Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Bunun adı ekonomi politika mı yoksa ekonomiyi zapturapt altına almak mı?..

Bizim ekonomimizin sorunu faizlerin düşmesi; doların sürekli değer kazanması mı yani?..

Yok ya...

Vallahi yok, billahi yok...



Arkadaş, bırak artsın artacaksa dolar...

Artacak artacak da nereye kadar çıkacak?..



Ama...

Faizleri müdahale ile düşürürsen...

Müdahale ile de çıkarırsın...

[caption id="attachment_6134439" align="alignnone" width="600"] Tayyip Erdoğan[/caption]

İyi de sen o kadar yüksek bilgiye sahip olsaydın zamanlama konusunda...

Zaten bu krizleri çıkarmazdın...



Şu anda sorun doların değer kazanması değil...

Aksine...

Dolar değer kazanınca ihracatçın kazanıyor, ithalatçın vazgeçiyor...

Ama...

TL değer kazandığında ihracatçı kaybediyor, ithalatçı kazanıyor...



Faizler düşerse (TL bollaşırsa):

Yatırım artıyor...

Yatırım artınca...

İstihdam artıyor...

İstihdam artınca...

Üretim artıyor...

Üretim artınca...

Vergi gelirleri de artıyor...

Vergi gelirleri artınca...

Bütçe açıkları kapanıyor...

Bütçe açıkları kapanınca...

Enflasyonist baskı olmuyor

En büyük fayda ise...

Toplumun morali yükseliyor...



Doların ise işba (Doyum) noktası vardır...

Bir noktadan sonra müdahaleye gerek kalmaksızın düşer...

O nokta...

Ekonomisi büyüdüğü, kârların arttığı ve...

Ekonominin, borçlarını ödeyebilme yeteneğinin de artmasıdır...

Borçlarını rahatlıkla ödeyen ekonominin dövize olan ihtiyacı en alt seviyeye düşer...



Paranın fiyatı olan faizi sen belirle...

Döviz fiyatını (Baskılayarak ve borç harç döviz bulup satarak) sen belirle...

Eeeee....?..

Bunun adı ekonomi politika mı?..

Yoksa?..

Ekonomiyi zapturapt altına almak mı?..

Hay Allah sizi bildiği gibi yapsın...

BANA İNANMAYACAĞINIZI BİLDİĞİM İÇİN...


Maliyeciden Merkez Bankası Başkanı...

Maden mühendisinden de Maliye ve Hazine bakanı olursa...

Aha işte...

Olacak olan da budur...



“Senin bu yazdıklarının doğru olduğu ne malum?” diye sorulduğunu biliyorum...

Haklarıdır, soracaklar elbette...

Ben de onlara diyeceğim ki:

İyi de kardeşim...

Bunları yıllardır söylediğim, yazdığım halde benimle bir gün olsun tartıştınız mı?..

Yooo...

“Saçmalıyor” deyip geçtiniz...



Siz saçmalamıyorsunuz da tüy dikiyorsunuz...

O tüyü nasıl diktiğinizi de gördük...



Bitiriyorum...

Ekonomi rayında giderken piyasadaki para miktarını arttırmak, sağlıklı ekonomiyi azdırmaktır... Namuslu insanı, fuhşa teşvik etmek demektir...

Ekonomi durgunluk yaşıyorsa piyasadaki para miktarını azaltmak ise...

Kanı çekilmiş insanın damarlarında kalan kanı da emmektir...



Bu son paragrafı...

1929 büyük buhranını çözen büyük maliyeci ve iktisatçı John Maynard Keynes’ten mülhem yazdım...

Bana inanmayacağınızı bildiğim için...

“Hatırlatayım” dedim...

AKIL BİRAZ YAHU... AKIL, FİKİR, DÜŞÜNCE...


Kimileri zannediyor ki...

Erdoğan, “hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, küresel ekonomiye uyum sağlayacağız” dediği için bir gecede ekonomi büyüdü...

