Korkusuz

Bir millet siyanürle zehirleniyor!..

Bir millet siyanürle zehirleniyor!..
İstanbul’dan sonra Antalya’da topyekûn ölümü seçen bir aile… Nedeni; geçim sıkıntısı. İktidarın rakamları hoplata hoplata enflasyonu düşürmesine rağmen!.. Uzun yıllardır art arda yaşadığımız benzer travmalar toplu intiharlara dönüşüyor. İnsanın aklına “Acaba sistematik bir cinayet mi?” sorusu düşüyor. “Ap açık intihar olduğu belli olan olayları nasıl bir cinayete benzetirsin. Öküz altında buzağı mı arıyorsun?” deyip garip garip sütundaki fotoğrafıma bakmayın. Efendim, kalemimin yettiği kadar izah etmeye gayret edeyim;

“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir”den nerelere geldik!.. Son zamanların moda lafını tekrarlayacağım; Adalet çöktü. Ha!.. Sadece mahkemelerde aradığımız adaleti kast ettiğimi sanmayın. Toplumdaki adalet duygusu, anlayışı çöktü… Vicdanlardaki adalet çöktü. İnanmayan şöyle bir etrafına baksın. Kaç kişinin kapı komşusunun halinden haberi var?.. Şimdi sorsam, “Survivor’ın yarışmasında kimler var?”, “Masterchef’te dün akşam ne pişti?” diye, takır takır cevap verirsiniz. Amaa!.. Komşunuzun evine haciz geldiğini ancak kamyon kapıya dayanıp da eşyaların zorla götürüldüğünde öğrenirsiniz!..

Toplumca tutulduğumuz hastalığın adı belli; pembe dantelli algı dünyası!.. Gerçeklerden koptuk gidiyoruz. Sorunlara gerçekçi teşhisler koyamıyoruz… Koymak için çalışanları ne görüyoruz ne de onlara destek oluyoruz. Bir  toplumda adalet toptan çökerken çare nerede aranır?.. Tabii ki demokratik ve meşru yollardan. Peki en doğru adres neresidir?.. Eğer demokrasi ile yönetiliyorsanız, parlamentodur. Seçip de Meclis’e gönderdiğiniz vekillerden, el birliği edip toplumun çöküşüne sebep olan sorunlara çare bulmasını beklersiniz. O zaman dönüp bakalım şöyle bir yakın geçmiş zamana. Bakalım, hangi önergeler reddedilmiş (hafızamda kaldığı kadarıyla) bizlerin temsil edildiği Meclis çatısı altında;

- Emeklilerin, elektrik, su ve doğalgaz faturalarının indirilmesi,

- Çocuk istismarlarının önlenmesi,

- Suriyeli mültecilerin gönderilmesi,

- Kadın cinayetleri,

- 17/25 Aralık,

- 15 Temmuz’un siyasi ayağı,

- FETÖ terör örgütünün siyasi ayağı,

- Çorlu tren kazası,

- Askerlerin yemeklerden zehirlenmesi,

- ASELSAN’daki ölümler,

- Maden kazaları,

- Bireysel silahlanmaların araştırılması,

- 115 hamile çocuk,

- Lösemi hastalarının ve ailelerinin sorunları,

- Emeklilikte yaşa takılanlar,

- Çiftlik Bank,

- Man adası belgeleri,

- Hacizli emekli maaşları,

- Hayvanlara karşı işlenen suçlar,

- ENSAR Vakfı skandalı,

- 3600 ek gösterge.

Haydi, torba kanunlar ve KHK’lar ile idare altına alındığımız yeni rejimde, “Acaba gece yarıları başımıza ne çorap örülüyor” diye düşünmüyorsunuz… Tek derdiniz, bankadan çektiğiniz kredilerle gittiğiniz tatilin veya aldığınız arabanın geri ödemelerini yapmak da olabilir. Peki yukarıda sıraladığım önergelerin reddedildiğinden kaç kişinin haberi var?.. Bu önergelerin hepsinin günlük yaşantımızla yakından alakalı olduğunu, gelecek nesillerimizin hayatını ve geleceğini yakından etkilediğini ispatlamam için belge mi sunmam gerekiyor?.. O zaman bu duyarsızlık neden?.. Bu tepkisizlik neden?.. Peş peşe gelen toplu intiharların ardından dökülen göz yaşları için “timsah gözyaşları” benzetmesini yapsam; bana kızar mısınız?..

Toplumu yönettiğini iddia edenlerin, yüzlerine bir ayna daha tutsam;

Şu, Suriyeli mülteciler sorunu… Tayyip Erdoğan’ın anlatımıyla, Suriyeli sığınmacılara bugüne kadar devlet kesesinden yapılan 40 milyar dolarlık  yardım… Hazineden yapılan farklı farklı ayni ve nakdi yardımlar… Bir Suriyeli mülteci ailesinin evine giren 10 bin liraya varan aylık. Eğitimde, sağlıkta kendi vatandaşlarımızdan esirgediğimiz kıyaklar… Kolay işyeri, şirket kurma avantajları… Onlar, çay bahçelerinde nargile tüttürürken, Suriye topraklarında şehit düşen Mehmetçiklerimiz…

Bu ülkede, bir yazarkasa olayı ile hükümetin düştüğü günleri hatırlıyorum!..

İstanbul Fatih’te, ardından Antalya’da toplu intihar olayları… Adalet…Adalet… Herkes için her yerde adalet diye avaz avaz haykırmakta haksız mıyım?.. “Sistematik cinayet” diye lafa girerken çok mu abartmış oldum?..

Hiç, o yana bu yana kendimizi atmayalım. Hepimiz suçluyuz!..