Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Atatürk ve Demirel dönemlerinde ekonomi

Türkiye ekonomisinde...

İki dönem çok başarılıydı...

Atatürk’ün yönettiği:

1923-1938 arası...





Ve bir de:

“1965-1969” arası...

Süleyman Demirel’in başbakan...

AP’nin iktidar olduğu dönemde:



Çünkü...

Her iki dönemde de...

Hem enflasyon yoktu...

Ama hem de:

Sürdürülebilir büyüme vardı...



Ve canlarım...

Her iki dönemde de:

Cari açık hiçbir zaman...

Döviz krizi yaratacak düzeye yükselmedi...



Demirel’in ilk başbakanlık döneminde:

Yıllık %7 büyüme...

Yıllık %5 enflasyonla gerçekleştirildi...

Cari açık:

“Yok” denilecek kadar azdı...



“İyi de 1969 devalüasyonu neden yapıldı?..”

diye soranlara cevabım şöyle olacak:

1958-1969 arasında fiyatlar (Yaklaşık) %120 arttığı halde...

Dolar kuru sabit kaldı (1 dolar=9 lira) da ondan...



Bu defa da:

“Demirel de her yıl enflasyon kadar devalüasyon yapsaydı” diyebilirsiniz...

Bu soruyu sormakta haklısınız ancak...

Unutmayın ki...



O yıllarda:

Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu vardı...

O dönemde hiçbir ülke, dalgalı kur uygulamıyordu...

Bretton Woods sözleşmesi de:

Yürürlükteydi...



1961 anayasası her ne kadar “karma ekonomi” hedefliyor idiyse de...

Aynı anayasada:

Özel sektörün yolunu kesen...

Bu konuda da hükümetin elini kolunu bağlayan:

Hükümler vardı...



Canlarım, uzatmayayım:

Ulusalcılık anlayışımız o yıllarda yanlıştı...

Bu yıllarda ise:

Daha da yanlış...



Kanunla korumaya çalıştığımız ulusal paramızın durumu:

O dönemde de yürekler acısıydı...

Kanundan kurtulduğumuz son 38 yıldır da yine:

Yürekler acısı...

Tıpkı:

Pasaportumuz gibi...

Bayramınız kutlu olsun.. Evleriniz bayram sevinciyle dolsun...

Uymadı mı uymuyor


1958 yılı ağustos ayında...

Adnan Menderes Hükümeti’nin yaptığı büyük devalüasyonla:

1 dolar, 2.80’den:

9 liraya çıkarıldı...

Yani ulusal paramız:

%220 devalüe edildi...



1958’de fiyatları 100 olarak alırsak...

1969 yılı sonuna kadar yıllık ortalama %7.2 enflasyonla...

Fiyatlar genel seviyesi:

220 liraya yükseldi...



Bu demekti ki:

Ulusal paramız, 11 yılda:

Dolar karşısında yaklaşık:

%120 değer yitirmişti...



Demek ki...

Normal şartlarda...

1 doların yaklaşık:

20 lira olması gerekirdi...

Ama...

15 lira olarak sabitlendi...



Tarım ürünleri dışında (İncir, pamuk, üzüm, tütün v.b.) ihracatımız yoktu...

Ama...

Az da olsa dış borç alıyor...

Kamu yatırımlarının yanı sıra...

Özel sektör yatırımlarını da sürdürüyorduk...



Ve fakat canlarım...

Yıllık enflasyon kadar artmayan döviz kurları ise tarım üreticisinin değil:

İthalatçının işine yarıyordu...



Demek istediğim o ki canlarım...

Doğru kişileri bulduğumuzda:

Zaman doğru değildi...

Doğru zamanda ise...

Doğru kişileri bulamadık...



Yani:

At bulduğumuzda meydan yoktu...

Meydanı bulduğumuzda ise:

Atımız kaçıp gitmişti...

Ey üfürükçüler


Piyasa ekonomisinde...

“Faiz sebep, enflasyon netice” lafı:

Nasıl ki:

Uyduruktan başka bir şey değilse...



Enflasyona:

Maliyet artışlarının sebep olduğunu söylemek de:

Üfürükten ibarettir...



Ey:

“Enflasyonun sebebi, artan maliyetler” diye ahkâm kesenler!..

Yıllık ÜFE %138 iken...

Yıllık TÜFE neden:

Sadece %78...



Yani...

İş insanlarımız...

Halkımızı çok sevdikleri için mi...

Maliyetleri:

%138 arttığı halde...

Sadece:

%78 zam yaptılar?..



Ya; bi gidin Allah aşkına be...

Bi gidin de:

Ense tıraşınızı göreyim...

Cevap belli ama...


2.Dünya Savaşı’ndan perişan halde çıkan...


Ordu kurması yasaklanan...

Kendi topraklarında...

Amerikan ordusuna...

Olağanüstü yetkiler tanınan üsler veren Japonya:

Dünyanın 3. büyük ekonomisi...



Sadece 70 yılda bugünkü konuma yükselen Japonya’nın...

“En uzun süre” başbakanlık yapan politik lideri Shinzo Abe:

Öldürüldü...



Peki...

Dünyanın 2. Büyük Ekonomisi olan Japonya’nın:

“En uzun süre” başbakanlık yapan politik lideri olan Abe:

Kaç yıl görevde kaldı?





Sadece 9 yıl...

Evet valla...

Şaka yapmıyorum: 9 yıl...



Erdoğan ise 20 yıldır başbakan/cumhurbaşkanı olarak yönetiyor ülkemizi...

Sonra da:

“Ekonomimiz neden büyümek yerine küçülüyor?” sorusunun cevabını...

Hemen hepimiz bildiğimiz halde:

Cevaplayamıyoruz...

Emin misiniz?..


Bir şirketin patronu...

Ya da en tepedeki yöneticisi olsanız...

Güçlü rakiplerinizde birini:

Küresel çapta saygınlığı olan bir profesyonelin yönetmesini mi istersiniz?..

Yoksa...



Defolu...

Saygınlığı olmayan...

Güvenilmez...

Bagajında leş taşıdığı için...

Her polis kontrolünde...

Polise ne isterse veren birini mi?..



Cevaplarınızı biliyorum...

Ama söylemeyeceğim...

Sadece...

“Emperyalist devletler onu istemiyor” diyenlere soracağım:

Emin misiniz?..

Dünün tweeti


drmetasknn

@drmetasknn

Bugün doktor arkadaşıma görevlendirme yazısı gelmiş 2 gün sonra Hakkari’de olması gerekiyormuş. Bunu başka bir mesleğe yapabilir misiniz? Oraya nasıl gidecek, nerde kalacak, parası var mı, bir planı var mı, düğünü nişanı rezervasyonu var mı soran yok. Yazıklar olsun.@drfahrettinkoca