Korkusuz
Ümit Zileli

Büyük Devrimci Dumlupınar Nutku’nda diyordu ki...

Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı, 30 Ağustos Büyük Zaferi’nin 98. yılı kutlamalarını yasakladı!..

Sebep ne peki? Pandemi! Yani salgın hastalık vaziyetleri!.. Öncelikle hiç şaşırmadığımı söylemeliyim; uzun yıllardır, milli bayramlarımız gelip çattığında, iktidar cenahı ve yandaş paydaşlarda bir rahatsızlık, bir alerji peydahlandığını zaten biliyoruz!

Dün, kardeş gazetemiz SÖZCÜ, hem nalına-hem mıhına  bir soru sordu:

-350 bin kişilik namazla Ayasofya’yı ibadete açmak SERBEST!

-3.5 milyon öğrenciyi pandemide sınavlara sokmak SERBEST!

-100 binlerce kişinin katılımıyla 15 Temmuz’u anmak SERBEST!

-Milyonlarca vatandaşı bu salgında tatile göndermek SERBEST!

-Malazgirt Zaferi’nin 949’uncu yıldönümünü kutlamak SERBEST!

-30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlamak yasak, NİYE?!.

AKP’li Cumhurbaşkanı’nın mahdumu Bilal Erdoğan’ın gözdesi Okçular Vakfı, Malazgirt Zaferi’ni kutlayacak... Zaferin yıldönümü ne zaman? 26 Ağustos 1071... Bu aynı zamanda Dumlupınar-Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin başladığı gün, 26 Ağustos 1922!

İşgalcilere ve emperyalizme kesin şamarın indirildiği, dünyanın tüm mazlum milletlerine sevinç gözyaşları döktüren, Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya önüne çıkmasına neden olan zaferin kesin tarihi 30 Ağustos 1922! Yani 5 gün sonra...

İçişleri Bakanlığı, hangi müthiş öngörüyle bu kararı aldı merak ediyorum; o çok korktukları salgın hastalık 26 Ağustos’ta tatile çıkıp, bu ülkenin, bu milletin savaş tarihi kitaplarına konu, tüm dünya askerliğine ders olan Büyük Zafer’de mi tekrar işbaşı yapacak?!. Ya da daha değişik sorayım:

-Siz, kendinizi çok akıllı, bu milleti ise çok mu saf buluyorsunuz!..

“Efendiler, milli egemenlik öyle bir ışıktır ki...”


Aslına bakacak olursanız, iktidarın yaptıklarının hiçbir kıymeti harbiyesi de yok!.. Milletin büyük çoğunluğunun kalbinde vücut bulmuş kahramanları anmak, En Büyük Zaferimizi kutlamak için hiçbir şekilde izne gerek de yok...

31 Ağustos 1924’te, 30 Ağustos Zaferi’nin ikinci yılında Büyük Devrimci, Dumlupınar’da yaptığı konuşmada bakın neler söylemişti:

“Efendiler, bu büyük zaferin çeşitli unsurları üstünde en önemlisi ve en büyüğü, Türk Milleti’nin kayıtsız şartsız egemenliğini eline almış olmasıdır... Milletimizin uzun yüzyıllardan beri hanlar, hakanlar, sultanlar, halifeler elinde, onların yönetim ve baskısı altında ne kadar ezildiğini, onların sonu gelmeyen isteklerini sağlama yolunda ne kadar büyük felaketlere ve zararlara uğradığını düşünürsek, milletimizin egemenliğini eline almasının, bütün büyüklüğü ve önemi gözlerinizin önünde canlanır. Gerçi büyük zaferin ertesi gününe kadar İstanbul’da halife ve sultan adı altında bir şahıs ve onun işgal ettiği hilafet ve saltanat ünvanı ile bir makam vardı. Fakat bu zaferden sonra millet o makamları ve o makam sahiplerini hak ettikleri sona ulaştırdı.

Efendiler, milli egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerinde kurulmuş olan kurumlar, her yerde yıkılmaya mahkumdurlar. Avrupa’nın ortasından, ta doğunun diğer ucundaki binlerce senelik memleketlere bakacak olursak, Osmanlı İmparatorluğu’nun hak ettiği sonu daha güzel anlayabiliriz...”

“Çürümüş gölge adamlar!”


“Arkadaşlar, saraylarının içinde Türk’ten başka unsurlara dayanarak, düşmanlarla birleşerek, Anadolu’nun, Türklüğün karşısında yürüyen çürümüş gölge adamların Türk vatanından kovulması, düşmanın denize dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir. Türk Milleti’nin atalarının kutsal emaneti olan bu topraklarda tam anlamıyla efendi olarak yaşaması; ancak o lüzumsuz ve manasız olmaktan başka, varlıkları tam zarar ve felaket olan makamların yok edilmesiyle mümkün olabilirdi...

Efendiler! Son sözlerimi özellikle Türk gençliğine yöneltmek istiyorum:

Gençler, cesaretimizi destekleyen ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz eğitim ve anlayış ile, insanlığın yüksek karakterinin, vatan sevgisinin, düşünce özgürlüğünün en değerli örnekleri olacaksınız.

Ey yükselen nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz.”

Gerisi laftır! 96 yıl önce, Büyük Zafer’in ikinci yılında Büyük Devrimci’nin söylediği yukarıdaki sözler, Cumhuriyetin, asil Türk Milleti’nin yürüyeceği yolu tüm çıplaklığı ve kesinliği ile çizmiştir...

SÖZCÜ gazetesinden aldığım ve tüm benliğim ile inanarak desteklediğim “günün sözü” ile bitireyim:

-Milli bayramlarını kutlamayan milletler dini bayramlarını kutlayacak vatan bulamazlar!..