Korkusuz
Can Ataklı

AVM’lerin asıl derdi kira ve aidatlar

SORDUM ÖĞRENDİM

AVM’lerin asıl derdi kira ve aidatlar


Kısaca AVM dediğimiz dev alışveriş merkezleri korona ile birlikte hayalet binalara döndü,

Koskoca AVM’lerde sadece eczaneler açık, bir de varsa büyük zincir marketler.

Çoğunda en az 70 mağaza olan AVM’lerde çalışanlar da perişan elbette.

AKP genel başkanı AVM’lerin açılmasına önümüzdeki hafta başından itibaren kontrollü ve kademeli biçimde izin verdiğini açıkladı.

AVM’lerin kapanmasına karar verilmemişti gerçi ama açılması için izin saraydan geliyor.

İstanbul’daki büyük bir alışveriş merkezinde mütevazı dükkanı olan bir arkadaşım var.

Dün konuştuk.

“AVM’lerin kapanması kendiliğinden olmuştu” dedi.

Aslına bakarsanız hükümet başından bu yana mağaza ve dükkanların kapanmasına karar vermemişti.

Kahvelerin bar ve pavyonların, berberlerin, hamam, sauna ve masaj salonlarının kapatılmasına karar verilmişti, restoranlar ise müşterileri masada oturtmamak, paket servisi vermek şartıyla açık bırakılmıştı.

Fırın, pastane gibi yerler de yine oturma olanağı vermeden açık kalabilmişti.

Konfeksiyon ürünü satan mağazalar, er türlü ev eşyası satanlar, küçük esnaf dükkanları ise isterlerse açık kalabilmişti.

Ancak önce AVM’lerdeki mağazalar kendilerini kapatma kararı almaya başladılar.

AVM’lerdeki mağazaların yarıdan fazlası kendiliğinden kapanınca bina yönetimleri diğer mağaza ve dükkanların da kapatılmasını önerdi.

Sonuçta tüm AVM’ler kapalı mekanlar haline geldi.

Arkadaşım “Satışlar ciddi biçimde düşme eğilimine girince kiralar ve AVM giderleri büyük sorun haline geldi, mağazaların kapanması bu yüzden” dedi.

Sonra da ekledi “Şimdi hükümet AVM’lere açılış izni verdi ama aslında hiç kimse işyerini açmak istemiyor.”

Nedeni basit.

İnsanlar her ne kadar rahatlamış ve sokaklara dökülmüş olsalar bile AVM’ler bir süre daha cazibe alanı olmayacak.

Ayrıca AVM’lerdeki fastfoodların, sinemaların, çocuk eğlence alanlarının henüz kapalı olması insanları buralara girmekten caydıracak. Tabii bir de kapalı yer endişesi devam ediyor.

AVM’de dükkan sahibi olan arkadaşım “Aslında bu olay AVM sahiplerinin hükümete baskı yapmasından kaynaklandı. Tüm AVM’ler kapalı olunca mağaza sahipleri kira ödemekten hatta bir çok AVM’de aidat ödemekten kurtuldu. Bu da AVM sahiplerini büyük zarara soktu. Şimdi AVM’ler açılırsa kiraların ve aidatların toplanmasına yeniden başlanacak” dedi.

AVM’lerin açılmasına en karşı çıkanlar ise büyük konfeksiyon firmaları.

Çünkü giyim eşyası genellikle “denenerek” alınıyor.

Oysa şu sıralar kimse daha önce kimin giyip çıkardığını bilmediği bir giysiyi almak istemeyecektir.

Bunun yanı sıra kimi mağaza sahipleri pek çok kişinin işsiz kaldığını, alım gücünün düştüğü gibi biraz parası olanların da harcama yapmaktan şimdilik kaçındıklarını belirterek AVM’lere fazla gelen olmayacağından endişe ederek “Açılışı çok aceleye getirirsek iyice batarız” diyorlarmış.

Örneğin AVM’lerin neredeyse tamamında mağazası olan Abdullanh Kiğılı “Müşteri gelecek ve iki t-shirt seçecek. İkisini de deneyecek, birini alacak veya almadan çıkacak. Satın alınmayan, denenmiş ürünlerin dezenfekte edilmesi gerekiyor. Bu işler hadi ‘açıyoruz’la olmuyor” diyerek tepki gösteriyor.

