Korkusuz
Ümit Zileli

Bunun adı “İflas ekonomisi” değilse nedir?!

Önce bilinenleri sıralayayım...

Dolar 7 TL’yi aştı, aldı başını gidiyor; Merkez Bankası’nın piyasaya pompaladığı 60 milyar dolar heba oldu gitti! Bankanın rezervinde kalan para ise 25 milyar dolar civarında!

Oda TV’den Kayahan Uygur’un bildirdiğine göre Alman Derecelendirme Kuruluşu Scope Ratings, 2020 yılı ülkeler dış kırılganlık ve dayanıklılık raporunu yayınladı. Buna göre Türkiye 69 ülke içinde sondan ikinci sırada; geçen yıldan bu yana 8 basamak birden yitirerek 68’inci sıraya demirlemiş durumda! Kuruluş, son üç sıraya yerleşen Arjantin, Türkiye ve Gürcistan’ı “Riskli üçlü” olarak adlandırdı ve bu ülkelerin ekonomilerinin krizlere direnebilme kapasitelerini “çok zayıf” olarak kaydetti!..

Maalesef Alman kuruluşun bu vahim değerlendirmesinin izdüşümlerini de gün be gün yaşamaya başladık; örneğin İstanbul Sanayi Odası Satın Alma Yöneticileri, Endeksi (PMI)

Anketi’nin Nisan 2020 sonuçlarına göre, eşik değeri 50 olan imalat sektörü 33.4’e gerileyerek büyük bir gerileme yaşadı!

CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, mart ayında bütçe açığının 43.7 milyar liraya çıktığını belirterek şu uyarıyı yaptı:

-TBMM’nin toplanarak 2020 bütçesinin revize edilmesi gerekmektedir. Yenileme yapılmazsa bu bütçe bu yılı çıkaramaz!..

Böylesine bir açığa rağmen, geçiş garantisi verilen köprülere devletin kasasından tıkır tıkır ödeme yapılıyor. 2019 ödendi. 2020’nin ilk üç ayının bütçeye yükü ise yaklaşık 93 milyon dolar! Türk lirası olarak söylersek, 651 milyon TL!

Bu daha yalnızca Osmangazi Köprüsü ile Yavuz Sultan Selim Köprüsü!.. Haa, bu arada devletin özel şirketlerle yaptığı “geçiş garantili yap-işlet-devret” sözleşmeleri de asla açıklanmıyor:

-Büyük sır yani!..

Şimdi uzmanlara soruyorum: Bu tabloya siz hangi adı yakıştırırsınız?

Engellendikçe yükseliyorlar!


Olmuyor, bir türlü başaramıyorlar!..

İktidar, CHP’nin 11 büyükşehir belediye başkanına yüklendikçe, hizmetleri engelledikçe, yok saydıkça başkanlar oylarını hem de öyle böyle değil büyük ölçüde artırıyorlar!..

Avrasya Araştırma Şirketi’nin son yaptığı “Yerel Yönetim Anketi” sonuçlarına göre, CHP’li belediyeler kazandıkları tüm illerde yükselişte!

Mesela Ankara’da Mansur Yavaş, bağış hesaplarının bloke edilmesi, yardımların engellenmesine karşı verdiği mücadele sonucu geçen seçimde aldığı yüzde 50.3 oranındaki oyunu yüzde 58.97’ye yükseltmiş!.. Diğerleri de aynı başarıyı şöyle yakalamış:

Antalya’da Muhittin Böcek 50.62’den 57.67’ye, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu yüzde 48.8’den yüzde 55.82’ye, Adana’da Zeydan Karalar yüzde 53.63’ten yüzde 58.8’e, Aydın’ın “Topuklu Efesi” Özlem Çerçioğlu yüzde 53.94’ten yüzde 58.95’e, İzmir’de Tunç Soyer yüzde 58.1’den yüzde 62.2’ye, Mersin’de Vahap Seçer yüzde 45.9’dan 49.1’e, Tekirdağ’da Kadir Albayrak yüzde 51.18’den yüzde 55’e, Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen yüzde 52.3’ten yüzde 55.9’a, Muğla’da Osman Gürün yüzde 36.1’den yüzde 39.51’e, Hatay’da Lütfü Savaş yüzde 55.16’dan yüzde 58. 55’e sıçramış!..

Eee, atalarımızın “kulağa küpe olsun” diye söylediği çok güzel bir deyiş vardır:

-Kendi düşen ağlamaz!..

Koronavirüs, Silivri zindanında!..


Böyle olacağını çok öncesinden söylemiştik...

Müneccim olduğumuzdan değil tabii; koronavirüsün yarısından fazlasının görüldüğü, bizzat yetkililerin “Merkez üssü” olduğunu söylediği İstanbul’da virüs elbette Silivri zindanını da ziyaret edecekti!

Evet, korona Silivri’de... Haberi, Barışların ve Hülya Kılınç’ın avukatı Celal Ülgen, Tuluhan Tekelioğlu’nun Tele 1’deki “Hayatın Rengi” programında verdi. Kaç kişide görüldü, buna karşın neler yapıldı, nasıl önlemler alındı bilmiyoruz.

Zaten, İstanbul ve Türkiye genelinde kaç mahkum, tutuklu ve gardiyanda görüldü, buna karşılık nasıl bir yol tutuldu, onu da bilmiyoruz! Adalet Bakanlığı üç beş rakam verip “durum kontrol altında” türü bir şeyler geveledi ancak net tabloyu öğrenmek mümkün olmadı; bu gidişle mümkün olabilecek mi onu da bilmiyoruz!

Diğer bir deyişle, tüm diğer mahkum ve tutuklular gibi arkadaşlarımız da her türlü tehlikeye açık bir şekilde, yokluk şartlarında virüsten korunmaya çalışıyor ancak nereye kadar başaracaklar onu da hiç mi hiç bilmiyoruz!

Yeniçağ Gazetesi yazarı sevgili kardeşim Murat Ağırel’in eşi Dilek Ağırel, iki aylık hapishane sürecinde eşiyle yalnızca bir kez görüşebildiğini belirterek şöyle dedi:

-Yalnızca haftada bir 20 dakika telefonla görüşebiliyoruz. Orada bağışıklık sistemlerini güçlü tutmalarına imkan yok. Murat ve diğer arkadaşları büyük bir risk altında...

Hiçbir şekilde tutuklu bulunmamaları gereken gazetecileri bu şekilde “cezalandırma” yöntemini “ölümcül bir virüs” sürecine de taşımak, ne kadar vicdana sığar, onu da sizlerin vicdanına bırakıyorum...