Döviz borçlarımızı tatlı cadılar bir burun oynatmayla ödedi...

Bütçe açıkları borg misali kendi kendini onardı...

İhracat patladı...

İthalat orta yerinden çatladı...



Yahu yok böyle bir şey...

Sen elindeki dövizini satıyorsan bil ki birileri de alıyor...

O birileri senin sattığın dövizleri almasa sen onları kime satacaksın?..



Sen borsaya koşup tanımadığın, bilmediğin şirketlerin hisse senetlerini alıyorsan...

Bil ki birileri de onları satıyor...

Yoksa kimden satın alacaksın?..



Ne yani...

Senin düşecek korkusuyla sattığın dövizleri alanlar ile...

Sana elindeki değerlenen hisse senedini satanlar süzme salak mı?..



Tövbe tövbe tövbe...

Akıl biraz yahu...

Akıl, fikir, düşünce...

MİLLET KOLAY GAZA GELİYOR


Merhum Taner Şener’in sözlerini yazıp Muhayyerkürdî makamda bestelediği bir güzel eseri şöyle başlıyor:

“Bir çift sevdalı bakışın, aşk ateşi ruhumu sardı...”.



Bizim küçük yatırımcılar (“Piyasa oyuncuları” hatta “figüranları” mı demeliydim?) da o şarkıdaki gibiler...

Erdoğan’ın hayallerle süslenmiş bir çift tatlı sözüne kanıp ellerindeki üç beş kuruş dövizi satıp borsaya koştular...



“İyi yaptılar” veya “yanlı yaptılar” diyecek değilim...

Amacım durum tespiti yapmak...

Amacım nasıl da kolay gaza geldiklerini anlatmak...

BU ZİHNİYETLE OLMAZ...


Ekonomi iyi değil...

Bir kişinin ağzından kırk yılda bir çıkan, birkaç hülyalı sözle düzelmesi ise imkansız...



Yok yok ben de “yapısal reformlar” diye başlamayacağım...

Çünkü...

Bizim ekonomiyi yapısal değil zihinsel bozukluklar batırdı...



Düzelmez mi?..

Düzelir düzelir de...

Bu zihniyetle olmaz...

BERGÜZAR KOREL’DEN HAYAT DERSİ


Türk sinema dünyasının en sevimli, sempatik ve (göründüğü kadarıyla) mutlu çiftlerinden biri Bergüzar Korel Ergenç – Halit Ergenç çifti...

Çok da başarılılar...



Bergüzar ikinci çocuğunu getirdi dünyaya...

Ve doğal olarak 10 kilo fazlası var...

On kilo fazladan nasıl kurtulacağına ilişkin tercih ettiği modele bayıldım...

Harika...

Hayat dersi gibi...



Bakın ne diyor Bergüzar Korel Ergenç:

“Artık hazırım. Kendi istediğim zamanda kendi istediğim şekilde kilo verme sürecine girdim. Bedenimi ben nasıl görmek istiyorsam nasıl mutlu hissedeceksem benim yönetimimde ve kontrolümde hiçbir strese girmeden hamileliğimin bana bıraktığı 10 kiloyla vedalaşmaya karar verdim.

Bunu en başta, vücudumun hiç alışık olmadığı ve ağrılara sebep olan ağırlıktan kurtulmak için yapacağım. Keyfimden ve zevklerimden ödün vermeden.

Daha fazla hareket, üç öğün, bolca su, erken akşam yemeği ve tabii ki rafine şeker ve glutenden uzak durarak yapmayı planlıyorum.”



Demek istiyor ki...

“Fazla kilolarımdan kurtulurken daha fenası olan stres yaşamayacağım...”.

Çünkü...

Ve öğrenmiş ki...

Stres bedenin de aklın da en büyük düşmanı...

Özgür irade ise...

Bedenin de aklın da en güçlü ilâcı...

Tebrikler sevgili kardeşim...