“Az sonra düşeceksin Hoca” dedi...
Çünkü...
Hoca Nasrettin:
Bindiği dalı kesiyordu...
★
Ertesi gün...
Bir kolu ve bir bacağı sarılı komşusunun kapısını çaldı Hoca...
“Komşu” dedi, “Benim ağaçtan düşeceğimi bildin, ne zaman öleceğimi de bilirsin...”.
Komşusu hocanın bir muzırlık peşinde olabileceğini düşündü:
“Önümüzdeki Perşembe öleceksin” dedi gülerek...
★
Hoca, ağaçtan düşeceğini bilen adamın...
Öldüğünü de bileceği zannıyla cuma günü uyanmadı...
İttiler, kaktılar yok...
“Öldü herhalde” deyip yıkadılar, kefenlediler, gömdüler...
★
Gece uyandı Hoca...
Güç bela kefenle çıktı mezardan...
Koşmaya başladı...
★
Tam o sırada...
Bir fincancı kervanı geçiyordu kabristanın yanından...
Hocayı gece karanlığında beyaz kefen içinde gören katırlar:
Ürktü...
Koşmaya başladılar...
Fincanlar döküldü...
Hepsi tuzla buz oldu...
★
Hoca’yı yakalayan fincancılar bir güzel patakladılar...
Hoca o haliyle evine gitti...
Karısı şaşırdı ama sevindi de...
★
Ertesi gün Hoca’nın dirildiğini duyan komşular eve akın ettiler...
İçlerinden yaşlıca biri sordu:
“Hoca, öbür dünya nasıl?..”.
“Fincancı katırlarını ürkütmezsen, buradan farkı yok” dedi Hoca...
★

Az gelişmiş ülkeleri...
Bindiği dalı kesen politikacılar yönetir...
Ama...
O politikacıların yağcıları...
“Bindiğin dalı kesiyorsun düşeceksin” demez...
Aksine:
“Ne kadar da güzel dal kesiyorsun bravo” deyip alkışlarlar...
★
Aynı ülkenin halkı da...
Bu dünyada yediği dayakları...
Öbür dünyadaki fincancı katırlarını ürküttüğü için yediğini sanır...
★
NOT:
Bu kıssanın ülkemizle ilgisi yoktur...
Çünkü ülkemiz:
Az gelişmiş değil...
Çok gelişmiş bir ülkedir...
O çağda öyleydi
İngiliz düşünür Thomas Carlyle’a (1795-1881) halk kitleleri için şöyle demişti:
“Cansız bir balçık yığınıdır... Bir heykeltraşın eli değmediği sürece öylece kalacaktır...”.
★
Carlyle’ın heykeltraştan muradı:
Bir kahramandır...
Bir liderdir...
Bir devlet insanıdır...

★
Atatürk, Carlyle’ın hiç tanımadığı ama tanımladığı güçlü kişilerden biri...
Osmanlı’dan “Padişah’ın kulu” olarak emanet aldığı 10 milyon kişiyi...
Önce birey, yurttaş...
Sonra da:
Millet yaptı...
★
Sözümün özü:
Osmanlı’dan devralınan:
Türk Müslümanları...
Kürt Müslümanları...
Arap Müslümanları...
Arnavut Müslümanları...
Çerkez Müslümanları...
Boşnak Müslümanları...
Lâz Müslümanları...
Ve ...
Rum Hıristiyanları...
Ermeni Hıristiyanları...
Ve Museviler...
Atatürk’ün zekâsı ve dehasıyla şekillendirilip:
“Millet” olarak devlet sahibi oldular...
★
Rus edebiyatının dehalarından Lev Tolstoy (1828-1910) ise...
Carlyle ile tam aksi görüşteydi...
Toplumların hayatını ve geleceklerini şekillendiren kahramanlar değil bizzat:
Halkın kendisiydi...
Liderler ve kahramanlar...
Halkın içinden çıkmış...
Halk istediği...
Kabul ettiği...
Hatta:
“İteklediği” kişilerdi...
★
Ve halklar...
Sonunda mutlaka...
O kahramanı kendi içlerinden çıkarırlardı...
Yani:
Kahramanlar...
Halk hazır olduğunda...
Gelirlerdi...

