Korkusuz
Can Ataklı

Aman, “LGBT, sapkın bunlar” falan derken, Biden’la ters düşmeyin sonra

İRONİ

Aman, “LGBT, sapkın bunlar” falan derken, Biden’la ters düşmeyin sonra


Adamın tam adı; Peter Paul Montgomery Buttigieg...

1982 Ocak doğumlu.

Amerikan donanmasında istihbarat subaylığı yapmış.

Çok genç yaşta siyasete atılarak Indiana’nın South Bend kentinin belediye başkanlığına seçilmiş.

Daha sonra başkan adayı olmak için de yarışa girmiş.

İşte bu kişi, Amerikan Senatosu’ndaki Cumhuriyetçilerin de oylarını alarak Amerika’nın yeni Başkanı Biden tarafından Ulaştırma Bakanlığı’na getirildi.

Evli, çocuksuz.

[caption id="attachment_6242410" align="alignnone" width="600"] Yeni bakanın evliliği, dünyanın en saygın siyasi dergilerinden Time’a Mayıs 2019’da kapak olmuştu. Sağdaki Pete Buttigieg, Amerika’nın yeni Ulaştırma Bakanı. Yanındaki ise kocası.[/caption]

Bu ayrıntıları neden verdim?

Buttigieg’in çok önemli bir özelliği var.

O, Amerika tarihinin ilk eşcinsel bakanı.

Eşcinselliğini hiç saklamadığı gibi bir erkekle evli.

Buttigieg yeni Amerikan yönetiminin en genç bakanı aynı zamanda.

Bizi ilgilendirir mi bu durum?

“Şu Amerika’ya bak, bir eşcinseli bakanlığa getirebiliyor” deriz en fazla...

Ya da “Bu bize uymaz, bizi bozar” deriz. O kadar.

Ancak bu durum bana göre iktidarı bizlerden biraz daha fazla ilgilendiriyor.

Çünkü saray iktidarının en belirgin özelliklerinden biri, Amerika’dan şiddetli korkmaları.

Kamuoyuna karşı “Ey Amerika” falan diyorlar ara sıra ama “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözünde olduğu gibi aslında Amerika’dan çok da korkuyorlar.

Zaten öyle olmasa, Amerika’nın Türkiye’ye yönelik onca hasmane tutumuna karşı en azından küçücük de olsa bir yaptırım uygulamaya cesaret ederler.

Amerika bir eşcinseli bakan yapıyorsa demek ki bizim iktidarımız da bu konuda biraz dikkatli konuşmak zorunda kalabilir.

Son günlerde Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olayları “LGBT’lilerin işi” falan diye hafife almaya çalıştılar biliyorsunuz.

Ama en fenası, İçişleri Bakanı, “LGBT’li 4 sapkın tutuklandı” diye açıklama yaptı Twitter üzerinden.

Twitter, böyle bir beyanın nefret suçu olduğuna karar vererek Soylu’nun mesajına engel getirdi.

Soylu, bunun üzerine içinde iki kez “sapkın” kelimesi geçen bir tweet daha attı.

Twitter yönetimi onu da engelledi.

Twitter’in engellemesi Süleyman Soylu gibi bir bakan için “vız gelir tırıs gider” niteliğindedir.

Ama ya Beyaz Saray?

Biden ne der sonra bu işe?

Belli ki Amerika’nın yeni başkanı, bir eşcinseli bakanlığa atayarak her türlü eleştiriyi göğüslemeye hazır olduğunu dünya aleme ilan etmiş.

Birileri maazallah Biden’a, “Türkiye’de bir bakan, LGBT diyerek sapkın ifadesi kullandı” diye ihbarda bulunursa iyi olmaz.

Yine de siz siz olun, Amerika’daki yeni duruma bakarak Türkiye’ye uygun biçimde “hakaretler” etmeye, “aşağılamalar” yapmaya kalkmayın.

Hayır sonra başınıza iş açılmasın diye yani...

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Bütün mesele “aşağıya” değil de “aşağıdan” mıymış yani?


İktidara yakın medya, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki destansı direnişe bir türlü kulp takamıyor.

“LBGT’li sapkınlar” diye güya kirletmeye kalktılar, en başta kendilerini “Müslüman öğrenciler” olarak tanıtan Boğaziçili öğrencilerden tokat yediler.

Gözaltına alınanların terörist olduğunu söylediler, mahkeme hepsini serbest bırakınca o laf da havada kaldı.

Şimdi “aşağıya mı dedi, aşağıdan mı dedi” polemiğine sarıldılar.

Belli ki emniyet de yaşananlardan hayli sıkıntılı ve uygulanan orantısız güce bir bahane bulamıyor; “Aşağıya demedik, aşağıdan dedik” açıklamalarına sığınıyor.

Olayı herkes hatırlıyor değil mi?

Bir sivil polis, yürüyen öğrencilerin arasına dalıp “Aşağıya bak, aşağıya” diye bağırıp tartaklamaya başladı ve diğer polisleri de çağırarak “Toplayın bunları” dedi.

Bunun üzerine toplumda şiddetli bir tepki oluştu.

Milyonlarca kişi, “Yukarıya bakan Atatürk fotoğrafı” paylaştı soysal medyada.

Bu da panikletti iktidarı tabii.

“Yalan söylüyorlar” diye ortalığı birbirine katıyorlar şimdi.

Tabii durumu kavrayamıyorlar.

Toplumu öfkelendiren sorun, “aşağıya veya aşağıda” değil ki...

