Korkusuz
Can Ataklı

Artık kadın dövmek serbest

ACAİP YAZILAR

Artık kadın dövmek serbest


Adam eve girdi ve patlattı karısının suratına tokadı sonra da “Çıktık artık, şimdi ne yapacaksın bakalım?” diye bağırdı kötü adam misali kahkaha atarak.

Kadının zaten feleği şaşmış, yediği tokattan “Nereden çıktık?” diyecek hali mi var? İkinci tokadı engellerim umuduyla dudağındaki kanı gizlemeye çalışarak, “İyi ki çıkmışız, aman ne sevinim” diye kekeledi.



Espri mi bu yani?

Yooo, ne münasebet.

Böyle bir konunun esprisi mi olurmuş?

Espri falan değil, bu bir gerçek.

Türkiye’de ruhu ilkel yüz binlerce erkek şimdi böyle düşünmüyorsa ben de ne olayım.

Genel kanaat şudur;

Zaten çok olmuşlardı.

Neydi o be sokaklara dökülüp de bağırıp çağırmalar, devletimizin polisine falan direnmeler.

Sağ olsun sayın başkanımız tak diye kesti önlerini.

Sahi, yazdım bunları ama peki ne için, onu belirtmeyi unutmuşum.

AKP Genel Başkanı, cuma gece yarısı bir kararname yayınlayarak “İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğimizi” açıkladı.

İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yapılması gerekenleri anlatıyor.

Merak edenler için hemen yazayım, sözleşmenin adı İstanbul, çünkü bu sözleşmenin yapılmasını isteyen ülke Türkiye.

Türkiye dediysek Erdoğan öncesi Türkiye falan değil, bu sözleşmeyi isteyen ve dünya ülkelerini de razı ederek şu ana kadar 45 tanesinin imzalayıp onaylamasını sağlayan bizzat Erdoğan iktidarı.

Tabii bütün bunlar 2011 yılında oldu.

Yani Erdoğan’ın gücünü pekiştirmek, dünyaya da güzel görünmek için demokrasi ve hukuka, insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkıyormuş gibi yaptığı yıllar.

AKP Genel Başkanı, sözleşmeyi 11 Mayıs 2011’de imzaladı. Konuyu hemen parlamentoya getirdi ve Meclis, 24 Kasım 2011’de bu uluslararası sözleşmeyi onayladı.

Böylelikle Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ni Meclis’inden de geçiren ilk ülke oldu.

Sonra ne oldu?

Erdoğan’ın gücü zirveye çıktı, artık tek adam olarak yönetmeye başladı ülkeyi ve gerek kalmadığı için demokrasi, hukuk, insan hakları treninden inildi.

Mesele bu kadar basittir.

Yani acayip tarafı falan yoktur konunun.

NOT: Bugün pazar... Üstelik baharın ilk günü... Rahatsız edici konuları bir kenara bırakıp hayatın keyfini çıkarmaya bakalım. Tabii bakalım da zaten pek olmayan keyfimizin hiç kalmayacağı ortada. O halde konuyu burada kesip hafta içi günlere bırakayım ben de.

YENİ ÖĞRENDİM

Sonunda damadın yerini buldum


Adam bir gece yarısı bakanlığı bırakıp bir gitti, sonra neler oldu neler...

Dolar önce şöyle bir düştü, sonra kalktı yine.

Faizler artırıldı biraz.

Sanki saraydan habersiz olmuş gibi “Aaaaa” dedi birileri.

Sonra Merkez Bankası döviz rezervi olan 128 milyar doların buhar olduğu anlaşıldı.

AKP Genel Başkanı çok kızdı bu laflara, “Ne demek buhar oldu, onların hepsini piyasayı düzenlemek için harcadık” dedi.

Sonra galiba söylediğini unuttu, “Para nereye gidecek, Hazine’de duruyor” dedi.

İyi de zaten Merkez Bankası’ndayken niye Hazine’ye gitti?

Kimse sormadı tabii, istersen sor.

Sonra faizler yine artırıldı.

Bu sefer sarayın haberi mi yoktu ne, adamcağız gecenin ikisinde çıkarılan bir kararname ile kovuldu.

Tam faizler yükseldiği için düşeceği sanılan döviz fiyatları, haydaaa bir daha yükselişe geçti.

Peki damat olsaydı bunlar olur muydu?

Vallahi bilemiyorum.

