Korkusuz

Böyle bir ülke yok

Böyle bir ülke yok
Gazeteciliğe 1977 yalında Rahmetli İsmail Cem’in sahibi olduğu Politika gazetesinde başladım.

Tam 42 yıldır gazeteciyim ve başka da hiçbir iş yapmadım.

Türkiye, Arap ülkeleri ve uluslararası birçok gazete, radyo, televizyon ve haber ajansında çalıştım.

Bölgemizdeki savaşların tümünü izledim, çok sayıda ülkeye gittim ve bir çok liderle tanıştım.

Bu coğrafyanın hemen hemen her şeyini bilirim.

Buralarda iyimser olmak pek kolay değil.

Çünkü hiçbir şey iyi gitmiyor ve gideceğine dair belirtiler de yok.

Her  şey karanlık ama yine de insanlar Türkiye dahil bu coğrafyanın her yerinde umutlu olmak istiyor ve mücadeleye devam ediyor.

Elbette ‘EYT’den dolayı batan’ İskandinav ülkeleri bizi kıskanacak!

Oralarda heyecan sıfır!

Dört yılda bir seçim olduğu için kavga eden yok.

Yolsuzluk, yoksulluk, dinsel bağnazlık ve benzeri alışkanlıklar yok gibi.

Ne kadar da sıkıcı bir yaşam!

İnsan dediğiniz canı aksiyon çeker.

Bu konuda Türkiye model ülke!

Bir vatandaşın 24 saatine bakalım:

Ana gündem Suriye ve ona bağlı olarak ABD, Rusya, AB, Mısır, İran, İsrail, Körfez ülkeleri ve diğer ülkelerle ilişkiler yani kavgalar.

Suriye deyince mülteciler ve onlarla ilgili birçok konu ve haber.

Fırat’ın doğusu ve batısı ayrı bir eğlence!

Zamlar ya da sempatik söylemiyle fiyat düzenlemeleriyle yeni vergiler olmadan olmaz!

Dinsel içerikli haber, görüntü ve sosyal medya paylaşımları olmadan hayat çekilmez!

İktidar ve çevresinin zenginleşme çabalarıyla ilgili haber ve görseller büyük yolsuzluk düzeyine yükselmediği sürece magazin tadında!

Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na ‘Bay Kemal’le sataşması ve ‘Bay Kemal’ın ona her konuda yüklenmesi kesin çok eğlenceli!

Şu Tank-Palet fabrikası olmasaydı her şey çok da güzel olacaktı!

Kayyumlar işin tadını kaçırıyor ama onlar da olmadan Bahçeli heyecansız Bakan Soylu konusuz kalacak!

Bu aralar sakin gibi ama Davutoğlu ve Babacan’ın düdük sesleri duyulur gibi.

Magazin bir alem, medyada satılık adam sayısı artıyor, farklı alanlarda dönekler çoğalıyor ve dünya rekoru Türkiye’de.

Günlük elli kadar kadın, yemek, gelin-kaynana, giyim-kuşam ve dini eğitim programları olmadan kesin zekamız gerileyecekti!

Kadına şiddet, cinsel taciz ve namus cinayetleri moral bozuyor ama insana acı da gerek!

Ruh hastalarının çaresine bakan da yok ders alan da.

Ensar haberleri yok ama Diyanet’in aile yaşamını dizayn etme girişimi de olmasaydı kesin memleket batardı!

Bütün bunlar yetmez diyenler kendi çevrelerinden aile kavgaları, komşu dedikodular, kredi kartı borçları, gelin-kaynana-damat sürtüşmeleri ve bilumum aktüel haberleri ekleyebilirler.

Hayat dediğiniz böyle yaşanmalı.

Stres olmadan olmaz?

Yüce devletimiz bizim için çok sayıda şehir hastanesi yapıyor biz de buraların müşterisiz kalmasını istemeyiz!

Gerçi atalarımız ‘Müşteri için velinimet’ demiş ama her nedense millet her zaman müşteri olmuş devlet nimeti kapıp gitmiş.

Tüyü bitmemiş yetimin hakkı da arada kaynayıp gidiyor.

Bunlar sabah kalkıp gece yatıncaya kadar her birimizin zevkle zaman geçirdiği konular.

İrili ufaklı başka başlıklar da var ama onlar seçmeli.

İsteyen alır istemeyen gıcık aldığı komşusuna ya da harbiden düşmanına havale eder.

Sinir katsayısına iyi gelir.

Trafikteki durumdan belli.

Herkes herkesle kavgalı.

Yayaya yol verdiniz mi alın size ana-avrat küfür.

Kapıyı açıp kül tablasındaki izmaritleri boşaltanlar, camdan dışarıya tükürenler ve sarı ile kırmızıyı yeşil ışık görenler olmadan trafik hiç çekilmez!

Avrupalıların neden sıkıldığını İstanbul’a dönünce daha iyi anlıyorum!

Takım tutar gibi parti kavgaları olmadan hayat hiç çekilmez!

Türban işi çözüldüğüne göre geriye tek bir sorun kalıyor:

Selamlaşırken insanlar kafalarını mı tokuşturacak yoksa yanak yanağa mı öpüşecek!

Bu konu da tatlıya bağlandı mı CHP’yi karıştıranı da kolay buluruz.