Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Ayıp oluyor ama

Mahmut Ustaosmanoğlu vefat edince rahmet okuduğum için...

Bana:

“Gerici” muamelesi çeken bir arkadaş...

[caption id="attachment_362828" align="alignnone" width="600"] Mahmut Ustaosmanoğlu[/caption]

İki sapık, Nesin Vakfı’nı basınca...

Suçu önce Mahmut Hoca’ya...

Sonra da:

Bana atıvermiş...

Bakın nasıl?..



“Nesin Vakfı Yöneticisi Süleyman Cihangiroğlu, İsmailağa Cemaati’ne yakın Rabıta Vakfı’nın İstanbul Çatalca’da Nesin Vakfı’nın yanındaki araziye kaçak yaptığı mescitte destek veren baba ve oğlun saldırısına uğradı.”.



Bu arkadaş bilmez ki...

Ben:

Mahmut Hoca’nın bütün servetini...

Aziz Nesin’in bir ayak tırnağına değişmem...

[caption id="attachment_362829" align="alignnone" width="600"] Aziz Nesin[/caption]



Ancak...

Aynı arkadaş unutmasın ki:

Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i idam eden paşalar da:

Atatürk’ü çok sevdiklerini söylüyor...

Atatürk’e övgüler düzüyorlardı...



Ne yapacağız şimdi?..

O üç delikanlıyı idam edenler:

“Atatürkçü” idiler diye...

Atatürk’ü mü suçlayacağız?..

Ya da: Atatürk’e samimiyetle sevgi ve saygı duyan herkese:

“Cellat” mı diyeceğiz?..



Ayıp oluyor ama...

Azıcık demokrat olunmaz...

Ya tam demokrat olacaksınız...

Ya da “Erdoğan gibi...”.

“Baskıcı” olacaksınız...

Ortası yok...

Yok artık, daha neler?..


Bir ülke neden:

“Geri kalmış...”.

Ya da:

“Gelişmemekte direnen ülke”:

Sınıfında yer alır?..



Halkının yarısından çoğu:

“Cahil” olduğu için mi?..

Halkının yarısından çoğu:

“Dindar” olduğu için mi?..



Düşünce, inanç ve teşebbüs özgürlüğünü anlayamayanların...

Ya da sadece:

“Kendi düşüncelerine” özgürlük isteyenlerin:

Bu “geri kalmışlık...”.

Ya da...

“Gelişmemekte direnen ülke” olarak kalmanın ayıbında hiç mi:

Payları yok?..



Ne yani?..

Yoksa?...

Bu, geri kalmışlığımızdan...

Bu, gelişmemekte direnen ülke sınıfında yer almamızdan:

Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı...

Ama...

Bir o kadar da:

Mükemmel birer dindar olan:

Hacı anneciğim...

Sevgilim...

Ve...

İki kız kardeşim mi sorumlu?..

Soldaki despot


Az sonra okuyacağınız mesajı gönderen arkadaşım da...

Beş gün önceye kadar beni çok seviyordu...

Ama...

Mahmut Hoca’ya, rahmet okuyunca...

Şu notu gönderdi:



“Dindar dediğiniz adam cinayete azmettirici! Kız çocuklarının hayatını karartan bir yobaz.

Yobaz ve dindar ayrımını bildiğinizden eminim, fırıldak gibisiniz maşallah...”.



Demek ki...

Bana olan sevgisi(!):

İstediklerini söylediğim içinmiş...

Hoşlanmadığı bir şey söylediğimdeyse...

Bana:

“Fırıldak” diyecek kadar öfkeli...



Yani...

Erdoğan zihniyetinin:

“Solda” olanı...

O bakkalmış


Rahmi Turan‘ın “Siyasi Fıkralar” isimli kitabını okudum bu arada...

Hem güldüm...

Hem düşündüm...

Zaman zaman gözlerim doldu...

Ağlayacak gibi oldum...

Şimdi...

Dönemin mana ve önemine binaen bir:

Rahmi Turan fıkrası...



Ülkede ekonomik kriz var malum...

Borçlarını ödeyemeyen bir adam kafayı yemek üzeredir.

Hemen ruh doktoruna gider.

Deneyimli hekim adamı dinleyip sıkı bir muayeneden geçirdikten sonra teşhisini koyar:

“Senin derdin para meselesi, canını sıkmaya değmez, unut borçlarını...”.

“Ama nasıl unuturum Doktor Bey?..”.

“Unutursun, unutursun. Geçenlerde bana bir hasta geldi, bakkala olan borçlarından ötürü çok kötü durumdaydı. Bu hastama ‘bakkala olan borçlarına unut’ dedim unuttu. Şimdi o kadar iyi ki...”.

Bunun üzerine adam:

“Ah doktor bey ah, yaktın beni!..” diye bağırır... “İşte o bakkal benim...”.