Benim derdim bir gece yarısı “At izi it izine karıştı” diyerek çekip gitmesinden sonra nerede olduğu konusu.

9 Kasım 2020 gecesi yok olmuştu ortalıktan damat bey.

O gün bugün, kendisinden haber alınamadı.



Neler söylenmedi ki;

 “Nerede bu adam, İngiltere’de olduğu söyleniyor, yok yok Amerika’daymış, olmadı Antalya’da görülmüş, hay Allah o da değilmiş Nakkaştepe’de ofis açıyormuş,  bunu da tutturamadık, kayınpederinin Kısıklı’daki evinin bodrumunda hapismiş.”

Hayır bütün bunlar olurken ortalıkta olmayan adam, yazılarıma tekzip gönderdi, yetmemiş bir de suç duyurusunda bulunmuş, gidip ifade verdim ve çıkarken de yine sordum; “Bunun neresine dava açılacak?” diye iyi mi?

Ama sonunda damadın yerini buldum.

Damat Bey, İstanbul’da neredeyse tüm sakinleri AKP’nin zenginlerinden oluşan lüks bir sitede tuttuğu dubleks dairede ailesiyle birlikte yaşıyor.

Damat Bey gün içinde el ele tutuştuğu eşiyle sitenin yürüme parkurunda yürüyormuş.

Siteden dışarı hiç çıkmamışlar.

Bilgi kesin mi?

Tabii ki.

Ben nasıl öğrendim?

Sitede oturan ve “Artık bizimkiler işin suyunu iyice çıkardı” diyerek AKP’den hafiften dümen kıran bir tanıdığımdan.

ÇOK GÜLDÜM

Bu pazar tam 5 fıkra birden var


Coşmuş bu hafta Yıldırım Tuna, çünkü 5 fıkra birden göndermiş...

Sanıyorum baharın gelişinin katkısı var bunda.

İlkbaharı karşıladığımız şu günde yüzümüzdeki tebessümü fıkralarla biraz daha artıralım;

YARIŞ ATI...

Kadının biri, şehirlerinde yapılacak büyük ödüllü yarış için sakatlık geçiren atını veteriner kontrolüne götürmüş. Veteriner, hayvanın davul gibi şişmiş sakat ayağını inceledikten sonra kadın hemen sormuş,
“Onunla yarışabilir miyim?” diye.

“Tabii...” diye cevap vermiş veteriner, “Ve şunu çok net bir şekilde söyleyebilirim, kesinlikle siz kazanırsınız..!”

NORVEÇLİ TURİSTLER

Garson, deniz kenarındaki restoranda hesabı getirdiği minik sandığı aralayıp içine göz attıktan sonra hafif gerilmiş, servis yaptığı Norveçli çifte dönüp “ Size bir bilmece...” demiş, “Norveçli bir çift ile bir kano arasında ne fark vardır?..”

Biraz düşündükten sonra “Bilemedik” diye birbirlerine bakarak merakla gülüşmüş Norveçli çift.  “İşte cevabı” demiş garson dişlerini sıkarak, “Kanolar bile bazen bahşiş bırakırlar..!”

ŞU BENİM CÜZDAN

Geçen gün cüzdanımı düşürdüm, eşime olayı anlatıp “Moralim çok bozuk” dedim, “Amaan, üzüldüğün şeye bak” dedi, “Asıl sen onu yolda bulup sevinen garibanı düşün... Her kimse, içine baktığı anda benim gibi çökmüştür.”

EŞLERİN YERİ ÖNEMLİ

“Doktor” demiş adam, “Düşünme yeteneğimin % 90’ını kaybettim!”

Doktor, “Hadi ya? Çok üzüldüm...” diye cevap vermiş, “Eşinizi kaybettiniz değil mi?

PAHALI RESTORAN VE BİFTEK...

Adamın biri, fiyatlarının çok pahalı olduğu bilinen bir restorana gitmek mecburiyetinde kalmış... Ismarladığı bifteğin servisinden sonra, ödeyeceği fiyatın çok büyük, gelen bifteğin de çok küçük olması iyice canını sıkmış adamın. Bir ara yanına gelen garson “Bifteği nasıl buldunuz efendim?” diye sorunca,

“Sorun değil, zor olmadı...” demiş adam dişlerini sıkarak, “Tabak küçük ya, haşlanmış taze fasulyeleri çatalımla kenara çekip makarnayı da biraz eşeleyince altından çıkıverdi..!”