Korkusuz
Ümit Zileli

Bir Cumhuriyet fedaisi!

Öldüğünde henüz 35 yaşındaydı...

Ama kısacık ömrüne akıl almaz işler, büyük başarılar sığdırdı. Cumhuriyetin temeline en büyük harcı koyanların en ön sıralarında yer alan bir devrimciydi...

-Mustafa Necati!

Onu daha 25 yaşındayken İzmir ve Balıkesir yöresinde Yunan işgaline Padişah Vahdettin’in görevlendirdiği hain Anzavur kuvvetlerine karşı Kuvayı Milliye saflarında savaşırken görüyoruz... O yörede önde gelen bir yurtsever olarak sivrilen Mustafa Necati, 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclis’ine Saruhan Milletvekili olarak girdiğinde 26 yaşındaydı...

Savaş yıllarında önce Sivas İstiklal Mahkemesi üyeliği ardından da Kastamonu İstiklal Mahkemesi Başkanlığı görevlerinde bulundu. Mustafa Necati1925 yılında da Şeyh Sait isyanı esnasında Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Savcısı olarak görev yapacaktı..

1924 yılında yapılan seçimlerde tekrar seçilerek geldiği İkinci Meclis’te önce kısa bir süre İmar ve Adliye bakanlıkları yaptı. Ama asıl büyük ününü, 1925-29 yılları arasında üstlendiği Milli Eğitim Bakanlığı sırasında kazandı!

-Öğretim birliğinin sağlanması ve Harf Devrimi onun zamanında gerçekleşti.

Eğitimin yılmaz neferi!


Bu genç adam bir öğretmendi aslında...

Dahası, eğitimin başına geçtiğinde Türk Muallimler Birliği Genel Başkanıydı... Milli Eğitim Bakanlığı’na hırsla, iştahla ve büyük bir sevinçle sarıldı. İlk işi Maarif Teşkilatı Kanunu’nu çıkartmak oldu. Eğitimi valilerin elinden alıp, tamamen bakanlığın kontrolüne geçirdi. O kanuna şu cümleyi sokan da odur:

-Eğitim hizmetinde asıl olan öğretmenliktir!

İşte bu cümle, öğretmenliği en gözde, en itibarlı meslek konumuna yükseltti. Orta öğretimi parasız hale getirdi. Yabancı okulları denetim altına aldı. Köylere eğitim götürebilmek için “Köy Öğretmen Okulları” modelini yarattı; bu “Köy Enstitüleri”nin de ilk nüvesi olarak tarihe geçti!

Harf Devrimi’nin en ateşli taraftarı, en önde gelen neferi de oydu... Milletin yeni harfleri bir an önce öğrenebilmesi için “Millet Mektepleri” projesini oluşturdu. Kendisini büyük bir gurur ve heyecanla seven, izleyen öğretmenlere verdiği mesajında şöyle diyordu:

-Türk’ün hakimiyetinden doğan Cumhuriyeti, yeni neslin kalbine işleyeceksin. Bu elmas ışıldadıkça Türk milleti mesut olacaktır.

Bu müthiş genç adam, ilk millet mektebinin açıldığı 1 Ocak 1929 günü, bir dizi hatanın yol açtığı apandisit patlaması sonucu hayata veda etti. Kısacık yaşamına ülkesi ve halkı için olağanüstü hizmetler sığdırdı ve gitti!

-Mustafa Kemal, onun ölümünü öğrendiğinde büyük bir teessür içinde “Ne büyük evlattı” diyerek gözyaşı döktü...

Gericinin nefreti!


İşte, gerici, yobaz güruh bu Cumhuriyet fedaisinden, Kuvvacı devrimciden bu yüzden nefret ediyor!

İşte bu yüzden, Ankara’da Mustafa Necati’nin ailesinin devlete bağışladığı, eski Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın restore ettirip, “Mustafa Necati Kültür Evi” olarak millete armağan ettiği tarihi binanın adı değiştirilip bir Cumhuriyet düşmanının adı veriliyor!

2006 yılında da iktidar bu evi 49 yıllığına bir kuru fasülyeciye kiralamaya kalkmış, büyük tepkiler üzerine vazgeçilmişti!

Amaç son derece açık; Mustafa Necati’nin adının silinmesi, karalanması, tamamen unutulması Cumhuriyet düşmanlarının en büyük emelidir. Bunun için gerekirse ruhlarını şeytana bile satarlar!

Mustafa Necati gibi Cumhuriyet kahramanlarını asıl incitecek olan ise bu güruhun yediği herzeler değil, kendisini Cumhuriyetçi, Atatürkçü, ilerici olarak tanımlayanların hafızasından, gönlünden silinip gitmesidir kanımca...

-Çünkü Cumhuriyet, kahramanlarını yitirdikçe yıkılmaya mahkum hale gelir!..