Korkusuz

Ay değil Güneş!

Ay değil Güneş!
Herkes yeni anayasa tartışmalarına dalmışken Cumhurbaşkanı Erdoğan “Cumhuriyetimizin 100. yılında Ay’a ilk teması gerçekleştireceğimizi ve 2023 sonuna yakın dünya yörüngesinde ateşleyeceğimiz hibrit roketimizle Ay’a (uzaklık 384 bin km) sert iniş yapacağımızı” müjdeledi.

Bu durumda İstanbul Fethi’nin 600. Yıldönümü’nde Venüs’e (38 milyon km) Malazgirt’in 1000. Yıldönümü’nde Merkür’e (77 milyon km) gitmiş oluruz.

Hayırlı olsun.

Bu saatten sonra aya niye gidilir bilinmez ama Erdoğan’ın gündem yaratma becerisine diyecek yok.

Kutlamak gerek.

Herkes işini gücünü bırakmış Ay’a gitmeye hazırlanıyor.

İyi de niye?

Uzaya çıkan Ruslar’dan beş yıl sonra Amerikalılar 1969’da yani bundan tam 52 yıl önce Ay’a gitti ve bir şey bulamadıklarını söylediler. Daha sonra Rusya, Çin, Japonya, AB, Hindistan ve Lüksemburg Ay’a ya da Ay yörüngesine toplamda 65 kez uzay aracı gönderdi.

Biz ‘yap, işlet ve devret’ sistemiyle her tarafa dinle yol döşemekle meşgul olduğumuz yıllarda.

Cumhuriyet altınıyla günde bir milyon geçiş garantisiyle.

Amerikalılar bu uzay işi için 24, Çin 8, Avrupa Birliği 6, Hindistan 2, Rusya 1.7, Almanya 1.1 milyar, Japonya 500, İngiltere 374 ve Kanada 300 milyon dolar bütçe ayırmışlar.

Türkiye’nin Uzay Ajansı’na ayırdığı bütçe 7 milyon dolar.

Diyanet’in yıllık bütçesi yaklaşık iki milyar dolar.

Belki de Cüppeli Ahmet Hoca’yı dinlemek gerek!

Kolay bulabileceğiniz bir videosunda Cüppeli “Hala birinci kat semanın aşağısında olan gezegenler ve yıldızlar hakkında; “Mars’ta su var mı?” “Et var mı-but var mı” manyak manyak işler... Ben sana söyleyeyim, sen oraya çıkamadan dünya kopacak. Uzay araştırmalarına boşuna masraf yapıyorlar. Versinler bana 100 bin dolar ben onlara her şeyi söyleyeyim” diyor.

Bu da normal!

Biz şeyhlerle uğraşırken çağdaş ülkelerde hükümetler üniversite ve bilimsel araştırma kurumlarına özel ilgi gösteriyor.

AKP ise iktidara geldiği günden bu yana üniversitelerle kavga ediyor.

ODTÜ, İTÜ, Yıldız Teknik ve şimdi Boğaziçi.

Diğer üniversitelerin durumu ortada.

TÜBİTAK, YÖK ve rektörlerle ilgili tartışmaları yıllardır izliyoruz.

Yapılan son araştırmalarda AKP’li ailelerin bile çocuklarını okutmak için yurt dışına göndermek istediğini gösteriyor.

Benzer araştırmalarda gençlerin ezici çoğunluğu yüksek lisans ve doktora eğitimi için ABD, Almanya, İngiltere başta olmak üzere yabancı ülkelere gitmeyi tercih ettiklerini söylüyor.

Çoğunluğu da geri dönmüyor.

NEDEN?

Ne demişti Enerji eski Bakanı Taner Yıldız yıllar önce?

“Eğitim seviyesi artıkça AK Parti’nin hitap ettiği kitlenin daha da daraldığını görüyoruz”.

Yani “Her şeyi yutturabilmek için bize cahil kitle lazım”!

Ne demişti Hazine ve Maliye eski Bakanı Berat Albayrak Mart 2018’de:

“Geçenlerde AKP’li bir seçmen ‘Cumhurbaşkanımız Ay’a kadar 4 şeritli yol yapacağım dese, Vallahi inanırız’ dedi”.

Belki Berat Bey kayınpederinin Ay’a gitme hazırlığı içinde olduğunu sezmişti.

Belki de bundan dolayı “Görevinden affını istemişti”.

Başka?

Kaderin bir cilvesi olarak Erdoğan’ın “Ay’a gidiyoruz” dediği gün Erdoğan düşmanı BAE’nın uzay aracı Mars (55 milyon km) yörüngesine girdi.

‘Arap Baharı’nın başlangıcında Ankara ile birlikte hareket eden ve Türkiye’de büyük yatırımları olan BAE, 2013’de Mısır’da Müslüman Kardeşler’in devrilmesinden sonra Erdoğan’a düşman kesilmiş ve şimdi de Suriye, Libya, Somali, Kıbrıs ve daha bir çok yerde Erdoğan ve Türkiye’ye karşı.

Demokrasinin “D”sinin olmadığı BAE altı yıldır Suudi’lerle birlikte Yemen’i bombalıyor ve bunun için de ABD’den milyarlarca dolar silah satın aldı ve alıyor.

ABD’nin Türkiye’ye vermediği F-35 uçakları dahil.

Ve sonunda bu BAE gitti ve İsrail’e teslim oldu.

Tam bir maskaralık.

Değil Mars’a dünyaya en uzak gezegen Plüton’a gidilse bile ne işe yarar!

Önemli olan “Güneş’i zapt etmektir”!

Onu da halklar becerir.

Akıl, bilim ve mücadeleyle.

Bir gün o da olur.

Nazım Hikmet’in sözcükleriyle:

“Güneşin zaptı yakın”.