Korkusuz
Can Ataklı

Bu polis bir konuşursa, neler olur neler...

ANALİZ

Bu polis bir konuşursa, neler olur neler...


Sedat Peker uyuşturucu trafiği ile ilgiler bilgiler verip de bunların doğru çıkması üzerine konuya biraz daha ciddi bakmaya başladım.

Peker çok müthiş ithamlarda bulundu.

Bir dönem başbakanlık yapmış, AKP’nin en önemli isimlerinden biri olan Binali Yıldırım’ın oğlunu bile anlattı.

Kimse açıkça yalanlayamadı, Peker’in “mafya lideri” olduğu söyleminden hareketle konuyu halı altına süpürmeyi tercih ettiler.

Peker tane tane anlatıyor.

İç ve dış mihrakları ortaya koyuyor.

Ama sonuç alınamıyor bir türlü.

Bunun yerine içişleri bakanı sözde bir operasyon yaptırıp “Uyuşturucu baronları yakalandı” haberlerine imza atıyor.

Uyuşturucu baronu diye yakalanan kişinin evinden 4 kilo kokain çıkıyor oysa.

4 kilo uyuşturucu ile baron olunmaz, olsa olsa torbacı ya da kurye olur.

Ancak geçen hafta pek alışılmadık bir olay yaşandı.

Bir polis, arabasında 24 kilo 600 gram eroinle yakalandı.

Cumhur Acarca isimli bu polisin yakalanması da tıpkı polisiye filmlerdeki gibi oldu.

Konya Narkotik Bürosu, kente ciddi miktarda eroin getirileceği yönünde ihbar almış.

Bunun üzerine Adana-Konya yolu üzerinde sıradan bir güvenlik denetimi süsü verilmiş arama noktası oluşturulmuş.

Cumhur Acarca’nın içinde olduğu araç bu noktaya geldiğinde, polis olduğunu belirtmesine rağmen aracın aranacağı söylenmiş.

Acarca bunun üzerine aracını kontrol noktasındaki polislerin üzerine sürerek kaçmaya başlamış.

60 kilometre süren uzun kovalamaca sonunda Cumhur Acarca’nın otomobili başka bir araca çarpınca durmuş.

Araçta yapılan aramada 24 kilo 600 gram eroin bulunmuş.

Eroin, sıradan bir uyuşturucu değil.

Hem piyasa değeri diğerlerine oranla çok daha yüksek hem de çok daha tehlikeli.

Uzmanlar yakalanan miktarın piyasa değerinin 1.5 milyon lira olduğunu belirtiyor.

İşe bakın ki bu polis daha önce uyuşturucu çetelerine karşı verdiği başarılı mücadele nedeniyle Adana Valisi tarafından ödüllendirilmiş.

Şimdi gelelim işin can alıcı noktasına.

Uyuşturucu operasyonlarında her zaman polisler yakalanmaz.

Eğer bir polis yüklü miktarda eroinle yakalanmışsa, bu kişi sadece sıradan bir taşıyıcı olmaz.

Sırf para için hiç tanımadığı bir “uyuşturucu baronunun” malını taşımaz.

En azından o malın gerçek sahibini biliyordur ve zaten polis olduğu için de kendisine büyük güven duyulmuş demektir.

Bu nedenle yapılacak sorgusundan sonra hiç umulmayan kişilere ulaşılabilir.

Ayrıca bu operasyonun tesadüf olduğunu da kimse sanmamalı.

Hiçbir polis, bir kontrol noktasında polis olduğunu beyan eden birinin ısrarla aracını aramaya kalkmaz.

Mutlaka Konya’ya giden eroinin o araçta olduğu biliniyordu.

Hatta belki kime kadar uzanacağı bile biliniyordur.

Burada sorum şu olur; Bu operasyondan Soylu’nun haberi var mıydı?

Hatta Konya Emniyet Müdürü, Konya Valisi bunu biliyor muydu yoksa Narkotik Büro kendi başına mı yaptı.

Öyle hissediyorum ki bu operasyonun arkasından çok şeyler çıkacak.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Bunun hesabını verebilecek biri var mı?




Hepsi barkotlu hepsi fiyat etiketli ayçiçek yağı fiyatlarını görüyorsunuz.

2019 yılının başında 5 litrelik ayçiçek yağı, 42.5 liraymış.

Sonra günümüze atlıyoruz.

Ekim ayının 10’unda 5 litrelik ayçiçek yağı, 94 lira 45 kuruşa çıkmış.

12 gün sonra aynı ayçiçek yağı, 105 liradan satışa sunulmuş.

7 gün daha geçtikten sonra fiyat bu kez 119 lira 95 kuruş olmuş.

Bu yazıyı yazarken son fiyata baktım.

5 litrelik ayçiçek yağının fiyatı 129 liraya çıkmış. Üstelik 150 liranın üzeri çizilmiş 129 liraya satıldığı belirtilmiş.

Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinde ise aynı ürün yüzde 9 indirimli olarak 97.99 liraya satılıyordu.