Şu anda diğer büyük mağazalar sessizler ve mecburen hazırlık yapıyorlar.

AVM’deki dükkan sahibi arkadaşım “Sonuçta AKP’li AVM sahiplerinin baskısı galip geldi, mağazalar açılacak ama bu hiç de kapandığındaki gibi gönüllü değil” diyerek kapadı telefonu.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Darbelerin CHP’ye ne faydası oldu, ne kazandılar?


İktidar bitmeyen bir söylemle CHP ile darbe ve darbeciliği aynı kefeye koymaya çalışıyor.

Neredeyse her gün CHP’yi darbeci veya darbecilerin ortağı gibi gösteren açıklamalara rastlıyoruz AKP’lilerin ağzından.

Özellikle de AKP genel başkanı bu “darbeci CHP” tanımlamasını en çok yapan kişi.

Dünkü Tele1 yayını sırasında konu yandaş gazetelerin gündeminde olunca ben de şunu söyledim; “CHP’nin darbelerle ilişkisini biri lütfen gelip anlatır mı?”

Gerçekten herkes oturup düşünsün.

1960 darbesinin CHP’ye katkısı ne oldu.

1963’te Amerika’da iken düşürülen İnönü’nün koalisyon başbakanı olmasının ne yararı oldu?

12 Mart’ta ne kazandı CHP?

Tam tersine en büyük kırıma uğramadı mı?

Ya 12 Eylül?

Generaller CHP’nin de üzerinden silindir gibi geçmedi mi?

Araya sokuşturdukları ve darbe diye yutturmaya çalıştıkları 28 Şubat’ın CHP’ye bir faydası oldu mu?

Ama olsun, maksat algı yaratmak.

Yaratılan bu algıyla aslında 60’tan bu yana yapılan askeri müdahalelerin “Amerika’nın himmetiyle Türkiye’ye siyasal İslamı getirme çabası olduğu gerçeği” gizlenmeye çalışılıyor o kadar.

Varsa itirazı olan gelsin anlatsın.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Bırakın “Dış güçler” edebiyatını da dövizlerini sattırdığınız vatandaşa hesap verin


Dolar 7 lirayı aştı yine ve iktidar borazanları anında başladılar “dış güçler” edebiyatına.

İngiltere’deki bir grup Türkiye düşmanı finans kuruluşu Türk lirası ile oynuyormuş da, bu nedenle döviz fiyatlarında dalgalanma olmuş da, ama damat beyin fevkalade yönetimi sayesinde bu saldırı püskürtülmüş de, oyunlar yine boşa çıkmış.

Anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum bu tür haberleri.

Dolar sanki düne kadar zaten 6.9’da değildi de 7’yi geçince mi dış güçlerin saldırısına uğradığımızı fark ettiler.

İngiltere’den saldırı olduğunu söyleyerek ekonomideki korkunç durumu gizleyeceğinize İngiltere’den gelen diğer habere bir göz atın.

Türkiye’den parası verilerek alınan tıbbı malzemeler standartlara uymadığı ve tıbbı gereksinimleri karşılayacak nitelikte olmadığı için çöpe atılmış, parayı da geri istiyorlarmış.

Bu da mı dış güçlerin oyunu yoksa.

Hem sahi, dolar 7 lirayı geçince “dış güçler saldırıyor” bahanesini bırakın da “Vatandaş memleket ekonomisi için dövizini sat” diye açtığınız kampanya sonucu elindeki avucundaki dövizden olan vatandaşa hesap verin önce.

FIKRA GİBİ

Ya “Sır görüşme yapan” bu AKP’lileri nereye koyacağız?


Yandaş tetikçi medya, kendilerinden olmayanlara saldırmak için akıl almaz yollara başvuruyor.

Hapisteki gazeteciler hakkında iddianame nihayet hazırlandı ya şimdi de bu iddianame üzerinden vurmaya çalışıyorlar.

Neymiş, gazeteci Murat Ağırel “Türkiye’yi dışarıya şikayet etmek için yabancılarla gizli görüşmeler yapmış.”

Yandaş medya bunu “Sır görüşme” başlıklarıyla duyurdu.

