sükut ikrardan gelir” sözünü akılara getiriyor.