Bir şey söyleyeyim mi, bunlar daha iyi günler, bugün açıklanacak enflasyon oranı, devletin yeni yılda yapacağı vergi ve harçlardaki zamlardan sonra bugünü çok ararız.

Peki bunun sorumlusu kim?

Dış güçler mi yoksa yine?

ÇOK GÜLDÜM

Oran da söyleseniz iyi olacaktı ama...


Anketler peşi sıra geliyor.

Öyle ki seçim döneminde bile bu kadar çok anket yapılmaz.

Anketlerin üstadı, biliyorsunuz AKP genel başkanı Erdoğan.

Yıllarca sürekli anket yaptırıp ülkeyi aldığı sonuçları iyi değerlendirerek yönetti, algı operasyonları yaptı, sonunda kendine çok bağlı bir seçmen kitlesi yarattı.

Ancak artık işler tersine gidiyor.

Anketler hep iktidar partisinin aleyhine gelince bunlardan yararlanıp yeni algı yaratmak da pek mümkün olmuyor.

Ancak buna rağmen AKP’liler umudu kesmiyorlar tabii ki.

İşte son örnek, Mehmet Özhaseki’nin açıklamaları herkesi gülümsetti.

Çünkü AKP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, “AKP açık ara önde gidiyor” dedi.

Meğer gençlere AKP’yi soruyorlarmış.

Gençler “Hayatta ne için mücadele edersiniz?” sorusuna “Vatan, millet, bayrak ve din gibi milli ve manevi değerler” cevabı veriyorlarmış. Özhaseki  “Kendinizi hangi partiye yakın görüyorsunuz?” diye sorduklarında “AKP’nin açık ara önde olduğu” ortaya çıkıyormuş.

Hayır araştırmalar güzel olabilir de bari bir de oran verseymiş, o zaman komik olmaktan çıkardı bu sözler.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Sana ne yahu, edep bekçisi misin sen?


Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ardından yardımcısı Burhan İşliyen, bakın nasıl inciler yumurtlamış;

“Parklarda, bahçelerde elinde fotoğraf makinesi olan bir kişi, gelinlik giymiş bir hanım kız, yanında damat. Ağacın altında uzanıp resim çektiriyor. Gencecik kızımızı, hele bir de tesettüre uygun değilse, teşhir etmek... Bu eziyetin sebebi nedir Allah aşkına? Nereden çıktı bu adet. Niye birbirimize eziyet ediyoruz ki?”

Yetmemiş bunları söylemek devam etmiş anne babaların da buna ortak olarak günah işlediklerini ileri sürmüş.

Bakın ne demiş bu adam;

“Bazen sosyal medyada biri paylaşıyor: ‘Kızımın mutlu gününe birlikte katıldık’ falan, bakıyorsun; çocuğu Allah’ın emrettiği tesettürden uzak. Hem o günahı işlemiş; hem de bunu teşhir etmek, yaymak suretiyle şahitlerini çoğaltıyor, günahına şahitlik edenleri çoğaltıyor. Başka bir günaha aracılık ediyor. Bu nasıl bir hal, bu nasıl bir anlayış. Bütün işlerimizin ölçülere uygun olmak zorunluluğu olduğu gibi düğünlerimizin düğün hazırlıklarımızın, törenlerimizin de dini ölçülere imanımızın bizden beklediği ölçülere uygun olması gerekir.”

Nasıl bir kafa yapısıdır bu böyle?

Bir yandan ahlak bekçiliği bir yandan milletin inancını sorgulayıp neyin günah olduğuna karar vermek.

Bırakın milletin yakasını yahu.

BUNU YAZMAK GEREK

29 Ekim en çok Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı Akit gazetesine yaradı


Yandaş medya Atatürk’ten, Cumhuriyetten hiç haz etmiyor ama sıra bunun üzerinden para kazanmaya gelince hiçbir itirazları olmuyor.

Bunun son örneğini geçtiğimiz Cumhuriyet Bayramında yine yaşadık.

Cumhuriyet Bayramı nedeniyle verilen gazete reklamlarından aslan payını yine bu medya aldı.

Örneğin her yayını ile kin ve nefret kusan Akit 29 Ekim günü 3 tam sayfa reklam almıştı.

Akit’in birinci sayfasında muhalif medyaya (biri hariç) verilmeyen Turkcell reklamı da vardı.

Gazetede ayrıca 4 de yarımşar sayfalık reklamlar vardı.

Yandaş medyanın amiral gemisi olan Hürriyet’te 5’i tam sayfa 19 reklam yayınlandı.

Sarayın en militan gazetesi Sabah 7’si tam sayfa olmak üzere 19 reklam almıştı.

Yandaş medyanın tüm gazetelerinin birinci sayfalarında ise Turkcell reklamı vardı.

Buna karşı muhalif medya da Cumhuriyet Bayramı nedeniyle fazla reklam aldı.

Sözcü’de 3’ü tam sayfa 18, Cumhuriyet’te 3’ü tam sayfa 34, Korkusuz’da 2’si tam sayfa 8, BirGün’de 1’i tam sayfa 11 reklam yayınlandı.