★
O çağda...
Gerçekten de öyleydi...
Nereden çıkardım
Millet nedir?..
“Kederde, kıvançta, tasada beraber olan aynı ülke yurttaşlarıdır...”.
★
Tamam da...
Bizim ülkemizde yaşayan yurttaşlar:
Neden:
“Mutlulukta, barışta ve refahta bir ve beraber olamıyor?..”.
★
Nereden mi çıkardım?..
Olabilse...
Politikacılar...
Gazeteciler...
Sanatçılar sadece felaket zamanlarında:
“Birlik ve beraberlik çağrısı” yapar mı?..
★
Oysa canlarım...
İnsanî gelişimini tamamlamış halkımız...
Ve...
Onların arasından çıkacak:
Vasat üstü...
Sadece:
Kederi...
Kıvancı...
Ve...
Tasayı değil...
★
Neşeyi...
Coşkuyu...
Umudu...
Hâsılı...
Tüm ortak duyguları paylaşan...
Politikacılarımızı başımıza taç...
★
Felaket sürecinde ülkeyi ve toplumu:
“Benden, benden değil” diye ikiye ayıran partizanları ise:
Sopayla kovalayan toplum olmalıyız...
Değersiz
Filozof Demokritos günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce şöyle demişti:
“Sizin için değersiz olan birinin sizi yönetmesi sakıncalıdır.”.
★
2500 yıl önceki Yunanistan’da...
İnsanî gelişmişliğini gerçekleştirmiş halkın...
Eğitimsiz...
Cahil...
Kandırılmaya hazır halka oranı:
Yüzde 5 idi...

★
Günümüz dünyasında...
Müslüman halkların yaşadığı ülkelerin az gelişmişliklerinin sebebi de:
Eğitimsiz...
Cahil...
Kandırılmaya hazır halkın seçtiği politikacıların...
Yönettiği ülke halkının % 10’unun yanında:
Çok değersiz oluşlarıdır...
Deprem geçsin
Canlarım...
Şu depremin yası geçsin...
Göreceksiniz ki:
Ne birlik umurlarında olacak politikacılarımızın...
Ne beraberlik...
★
Demokrasinin özgür yarış olduğunu da unutup:
Rakipleri düşmanlaştıracaklar...
Ve...
Birbirlerine...
“Düşman ülke politikacılarının” etmeyeceği:
Hakaretleri edecek...
İftiraları atacaklar...
★
Az daha unutuyordum...
Dünkü SOZCU.COM.TR’de yayımlanan haber şöyle:
★
İstanbul’un en eski metrosu Yenikapı-Atatürk Havalimanı hattının büyük bir depremde yıkılma riski taşıyan viyadüklerini güçlendirmek için İBB’nin İller Bankası’na yaptığı kredi başvurusuna, 2022 yılının ağustos ayından beri onay beklendiği ortaya çıktı.

Münasebetsiz
Seçimi kaybeden:
Siyasetçidir...
Siyasî partidir...
★
Seçimi kazanan da:
Siyasetçidir...
Siyasî partidir...
★
Bir gazeteci...
Seçimi kaybetmesini istediği bir siyasi patinin liderinin:
“Kılıçdaroğlu hiç ‘Ak Parti seçmenleri öldü
Oyları bana kaldı’ diye sevinmesin” diye yazacak kadar irtifa kaybetmişse...
Bunun sebebi...
Yandaşı olduğu kişi ya da parti seçimi kaybettiğinde...
Kendisinin:
“Ballı kazançları kaybedeceği” endişesidir...
Endişe
Bir ülke halkının yarısından çoğu...
Hiç hak etmediği kadar çok acı çekiyorsa...
Bu acının müsebbibi
sadece:
Eğitimsiz...
Cahil...
Kandırılmaya hazır:
“Bir lokma bir hırka” kaderciliğiyle uyutulmuş kitleler değil...
★
Ülkeyi yöneten vasat altı politikacıların:
Gerçeklerden duydukları korku...
Ve...
İktidarı kaybedince...
Çıkarlarını da kaybedecek olma: Endişesidir...
Dünün tweeti
ibrahim Kahveci
@Kahvecibrahim
“Terbiyesiz... be ahlaksız, be namussuz, be adi”
Bu siyaset dili mi ülkeye hizmet edecek...
Buna mı destek vereceksiniz...?