Korkusuz

Aşı değil, Kanal İstanbul kısırlık yapar...

Aşı değil, Kanal İstanbul kısırlık yapar...
Korkusuz Yazarı dostum Gürkan Hacır, TV 100’de katıldığımız Sağlı-Sollu programında, “Sağlık çalışanlarının yüzde 20’si hakları olmasına rağmen aşı yaptırmadı” bilgisini verdi. Hacır’ın elindeki istatistik, “Aşı kaygısı ve aşı karşıtlığı”nın hangi boyutlarda olduğunu göstermesi açısından önemli bir veri… Her beş  sağlık çalışanından biri şu ya da bu sebeple aşı yaptırmıyorsa, Türkiye’nin koronavirüsü yenmesi ve normal hayata dönmesi gittikçe zorlaşacaktır.

Kuşkusuz ki; “aşı olmama”nın ardında birçok sebep yatıyor. Ancak bunlardan en önemlisi, aşıların “kısırlık yaptığı”na ilişkin içi boş inanç… “İçi boş” demem sebepsiz değil. Başta Prof. Mehmet Ceyhan olmak üzere, onlarca bilim insanı, coronavirüs aşılarının kısırlık yaptığına dair iddiaların hiçbir bilimsel temelinin olmadığını defalarca açıkladı. Ancak buna rağmen, bu hurafenin yaygınlaşması, aşılama çalışmalarının sekteye uğramasını da beraberinde getirdi.

ASIL TEHLİKE

Oysa ki; “kısır” olmaktan korkan ve bu yüzden aşı olmayan yurttaşlarımız, hurafelere değil bilimsel bilgiye kulak vermeliler… Bu yurttaşlarımız, aşıdan değil, Kanal İstanbul’dan korkmalılar…

Neden mi?

Bu sorunun cevabını ben değil, değerli bilim insanı Prof. Cemal Saydam veriyor. Saydam, “Kanal İstanbul’un inşaatı esnasında çıkacak olan hidrojen sülfür adlı zehirli gaz, İstanbul’un çürük bir yumurta gibi kokmasına neden olacak” diyor. Ardından da şunu ekliyor: “Çinliler, hidrojen sülfüre maruz kalan fareler üzerinde kapsamlı bir araştırma yaptı. Bu gaza maruz kalan farelerin üremelerinde yüzde otuzluk bir düşüş  yaşandığı görüldü.”

HALKIMIZ CEMAL SAYDAM’I DUYMALI

Kanal İstanbul’a dair tartışmaların önümüzdeki günlerde daha da sertleşeceği  ve bu doğa düşmanı projenin gündemimizde epey bir yer kaplayacağı görülüyor. Sanırım muhalefet, uzun uzadıya AKP’nin rant sevdasını anlatmak yerine, Cemal Saydam Hoca’nın sözlerini billboardlara taşısa, daha etkili bir kampanya yapar ve  hızlı sonuç alır… Halkımız Saydam’ın sözlerini duyar ve  bu sözlere kulak verirse, AKP oluşacak tepki yüzünden Kanal İstanbul’u yapamaz…

[caption id="attachment_265913" align="alignnone" width="600"] Cemal Saydam[/caption]

İşin latifesi bir yana, Saydam’ın bilimsel bilgi niteliğindeki bu sözleri, bizi nasıl bir tehlikenin beklediğini gösteriyor. Kanal İstanbul adı verilen bu rant projesinin yaratacağı etkilerin neler olacağını ve hayatımızı nasıl bir cehenneme çevireceğini bu köşede ayrıntılarıyla anlatacağım.

Gazeteci hediye alır mı?


Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in 9. videosu da bomba etkisi yarattı. Peker, adeta bir gerilim filmini andıran ve her sonraki videosunda gerilimin dozunu daha da artıran bir grafik izliyor. Peker’in kendi  Youtube adresinden yayımladığı her bir video en az 15 milyon kişi tarafından izleniyor. Peker’in videolarını kopyalayıp kendi adreslerinden yayımlayan Youtube kullanıcılarını da hesaba katarsak, her bir videoyu ortalama 30 milyon kişi izliyor. Dolayısıyla, suç örgütü lideri Peker’in videoları bugüne dek sadece Youtube’ta 250 milyonu aşkın bir izlenme oranını yakaladı.

Bu rakam sadece Youtube’u içeriyor. Bir de gençlerin favorisi olan TikTok var. Peker’in konuşmalarından 10’ar saniyelik kesitler sunulan videoların izlenme oranının 300 milyonu geçtiğini hesapladım. Bu izlenme oranı, suçlamaların odağındaki bir iktidar açısından korkutucudur.

[caption id="attachment_265914" align="alignnone" width="600"] Sedat Peker[/caption]

GAZETECİ HEDİYE KABUL EDER Mİ?

Peker’in son videosunda dile getirdiği bir husus var ki; değinmeden geçemeyeceğim. Peker, bazı gazetecilerin Sezgin Baran Korkmaz’ın otelinde hiçbir ücret ödemeden kaldığını iddia ediyor ve bu meslektaşlarımızın listesinin kendisinde olduğunu söylüyor.

Gazeteciliğin temel kuralıdır! Bir gazeteci, dünya çapında kabul edilen temel bir ilke gereği; değeri 5 doların üstünde olan bir hediyeyi kabul etmez. Hele hele, geceliği 100 bin TL olduğu bilinen otellerde ağırlanmayı ise hiçbir şekilde mazur gösteremez. Peker’in 9. videosunda ismi geçen gazeteciler bu konuda kamuoyuna bir açıklama yapmak ve özür dilemek zorundadır.