Korkusuz

Bir terörist böyle meşrulaştırıldı!..

Bir terörist böyle meşrulaştırıldı!..
Damdan dama atlayan Osman gibiler dedik ya!.. Laf olsun torba dolsun diye söylemedik…

Libya ile imzalanan mutabakat ile birlikte dış politikada Londra’da toplanan NATO liderler zirvesine dikkat kesildik. Türkiye’nin haklı olarak öne sürdüğü “bloke ederiz” stratejisi gündeme damga vurdu. Açıklamalar ve karşı ataklar peş peşe geldi. Neyi bloke ediyoruz?.. YPG, NATO tarafından terör örgütü olarak tanınmansa alınacak bütün kararları bloke ediyoruz. Eyvallah çok iyi… Bugüne kadar hepimizin canı gönülden arzulayıp da hasretle beklediğimiz önemli bir politik tavır. Umarım devamı gelir... Git geller olmaz… Daha öncekilere benzemez!..

Şu satırları okuduğunuz sıralarda NATO liderler zirvesinde alınan karalar ile ilgili detayları öğrenmiş olacaksınız ama yine de çok yakın geçmişi hatırlatmakta fayda var diye düşündüm. Terör örgütü PYD/YPG Ocak 2014’de Kobani, Kamışlı ve Afrin’de sözde özerklik ilan etti. Diğer terör örgütü IŞİD de Eylül 2014’te Kobani’ye saldırdı. Bu arada, IŞİD ve YPG’nin Irak ve Suriye’de aynı amaca hizmet etmek için kullanılan  ve birbirleri ile eş güdüm içinde çalıştırılan, emperyalistlerin emellerine hizmet eden manivelalar olduğunun altını bir kez daha çizelim. IŞİD, Kobani’ye saldırdığında bizim damdan dama atlayan Osmanlar ne yapmıştı?.. Hatırlayın!.. O zaman “çözüm süreci” de devam ediyordu. YPG’ye yardım olsun diye çapulcu peşmergelere Habur Sınır Kapısı açılmış, Türk topraklarından geçip Kobani’ye gidip YPG’ye destek olmalarına izin verilmişti. Hem de Mehmetçikin gözetiminde. Hem de davul zurnayla… Hem de zıkkımlandıkları kebapların ve künefelerin parası, vergilerimizin biriktiği Hazine’den karşılanarak… O zamanların modası “selam olsun Kobani’ye” stratejik çukurluğunda Türk dış politikası maceradan maceraya koşarken PYD’nin başı terörist Salih Müslim, Ankara’da ayaklarına kırmızı halılar serilip Devlet Konukevi’nde ağırlanıyordu. Bu gerçekleri dile getirip eleştirdiğimiz için bizler de yandaş yalakalar tarafından linç kampanyalarında hedef tahtasına oturtuluyorduk. İktidara koltuk değneği olmak için kapalı kapılar ardında pazarlık yapan tatlı su milliyetçileri de saray bahçesinin etrafında ısınma turları atıyordu!..

Neyse!.. Zaman her şeyin ilacı… Güneş balçıkla sıvanmıyor

Hafızam beni yanıltmıyorsa, geçen yılın kasım ayıydı. Stratejik müttefikimiz (!), terör örgütü PKK’nın hamisi ABD’nin, kanlı katiller Murat Karayılan’ın başına 5 milyon dolar, Cemil Bayık’ın kellesine 4 milyon dolar, Duran Kalkan’ın da başına 3 milyon dolar ödül koyduğunu duyduk. Güya, ABD terör örgütü gerçeğini görmüştü… Adeta algı manyağı haline getirilen kamuoyu yandaş/yalaka medya sayesinde düğün bayram ediyordu. Teröristlerin yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmesine an gözüyle bakılıyor, iktidarın müthiş başarısına (!) en bilge ballı maaşlı uzmanlar tarafından methiyeler sıralanıyordu. Ne oldu?.. Kısacık anlatacağım. Eğer, “Saraya giden CHP’li”, “başkanların yediği Kars kazının yanında şarap mı yoksa rakı mı içildi?” geyiklerinden kurtulabilirseniz!..

Türkiye, sonsuza kadar haklı olduğu gerekçelerle Barış Pınarı Harekatı düzenledi. Sonra, suyunu çekip pilav olan ABD ve Rusya mutabakatları ile bu harekat durduruldu. Bakın, tam o arada, aynı Kobani’de YPG’ye yardım sağlayıp bu terör örgütünü kendi ellerimizle meşrulaştırdığımız gibi yeni bir tuzağa daha düştük. Ya gözlerden kaçtı yada ne olduğunu anlayamadı kamuoyu… Terörist başı Abdullah Öcalan’ın “manevi oğlum” dediği, ABD tarafından kılık değiştirilip SDG olan terör örgütünün sözde komutanı esas adı Ferhad Abdi Şahin olan Mazlum Kobani tüm dünyaya tanıtıldı. Maalesef meşrulaştırıldı!.. Eskimiş, kullanım süresi dolmuş katillerin yerini yenisi aldı. Hani 3 terörist yakalanıyordu?.. ABD, terör örgütünden desteğini çekmişti?.. Zokayı yutunca böyle oluyor işte!.. Barış Pınarı Harekatı en başta planlandığı gibi sonuna kadar devam edecekti. Şimdi çıkıp “bloke ediyoruz” söylemleri pek de inandırıcı gelmiyor. NATO “YPG terör örgütü” dese ne yazar?..  YPG kılık değiştirip SDG olmuş, Mazlum Kobani denen terörist ABD ve Rusya tarafından en üst düzeyde itibar görüyor. Bu işler sona mı erer, sen kendi öz gücünle pisliğin dibini kurutmazsan?.. Aynı ASALA’nın PKK olduğu gibi sürer gider. Adlar değişir… Katiller değişir… Sen sadece günü kurtarırsın. İçerdeki işbirlikçilerinle birlikte iktidarının ömrünü biraz daha uzatırsın. Etrafındakiler, biraz daha yemlenmenin coşkusuyla “beka” türküleri çığırmaya devam eder. Beyzbol sopalarının satışındaki artışın yüzü suyu hürmetine sesinin daha gür çıktığına ve herkesin sana daha çok inandığına, inanırsın!..

Ancak gün gelir… Bir Bakan çıkıp “Adil Öksüz’ün yerini biliyoruz. Biz de kalsın“ der…  Hemen ardından, kendinizin çıkardığı bir yasayı kendi ellerinizle veto edersiniz… Saray içinde ekipler kavgasının dünden daha fazla kızıştığını bunun taht kavgalarının yansıması olduğunu anlamayacak kadar bu milletin saf olduğunu sanırsınız... Kazın ayağının öyle olmadığını biliyoruz!.. Zamanı var!.. Bir süre daha oyalarsınız, Libya mutabakatı ve NATO blokajıyla!..