Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Ali Naili Erdem ve insan ve politika...

Z kuşağı da Y kuşağı da...

Ve hatta...

V kuşağı da:

Ali Naili Erdem’i (Sanırım) tanımaz...

Kısaca hatırlatayım...





Ali Naili Erdem...

“Bir şey olmak için” değil...

“Bir şeyler yapmak için” politikaya giren neslin:

En muhteşem örneklerinden biridir...



Milletvekilliği...

Ve...

Bakanlık yapan (“Olan” değil...) bir güzel adamdır....



Halen...

Ve sadece...

94 yaşında bir delikanlı olarak...

Çeşme’de çalışmalarını sürdürüyor...

(Allah uzun ömürler versin)



Son yayımlanan:

“Ali Naili Erdem, yaşadıkça” isimli kitabıyla...

Hayat laboratuvarında denenmiş, test edilmiş yaşanmışlıkları...

Atatürk ilke ve inkılaplarını...

Güzel İslam’ı...

Atatürk milliyetçiliğini:

Ders niteliğinde anlatıyor...



Hele hele bir:

“Kişilikli İnsan” tanımı var ki adı geçen kitapta (Sayfa 87...).

Günümüz iktidar siyasetçileri binlerce kez okusalar...

Ancak:

Akılları (Belki) başlarına gelir...

Çünkü...



“Kişilikli İnsan” olmak çok zor...

Ama...

O kadar da erdemlidir...



Allah daha da uzun ömürler versin değerli büyüğüm...

Daha nice kitaplar yazmanız dileğiyle...

Ve saygıyla...

Ellerinizden öperim...



NOT:

Ali Naili Bey’in kitabını kitabevlerinde bulabileceğinizi zannetmiyorum...

Zira; “tarihe notlar düşmek...”.

Ve...

Okuyanlar ve okutanların:

“Hisse” çıkarmaları amacıyla yazılmış bir “Ders Kitabı...”.

MAAŞ KAÇ MÜDÜRÜM?...


Bir holding binasının kapıcısını çağırtmış holding CEO’su...

“Çalışmalarını anlattılar, çok hoşuma gitti” demiş... “Bundan sonra sana ‘kapıcı’ denilmesini yasakladım... Senin görev ismin han sorumlusu...”.

Kapıcı acı acı gülümsemiş ve sormuş:

“Maaş kaç müdürüm?..”



İktidar yandaşları ekonominin 3. çeyrekte %15 büyüyeceğini iddia ediyorlar...



Büyür mü?..

Kağıt, kalem ve klavye ellerinde...

Tabii ki büyür...

Ancak...



Büyüme rakamdır...

Büyüme istatistiktir...

Ekonominin fotoğrafı gibi kabul edilebilir...

Ama...

Başka da...

Hiçbir işe yaramaz...



Önemli olan...

Bu büyümenin...

Milyonlarca dar gelirli ve...

Eriyip giden orta direk yurttaşın hayatına:

Olumlu yansıyıp...

Yansımayacağıdır...

IŞIKLAR İÇİNDE UYU SEVGİLİ KARDEŞİM...


Usta ve başarılı aktör...

Harika YouTuber...

Cesur yürek Turgay Yıldız’ı da yitirdik...



Temiz ahlaklı...

İyi...

Güzel...

Dürüst...

Haklının hakkını koruyan...

Hadsize haddini bildiren insanları yitirdikçe...

Ünlü Mark Twain’in bir tatlı esprisi geliyor aklıma...

[caption id="attachment_277443" align="alignnone" width="600"] Turgay Yıldız[/caption]



“İyi insanların hepsi öldüler” demişti Twain...

“Lincoln artık yaşamıyor...

Madison çoktan çekip gitti aramızdan...

Shakespeare de yok...

Ve...

Ben de...

Kendimi iyi hissetmiyorum...”.



Işıklar içinde yat sevgili Turgay...

Ezilen insanların yanında...

Ezilenlere karşı saf tutarak...

Risk almaktan korkmadan mücadele etmek:

İnsan olmanın en temel kanıtlarından biridir...



Az daha unutuyordum:

Ben de...

Kendimi...

İyi hissetmiyorum ha, bilesiniz...

AYIP OLUYOR AMA...


Bazı gazeteci (Muhalif, genelde liberal solcu) arkadaşlarımız...

Kimi ABD vakıflarından:

Hibe almışlar...



Yardımı alanlar...

Künyelerine para desteği aldıkları vakfın adını yazmışlar...

Yani...

Ortada: Gizli saklı bir şey yok...



Oysa...

İktidar eliyle...

Ve...

Yurttaşlardan toplanan vergilerle beslenen gazeteci kartvizitli kişiler...

Aldıkları yüzbinlerce doların nereden geldiğini...

Nasıl...

Ve kim tarafından gönderildiğini:

Yazmıyor...

Söylemiyorlar...



Şimdi kalkmışlar...

Kimden ve ne kadar hibe aldıklarını...

İlk günden beri açıklayan meslektaşlarını karalıyorlar...

Ayıp oluyor ama...

BAKMAYIN Kİ DİNDEN ÇIKMAYIN...


Çocukluğumun...

Ve...

İlk gençliğimin İslam’ı...

Haliyle Müslüman’ı:

Bambaşkaydı...



O dönemin Müslümanları:

İbadeti de kabahati (!) de dört duvar arasında yaparlardı...





O dönemin Müslümanları:

Çocukları “çocuk” oldukları için sever...

Onları taciz etmek...

Akıllarının köşesinden bile geçmezdi...



O dönemin Müslümanlarının:

Sağ ellerinin verdiğinden...

Sol ellerinin haberi olmazdı...



O dönemin Müslümanları:

Atatürk’e küfür ve hakaret etmek bir yana...

Hiç kimsenin hakaret ve küfretmesine:

İzin vermez...

Çanak tutmazlardı...



O dönemin Müslümanları:

Nasıl da uygardılar...

Nasıl da moderndiler...

Nasıl da demokrattılar...



O dönemin Müslümanları:

Nasıl da hoşgörülüydüler...

Nasıl da toplumcuydular...

Nasıl da temiz ahlaklıydılar...



O dönemin Müslümanları:

Milletin (Devletin) parasını, malını çalmaz...

Çaldırmaz...

Yolsuzluk yaptırmazlardı...



Bir de bugün...

Yeni tür İslam’a...

Ve...

Yeni tür Müslümanlara bakar mısınız?...



Pardon...

Lütfen bakmayın...

Bakmayın ki...

Dinden çıkmayın...

YANLIŞ OLAN NEDİR?..


Meslek hayatım boyunca:

Hiçbir yerli...

Ya da yabancı vakıf...

Veya fondan...

Tek kuruş hibe almadım...

Almam...



Takdir edilmesi gereken kişi ya da kurumları takdir ederken...

“Komşuda pişer bana da düşer” düşüncesi aklımın köşesinden bile geçmedi...

Hatta...



YouTube kanalımda yasal hakkım olduğu halde...

Reklam geliri haricinde...

“Yardım” amaçlı kullanılan “katıl” butonum bile kapalı...

Ama...



Ne yerli veya yabancı vakıflardan hibe alan meslektaşlarımı...

Ne de...

Katıl butonu aracılığıyla (Veya Patreon üzerinden) abonelerinden ek destek alan arkadaşlarımı eleştiririm...

Zira her şey açıkta...



Yanlış, ayıp ve suç olan...

Bir şeyin “gizli” yapılması...

Veya...

Yapılan şeyin:

Gizlenmesidir...