Oysa “Sır” dedikleri bir görüşme falan değil, Murat Ağırel “Sarmal” isimli son kitabını Sputnik Ajansı’nın Türkiye’de yayın yapan radyosuna anlatmış.

Programın sunucusu tanınmış isimlerden Ahu Özyurt. Ağırel radyoya telefonla bağlanmış ve 15 dakika süren yayında sadece kitabından söz etmiş.

Bu gerçeğe rağmen yandaş medya ne bu konudaki yayınını kesti ne de bir düzeltme yaptı.

Sonuçta şunu anlıyoruz; Her ne kadar Türkiye’deki çalışma koşulları yasalarla düzenlenmiş olsa bile Rusya kaynaklı Sputnik Ajansı’na, radyosuna konuşmak, demeç vermek, yayınına katılmak “Türkiye’nin aleyhine gizli toplantı yapmak demektir.

Öyle kabul edelim biz de e yapalım yani.

Ama ister istemez aklıma şu da takılıyor.

OdaTV’nin haberinden öğrendim ben de, meğer isimlerini yazacağım AKP’liler de Sputnik’in yayınlarına katılmışlar hem de üstelik 15 dakika da değil, birer saatlik programlarda konuşmuşlar.

Listeyi veriyorum;  AKP’li eski bakan Nihat Zeybekci, “Yeliz” lakabıyla tanınan AKP’li vekil Ahmet Hamdi Çamlı, AKP Isparta Milletvekili Recep Özel, AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay ve AKP İstanbul Milletvekili Abdullah Güler.

Bazıları birden fazla katılmışlar yayına. Yandaşı gazeteci, akademisyen ve siyasetçi sayısı ise çok daha kabarık.

Ne yapacağız şimdi bunları?

ÖNERİ

65 yaş üstünde olup sokağa çıkacaklar banklarda oturabilsinler


Pazar günü 20 Mart’tan bu yana evlerinde adeta hapis hayatı yaşayan 65 yaş üstü olanlar sokağa çıkabilecek.

AKP genel başkanı 65 yaşın üstündekilerin sokağa çıkma yasağı uygulanan pazar günleri 4 saatliğine evlerinden çıkmasına izin verdi biliyorsunuz.

Tabii ki kuralları var bu “havalandırma” izninin.

Bir kere dışarı çıkanlar sadece yürüyecekler, arabaya binip bir yerlere gitmek yok.

Dışarı çıkarken, yardıma ihtiyacı olanlar ailelerinden olmak kaydıyla yanlarına bir refakatçi alabilecek.

Dışarı çıkanların bir yerde toplanmaları, oturmaları da yasak.

Bütün bunlar güzel de yaşlı insanların da bazı talepleri var.

Diyorlar ki “4 saat çıkabileceğiz ama bu sadece yürüyüşle geçmez. Ara sıra oturup dinlenmek ve vakit geçirmek de gerek.”

Bu nedenle 65 yaş üstü olanlar birkaç kişi bir araya gelmemek koşuluyla parklara girmenin, deniz kenarına inmenin, banklarda oturmanın yasak olmamasını istiyor.

Zaten kimsenin sokağa çıkmayacağı günde 65 yaş üstü karı-kocanın sahildeki bir bankta biraz oturmasının sakıncası olmadığını düşünüyorlar.

Bu arada bana mesaj gönderen 65 yaş üstü bir çok kişi “Bizi sokağa çıkma yasağı olduğu günü dışarı çıkarıyorlar, oysa normal günlerde de sınırlı izin verilmeli, kendi işlerimizi göremiyoruz, bankaya gidemiyoruz, para çekemiyoruz” diyorlar.

Okurlarım “65 yaşını geçtik diye elimiz ayağımız tutmuyor değil, ne banka işimi ne resmi dairelerdeki işimizi göremiyoruz, bu yasak biraz esnetilmeli” mesajını göndermiş.

Sayıları ne kadardır bilemem ama bir okurumun derdi de şöyle: “Evimde tek başıma yaşıyorum. İhtiyaçlarımı komşularım sağolsunlar alıp bırakıyorlar. Bu pazar tek başıma dışarı çıkmam mümkün değil. Hiç aile yakınım yok. Bari komşulardan birinin refakat etmesine izin versinler de ben de biraz güzel hava alayım.”