O polisin sessizce yürüyen öğrencileri kışkırtmaya kalkması, olay çıkarması ve polise orantısız güç kullandırması.

Milleti öfkelendiren bu...

Yoksa ‘aşağıya değil’ yerine ‘aşağıdan’ denmiş ne fark eder ki?

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Bu adam profesör olabilir ama bilim insanı olamaz


Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör diye atanan Melih Bulu’yu dün öğle saatlerinde televizyonlarda konuşurken gördüm.

İstifa etmeyeceğini söylüyordu.

Bir gün önce de Nagehan Alçı’ya, “Asla istifayı düşünmüyorum. Başta bu krizin 6 ay içinde biteceğini öngörmüştüm, öyle de olacak” demiş.

Anlamadığım şu;

Melih Bulu isimli kişi, bu göreve bir mücadele vererek gelmedi.

Bir sabah kalktı, sarayın kendisini rektör yaptığını öğrendi.

Olabilir.

Bugün üniversite rektörlerinin tamamına yakını böyle zaten.

Ama Bulu için durum biraz farklı.

Atanmasına öğrenciler tepki gösterdi.

“Öğrenciler de kim oluyormuş, onlara mı soracağız?” zihniyetinde olduğunu sanıyorum, bu nedenle takmaz bile...

Ama üniversitedeki tüm öğretim üyeleri de kendisine karşı.

[caption id="attachment_6242412" align="alignnone" width="600"] “Teröristler!” emniyete götürüldü.[/caption]

“Asla” diye direnmenin mantığı var mı?

Üstelik 6 aylık bir kargaşayı da göze alıyor.

Bu kişi neyin kavgasını veriyor, anlamak mümkün değil.

Adının önünde profesör yazıyor belki ama bilim insanı olmadığı kesin.

Çünkü bir bilim insanı, bir kurumun tamamı “Seni istemiyoruz” derse orada durmaz, duramaz.

Demek ki, amaç rektörlük yapmak değil, bilmediğimiz başka bir
şey var.

NOT: Adamın istifa etmemesinin tek faydası var. İstifa ettiği an saray onun gibi bir başkasını atayacak o göreve. Öğrenciler ve öğretim görevlileri ona da karşı çıkacak. Saray iktidarı da “Bunlar böyle işte” propagandası yapacak. Neyse yazdım artık, bunu da yapamazlar...

ANALİZ

Amerika’dan bu kadar korkmayın canım


İçişleri Bakanı’nın kimyası bozulmuş gibi geldi bana.

Önceki akşam Candaş Tolga Işık’ın programına katılan Süleyman Soylu, gerçekten inanılmaz şeyler söyledi.

İçindeki öfkeyi bu kadar dışa vurması bana göre normal değil.

Bu kadar nefretle, İçişleri gibi bir bakanlığın yönetilmesi Türkiye için iyi bir şey değil, bunu belirteyim öncelikle.

Soylu’nun en dikkat çekici sözleri bana göre, 15 Temmuz ile ilgili olanlarıydı.

Çünkü Soylu’a göre, 15 Temmuz’u yapan FETÖ değil.

Şöyle dedi bakan bey; "15 Temmuz'u yapanlar sizi rahat bırakırlar mı? FETÖ mü yaptı 15 Temmuz'u? 15 Temmuz'u FETÖ yapmadı, sizi rahat bırakmazlar. Ancak ayakta sağlam durursanız rahat olursunuz, bu kadar basit.”

Candaş Tolga Işık, “Amerika’yı mı kastediyorsunuz?” diye sordu.

Soylu, bu soruya Amerika’nın adını ağzına almadan “15 Temmuz'u FETÖ mü yaptı sadece diyorum. Nerede duruyor bu adam? Eee bitti. Bu öyle beş bilinmeyenli bir denklem değil” diye cevap verdi.

Belli Soylu’nun da içinde bir Amerika korkusu var.

Eğer 15 Temmuz Amerika’nın işiyse bugüne kadar niye hiçbir şey yapmadınız?

Amerikalı papaz vardı hani, 15 Temmuz’a destek verdiği için hapse atılan, korkudan onu bile hapiste tutamamış ve apar topar serbest bırakıp Amerika’ya göndermişlerdi.

Adını bile veremeden Amerika’yı suçlamak, ama Amerika’dan gelen her talimatı uygulamak ciddi bir devlet adamlığı olmasa gerek.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Bu kampanyaya lütfen destek verin


Korona salgını nedeniyle okullarda eğitim yapılamıyor ve milyonlarca öğrenci televizyondan yayınlanan uzaktan eğitimden yarar sağlamaya çalışıyor.

Ancak bu durum fırsat eşitsizliği getirdiği gibi, pek çok öğrenci de eğitimi bırakmak zorunda kaldı.

Çünkü evlerinde ya televizyon yok ya da kullanabilecekleri bir bilgisayar, tablet.

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, “Öğrencilerimize Bilgisayar Desteği” projesini başlatmış.

Bugüne kadar 2 bin öğrenciye bilgisayar sağlayan dernek, 2 bin yeni bilgisayar için çağrı yaptı.

Projeye katkıda bulunmak çok kolay; Türkiye’nin her yerinden TEKNOLOJİ yazıp 4245’e SMS göndererek 10 liralık bir bağış yapabilirsiniz.

Ayrıca; https://fonzip.com/cydd/ogrencilerimize-bilgisayar-destegi adresine girerek de bağışta bulunmak mümkün.