Mücadelem hırsızlarla


Canlarım...

Ben:

“Özgür düşünceyi yasaklayanlar gitsin; dindarlığı, inananları, tarikatlarda cennet arayanları yasaklayanlar gelsin” diye mücadele etmiyorum?..



Ben:

Ölen bir insana (Mahmut Ustaosmanoğlu) rahmet okudum...

Bir katile...

Bir caniye...

Bir hırsıza...

Bir soyguncuya...

Bir adalet terminatörüne sarılıp da:

O pisliği öpmedim...



Bir kez daha söyleyeyim:

Mücadelem:

Dinlerle de değil...

Dindarlarla da değil...



Mücadelem:

Dincilerle...

Din tüccarlarıyla...

Din üzerinden siyaset yapanlarla...

Hırsızlarla...

Katillerle...

Canilerle...

Soyguncularla...

Özgürlük hepimiz için


Beş gün önceye kadar beni ne kadar çok sevdiğini anlatan bir Hanımefendi...

Ustaosmanoğlu’na rahmet dilediğim için...

Benden bir anda nasıl nefret ediyor olmalı ki...

Şu mesajı gönderiyor:

“Yani aşırı dindarların kızları insan olarak bile görmemesi sizi rahatsız etmiyor ben laik biri olarak takipten çıkayım da bu dindarlar takip etsin sizi sol liberal bey...”.



Demek istiyor ki:

“Benim gibi düşünürsen başıma taçsın ama bana ters düşersen ben de seni gözümden düşürürüm...”.



Elbette bu Hanımefendi’nin gözünden düşmek istemem...

Ama...

O ve benzerlerinin gözünden düşmemek için:

Kendi gözümden düşmeyi ise hiç istemem...



O nedenle...

O Hanımefendi ve benzerlerinin gözünden düşmeyi...

Ama...

Herkes için özgürlük istemekten de vazgeçmemeyi tercih ederim...


Yolunda ölürüm ya...


Klasik örnektir...

Adamın biri yolda rastladığı kaplumbağaya sormuş:

“Yolculuk nereye?..”

“Kısmetse Mekke’ye gidiyorum” demiş kaplumbağa: “hacı olacağım...”

Gülmüş sorunun sahibi:

“Bu yürüyüşünle mi?.. Ömrün yolda geçer be...”.

Cevap vermiş kaplumbağa:

“Olsun... Hiç olmazsa yolunda ölürüm...”.



Evet...

Çok romantik olduğumu biliyorum...

Gerçekleşmesi çok zor hayallerim olduğunun farkındayım...

Hatta...

“Salaklık” derecesindeki romantikliğimle dalga geçildiğini de görüyorum...

Ama...



Yine de...

Hayal ettiğim demokrasiyi...

Hayal ettiğim hukuku...

Hayal ettiğim yargıyı...

Hayal ettiğim ekonomiyi...

Hayal ettiğim dış politikayı...

Hayal ettiğim siyaseti...

Hayal ettiğim siyasetçiyi tarif etmekte:

Kararlı ve ısrarlıyım...



Hayallerimin gerçekleştiğini göremeyebilirim...

Ama...

O hayallere doğru koşarken ölmenin...

Çok keyifli olduğuna:

İnanıyorum...

Büyük ve tehlikeli


Canlarım...

Az sonra okuyacaklarınızı...

Sağlık Bakanlığı’nı ya da iktidarı eleştirmek için yazmadığımı...

Öncelikle belirteyim...



Çünkü...

Devlet hastanelerimizin yürekler acısı fiziki durumu bugünün sorunu değil...

Birikerek gelmiş...

Ak Parti hükümetlerinin ilk zamanlarında iyi niyetle geliştirilmiş...

Ama...

Özel sektöre verilen destek...

Kamu hastanelerine verilen desteğin ve teşvikin çok üzerinde olunca...

Ortaya...

Hiç hoş olmayan bir...

“Özel-Kamu hastanesi”:

Uçurumu çıkmış...



Ve dostlarım:

Bir kez daha anladım ki:

Ülkemiz mükemmel sağlık ekiplerine sahip...

Ancak...

Yine ve bir kez daha anladım ki...

Kamu sağlık kurumlarıyla...

Özel sektör sağlık kurumları arasındaki fark...

Somali ile Lüksemburg ülkelerinin refah seviyeleri arasındaki fark kadar:

Büyük...

Ve...

Tehlikeli...

Dünün tweeti...


freedom

@Beyazay2009

Attığım tvite olumsuz yorum yapan biri ile tartıştık, ‘İnşallah eşin içerden hiç çıkamaz’ diye beddua etti, arkadaş nasıl bu kadar kötüsünüz yaaaa, aklım almıyor yemin ederim.