Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Bütün bakanları kapıya koyar

Erdoğan ekonomi bilimiyle hiç ilgisi olmadığı halde:

“Ben ekonomistim” diyerek:

Yurttaşların...

Ülkenin...

Ve...

Devletin beş yılını heba etti...





Yanında...

Cesur ve ekonomiyi bilen birileri olsaydı eğer...

Ona:

Faizlerin kağıt üzerinde yükseltilmesi...

Ya da düşürülmesinin...

Piyasalarda da:

Faizin düşeceği...

Ya da yükseleceği:

Anlamına gelmediğini anlatırdı...



O zaman büyük ihtimalle:

Paranın maliyetinin...

Paranın fiyatını belirlemediğini öğrenmiş olurdu...



Tıpkı mal ve hizmetlerde olduğu gibi...

Paranın fiyatını da:

Piyasada:

Paraya olan talep...

Ve...

Paranın arzı belirler...



Görüldüğü gibi...

Hem TL’ye...

Hem de dövize talep var...



“TL bol” deniyor ama...

Emir komutayla faiz oranlarını ne kadar düşük tutarsanız tutun:

Paranın fiyatını piyasalar belirliyor...



Merkez Bankası politika faizi emirle yıllık % 8.5’te tutulsa da...

Mevduat faizleri enflasyonun çok altında...

Haliyle:

Para bankalara değil:

Güvenilir dövize...

Gayrimenkule...

Otomobile...

Ve diğer tüketime gidiyor...



Talep arzdan fazla olunca...

Bir yandan fiyatlar...

Diğer yanda da...

TL kaynaklar yetersiz olduğu için:

Faizler...

Ve...

Kurlar artıyor...



“Sadede gel, her şey güzel olacak mı onu söyle” derseniz...

Söyleyeyim:

Sadece 9 ay...

Yani:
Yerel seçimlere kadar...

Ve sadece:

Ortodoks ekonomistler için...

9 ay sonra ne olur?


Görünüşe ve atanan bakanlara baktığımda şunu görüyorum...

Erdoğan yerel seçimlere kadar:

“İyi polis” rolünü oynayacak...

Bakanlar:

“Kötü polis” olacak...





Meselâ...

Mehmet Şimşek:

“Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeceği kalmamıştır” diyerek:

Erdoğan’a açıkça...

Ve kamuoyunun gözleri önünde:

“Hakaret etti...”



Aynı şeyi ben yazıp söyleseydim.

Hemen ifadeye çağrılır:

“Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla yargılanırdım...



Şimşek, Erdoğan’ı:

Ekonomiyi bilmediğine...

Akıl dışı uygulamalar yaptığına...

Yanında akil değil...

Yalaka ekonomistler beslediğine:

İkna etmiş olmalı...



“Hayırlısı” diyeceğim...

Ancak...

Hiç hoşlanmadığım bir tarz olduğu halde...

“Ama” deyip...

Son sözümü söyleyeceğim:

Erdoğan cumhurbaşkanı olduğu sürece...

Bu bakanların başarısı en çok 9 ay sürer...



Yerel seçime giderken...

Erdoğan, emrindeki bütün TV kanallarına çıkar:

“Ekonomiyi daha da bozdular, halkı perişan ettiler” deyip...

Bütün bakanları kapıya koyar...

H

İnşallah yanılırım...

İnşallah Erdoğan:

Ekonomi, dış politika ve devlet yönetimi konusunda...

Hiçbir şey bilmediğini kabul eder...

Bakanların işlerine karışmaz...

Yargıya müdahale etmez...

Muhalif gazetecilerle uğraşmaktan vazgeçer...

Kırk gün avans




Bakanlar arasında...

Mehmet Özhaseki hariç:

“Politikacıdır, partizanlık yapma potansiyeli yüksek” diyebileceğim biri yok gibi...



Özhaseki ise adeta nazarlık konmuş...

İşin ilginci...

Betona yatırım yapılan bir ülkede...

Eşe dosta kıyakçılık yapabilme imkanına en çok sahip olan bakanlığa getirilmiş...



Neyse...

Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olsaydı:

6 ay kadar “eleştiri orucu” tutacağıma dair söz vermiştim...

21 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan’ın bakanlarına tabii ki 6 ay avans veremem...



Rahmetli Hacı Anneciğim:

“Sarımsağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış” derdi...



Ben de bakanlarımıza:

Kırk gün avans vereyim...

Doğru kişi mi?


Erdoğan dedi ki:

“Tüm muhalefet cenahının artık milli iradeyle barışmasını istiyoruz. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına kavuşmanın heyecanını yaşadığımız bu yılda Türkiye’nin bir ‘büyük kucaklaşmaya’ ihtiyacı olduğuna inanıyoruz...”.



Söylem:

Harika...

Davet:

Çok çok iyi...

Ama...



Söyleyen...

Ve...

Daveti yapan:

Doğru kişi mi?..



İşte bütün mesele:

Bu sorunun cevabında...

Alkışlarım


Gomis, şampiyonluk madalyasını almak için...

Aleyna Tilki ile...

Ve...

Genç solistin:

“O sen olsan bari” şarkısıyla çıktı podyuma...



Icardi ise elinde mikrofon...

Yanında Simge Sağın... “Aşkın Olayım” şarkısını söyleyerek aldı madalyasını...



Çok kaliteli bir şampiyonluk töreniydi... Alkışlarım: Törenin organizatörü için...

Teşekkürler


GS-FB maçı oynanırken...

Çocukluğumda ve ilk gençliğimde olduğu gibi...

Fenerbahçeli dostlarımla:

Şakalaşabilmeyi...

Espriyle...

Sataşabilmeyi isterdim...

Ama...

Siyasetteki tahammülsüzlük futbolumuza da yansıdığı için...

Bunu yapamadım...



Neyse...

Çok güzel bir maç oldu...

Teşekkürler Galatasaray...

Teşekkürler Fenerbahçe...

Öyle olacağına inanıyorum


Meraklısına bir kez daha hatırlatayım...

21 yıldır yapılan seçimlerin hiçbirinde:

AKP’ye ve Erdoğan’a oy vermedim...



2002’den sonra yapılan seçimlerde (2002’de Genel Başkan Danışmanı olduğum DYP’ye oy verdim...):

CHP ile HDP listelerine ve adaylarına oy verdim...

Ama...

Hayatımda bir dakika bile:

CHP’li veya HDP’li olmadım...

Zira...



1994 yılında “Kurucu Genel Başkan Yardımcısı” olduğum...

Ancak...

Ve halen...

Hiç oy vermediğim LDP üyesiyim...

Üyeliğimden:

Onur duyuyorum...



LDP’ye oy vermedim çünkü...

Bu seçmen kitlesiyle:

LDP gibi çağdaş bir partinin barajı aşabilmesine imkan yoktu...

Zira seçmenin %99’u LDP’yi:

“Komünist” falan gibi bir şey zannediyordu...

Hatta:

LGBTİ olduğuna inananlar bile vardı...



Ve bendeniz...

Siyasetin rüyalara değil...

Gerçeklere göre yapılması gerektiğine inanıyorum...

Hiç tükenmedi


“Hacca gidiyorum” dediğinde...

“Bu bacaklar ve bu yürüyüşle mi?” diye soranlara:

“Gidemesem bile yolunda ölürüm ya” cevabını veren karınca misali...

Dünyanın...

Ve...

İnsanlığın:

Savaşlardan...

Ve fakirlikten...

Liberal demokrasiyle kurtulacağına olan inancım hiç tükenmedi...